Başörtülü kat görevlisi nasıl müdür olur?

Neden her başörtülüyü hele de "zengin, başarılı, makam sahibi falansa kesin AK Partilidir ve de bunları hakkıyla değil de torpille elde etmiştir" algısı var? 

Konya'da yaşayan 50 yaşında bir kadın Zübeyde Mutlu. 

Babasının hayali Zübeyde Mutlu'nun okumasıymış ama çeşitli nedenlerden dolayı ilkokuladan sonra okuyamamış. Okuyamamış fakat içinde ukde kalmış Zübeyde Hanım'ın.

Sonra azmetmiş tek tek bitirmiş okulları hem de 4 çocukla. Bu arada hem annelik hem okul derken, aynı zamanda Konya Belediyesi'ne bağlı bir eğitim merkezinde de önce kat görevlisi sonra danışma görevlisi olarak çalışmış.

Son olarak yüksek lisansını da başarıyla tamamlayınca çalıştığı kurumda müdürlüğe kadar yükselmiş.

Buraya kadar okuduğunuz hikaye normal şartlarda bir başarı hikayesidir, alkışlanır. Hatta gençleri okumaya teşvik etmesi açısından da örnek gösterilecek bir azmin öyküsüdür. 

Ama tabi ki ne şartlarımız normal ne de memleket!

Zübeyde Mutlu'nun başarı hikayesini Anadolu Ajansı haber yapmış. Haberi paylaşırken de "Kat görevlisi olarak çalıştığı kurumun müdürü oldu" başlığını kullanmış. Başlık ilgi çekici, haberin fotoğrafına bakıyorsun "Aaa o da ne? Başörtülü bir kadın!"

Şimdi sorayım size "Başörtülü orta yaşlı bir kadın, kat görevlisi olarak girdiği kurumda nasıl müdür olur?"

İlk aklınıza gelen "Kesin AK Partili birinin tanıdığıdır, torpille müdür yapmışlardır" değil mi? 

Sizin ilk aklınıza gelen bu değilse de bir güruhun ilk aklına gelen bu olmuş ki; sosyal medyada haberin altındaki yorumlar nefret saçıyordu. Haberi okuma zahmetinde bile bulunmadan başlığına ve fotoğrafa bakarak Allah ne verdiyse yazmışlar.

Aşağılamalar, ötekileştirmeler, küçümsemeler, hakaretler gırla...

Zübeyde Hanım'ın oğlu dayanamamış bir tweet dizini yazmış. Annesinin nasıl bir emek ve okuma aşkıyla başarıya ulaştığını, çocuklarını uyuttuktan sonra nasıl sabahlara kadar ders çalıştığını anlatmış.

Üzülmüş belli ki annesine karşı yapılan bu lince, bu kadar çok okuyup kendini geliştiren bir kadına "yobaz" denmesine...

Haksız da sayılmaz. 

Ama en çok da "annem bu yazılanları görür de üzülür mü diye kaygılanıyorum" demesi dokundu bana. 

Ne oğlu ne de Zübeyde Mutlu üzülmesin.

İçinden geçtiğimiz çürümüşlük ve kokuşmuşluk halinin sadece bir tezahürüdür bu durum. Bunun içindir ki alın teri, emek, sevgi, hüsnü zan ve iyilik hiç bu kadar kıymetli olmamıştı. 

ŞİMDİ YENİDEN SORALIM?

Ben kendi cevaplarımı soruların altına yazacağım. Siz de kendi cevaplarınızı verin. Dileyen bana da yazabilir. 

1- Zübeyde Mutlu başörtülü bir kadın olmasaydı "yobaz" denilerek hakaretlere uğrar mıydı? 

Asla uğramazdı!

Başörtülüleri hayatları boyunca hep kat görevlisi olarak görmek isteyen bir tayfa var. Onlara göre; okuyabilmek, düşünebilmek, felsefe, sanat, bilim falan sadece kendileri gibi olanların ipoteğinde.

