Escobar, Sen Bir Meleksin..

Kartellerin dünyasında var olan tek eylem, ölümdü. Hırsları uğruna Kolombiya halkının geleceğini kana bulayan karteller futbol üzerinden ölümü de legalize ettiler.

Kolombiyalı uyuşturucu kartellerinin hikayesini anlatan Narcos dizisinin ilk bölümü, şu sözlerle başlıyor: ‘’Büyülü gerçekçilik son derece gerçekçi şeylerin, inanılması güç şeyler tarafından istila edilmesiyle ortaya çıktı. Büyülü gerçekliğin Kolombiya’da ortaya çıkmasının bir sebebi var. Kolombiya hayallerin ve gerçeklerin birleştiği bir ülkedir. ‘’

Kolombiya’da geçtiğimiz hafta sonu bir futbol maçı oynandı. Copa Colombia... Yani Kolombiya Kupası. Finalde karşılaşan takımlar ise Independiente Medellin ile Deportivo Cali idi. Bu karşılaşmanın bir final maçından çok daha fazla anlamı vardı ki, o da Kolombiya’nın yakın geçmişini bilmek demekti. Amann. Bilip de ne yapacağız? Diyenleri, Jorge Luis Borges’in Aynalar Halkı masalına binaen, aynaların yansıtmayan tarafına, sürgün edilen mağluplar köşesine alabilirim.

Forbes dergisine göre 80’li-90’lı yıllar da Kolombiya’nın en zenginleri, uyuşturucu kartelleriydi. Günde 50 milyon dolar kazanan karteller, elde edilen paraları yasal hale getirmek için Tanrı’nın ayak oyunu olarak adlandırılan futbola başvurmuşlardı. Para aklama, futbolun en kolay uygulanacağı yerdi. Çünkü bilet satışları nakittir. Bu da takım sahibinin 1 milyon değil 2 milyon beyan da bulunmasına neden olur böylece 1 milyon dolar yasal hale gelir. Ayrıca bir oyuncuyu başka bir takıma satarsanız, istediğiniz rakamı bildirme imkânına sahip olursunuz ve o para legalize olmuş olur. Bu taktik gayet pratik ve karlı olunca kartel liderlerinin hepsi, birden fazla futbol kulübü sahibi olur. Bu durum Kolombiya futboluna hareketlilik getirir. Futbolcular zamanında ve iyi para alırken, malzeme, saha gibi futbolun temel gereksinimleri anında giderilmiş olur. Hatta sportif başarılar elde edilir. Pablo Escobar’ın takımlarından Atletico Nacional, kıtanın en önemli futbol organizasyonu Copa Libertadores’i kazanır. Tabi sadece piyasa da Pablo Escobar yoktur. Narcos dizisinden hatırladığımız Gacha ‘El Maxicano’ ; Millonarios takımını alırken, Pablo Escobar’ın kadim rakibi Miguel Rodríguez ise Deportivo Cali ile America de Cali takımını satın alır. Kısaca  ‘’Narco-Soccer’’(Narko Futbol) olarak anılan döneme hoş geldik. Artık bu dönem futbola şikenin, bahisin ve kanın bulaştığı dönemdir. Futbolcular tehdit ediliyor, aileleri kaçırılıyor ya da öldürülüyordu. Özellikle Medellin takımları ile Cali takımları karşı karşıya gelirse o maç asla 90 dakika sürmeyecektir. Çünkü Medellin takımları Pablo Escobar, Cali takımları ise Miguel Rodríguez demekti. Bir nevi kokain derbisi. Hatta kim önce davranırsa hakemi satın alıyordu. Hakemin kapısı çalınır ve karteller tarafından sadece şu soru sorulurdu ‘’ Plata o plomo?’’ yani gümüş mü kurşun mu? Daha açık bir ifadeyle ‘’maçta bizim tarafımız da olacaksan cebine para koyacağız, karşımız da olacaksan kafana sıkacağız.’’ Bu soru Kolombiya’da hemen hemen tüm yetkililere vakti gelince sorulurdu. Bir gün milletvekiline, bir gün savcıya, bir gün hakeme. Cevap ne olursa olsun sonucun tek keskin gerçeği vardı ki o da ölüm. Kartellerin dünyasında var olan tek eylem, ölümdü. Hırsları uğruna Kolombiya halkının geleceğini kana bulayan karteller futbol üzerinden ölümü de legalize ettiler.

The Two Escobars

Kolombiya’da, Pablo Escobar dışında bir Escobar daha var. Andres Escobar. Aralarında herhangi bir akrabalık bağı yok fakat ikisi de Medellin’in birbirine benzer sokaklarında hayal kurdular. Pablo’nun kurduğu hayaller kan sıçratmış olsa da, Andres ’in kurduğu hayaller barışı müjdeliyordu. Andres Escobar bir futbolcuydu. Üstelik Pablo’nun takımında oynuyordu. Fakat mesafesini koruyordu. Kartellerden arındırılmış futbolun şiddeti dindirebileceğine inandı ve bunun için mücadele etti.  Başarılıydı. Kolombiya milli takımının kaptanı dahi olmuştu. Egoizm ve kibirden uzak durarak kazandığı parayı çocuklar için harcıyordu. Çocukları şiddetten, kokainden, uzak tutmaya çalışıyordu. Futbolu hayat okulu olarak görüyordu. Değerleri ve hoşgörüyü aşılayan bir unsurdu onun için. Takım arkadaşları artan şiddet olaylarından sonra Kolombiya’ya dair umutlarını yitirirken onlara destek oluyordu. 1994 Dünya Kupasında ABD ile oynanan finalvari maçta kendi kalesine gol attığı için karteller tarafından ülkesi Kolombiya’da öldürüldü. Henüz 27 yaşındaydı.

The Two Escobar (İki Escobar, 2010) belgeseli anlattıklarımdan da yola çıkarak Kolombiya’nın büyülü gerçekçiliğini gözler önüne seriyor. Pablo ile Andres’in hayatlarını, Kolombiya’nın yakın geçmişine şahit olarak izliyoruz. Pablo’nun şeytanlaştığı, Andres’in melekleştiği Kolombiya’yı bu belgesel sayesinde yakından tanıyabiliriz.

Ayrıca dünyanın Kolombiya algısı Pablo Escobar, kokain, uyuşturucu ve karteller ile sınırlandırılmış olsa da gelin biz bu sınırı aşalım. Kolombiya demek edebiyat demektir. Gabito (Gabriel Garcia Marquez), Juan Gabriel Vasquez, Evelio Rosero... Kolombiya demek müzik demektir. Salsa, Carlos Vives… Kolombiya demek kahve demektir.  Ve daha nicesi...

Yorumlar