Başörtülü bir kadın yüksek lisans yapacak, müdür olacak öyle mi? Ne haddine! Hele profesör falan asla olamaz, kesin YÖK Başkanı'nın kardeşi, kızı, bir şeyidir işte!

Vallahi bunların geri kafalılığından biz bıktık, bunlar bıkmadı. Millet Mars'a gitti bunlar hala bir metre kumaşa takılı kaldı. 

2- Birtakım AK Partili yöneticiler eşini, akrabasını kendi çalıştığı kurumlara müdür yapmasaydı, kayırmacıkla, torpille iş ve ihale verilmesi böyle ayyuka çıkmasaydı, devlete bağlı kurumlarda kişiye özel, sipariş usulü kadrolar açılmasaydı insanlar bu başlığı görür görmez akıllarına bu tarz bir durum gelir miydi?

Gelmezdi!

Diyeceksiniz ki sadece AK Parti'de mi oluyor? Tabi ki hayır. Bu kayırmacılık tüm partilerde, hatta bana sorarsanız partiden bağımsız toplumsal bir ur haline gelmiş durumda.

Ama AK Parti'nin 17 yıl gibi uzun bir süredir tek başına iktidar olduğunu; iktidarın da makam, mevki, güç, para demek olduğunu düşününce akıllara doğrudan AK Parti'nin gelmesi çok şaşırtıcı değil. Bir de evet, o meşhur söz; algı olgunun önüne geçer. 

3- Her başörtülü kadın AK Partili olmak zorunda mı? Neden bazılarının her gördüğü başörtülüyü hele de "zengin, başarılı, makam sahibi falansa kesin AK Partilidir ve de bunları hakkıyla değil torpille elde etmiştir" algısı var? 

Her başörtülü kadın elbette AK Partili değil.

Özellikle Saadet Partisi geçen seçimlerde Millet İttifakı'na destek vererek siyasi imaj olarak bu algıyı kırdı. Ama yeterli değil. Açıkçası ben de, benim gibi düşünen birçok kadın da başörtülülerin siyaseten, fikren ve yaşam tarzı bakımından tek bir kalıba konulmasından rahatsız.

Ama tabi algılar zamanla değişiyor. Şimdi Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın kuracağı partilerle de "başörtülü=AK Partili" algısı iyice kırılacak. Umarım yönetici kadrolarında kadınları görürüz. 

ŞATAFATLI HAZIMSIZLIK! 

Az önce söyledim; algıların olguların önüne geçtiği bir çağdayız. Bu algının oluşmasında kabul edelim ki iktidarın da ona yakın insanların da katkısı oldukça büyük.

Hele başörtülü bir kadının jipi falan varsa hiç şansı yok. Gerçi bu jip meselesi bundan 5 yıl önce çok revaçtaydı. Şimdilerde yat partileri, bebek mevlidleri, bride partiler, işte aklınıza gelebilecek ultra gösterişli ne kadar parti varsa hepsi popüler. Maşallah öyle de bir kitle var ki bunlardan hiç geri kalmıyor.

Muhafazakar camiada bir sosyoloji, öyle usuldan falan da değil bağıra bağıra değişiyor. (Bunu detaylıca başka bir yazıda yazmak isterim.)

Bütün bu şatafatlı haller için artık sadece iktidar gücüne ihtiyaç yok. Ama bundan haberi olmayan büyük bir kitle var galiba. Oysa sorsak hepsi mutlaka Instagram kullanıyordur.

Fenomenlik diye bir meslek var artık arkadaşlar. Ve inanın tüm o gördüğünüz şatafatı sağlayacak kadar iyi kazandırıyor ki fenomenlerin lükse para harcaması da gerekmiyor. Dolayısıyla başörtülü fenomenler herhangi bir ihaleye falan girmeden, siyasetle zerre alakaları olmadan çok güzel para kazanıyorlar.

İçiniz rahat olsun, vergilerinizi yiyenler onlar değil! 

Ayrıca bir başörtülü kadın zengin olmak için fenomen olmak zorunda da değil! Misal Masterchef Güzide'nin 7 milyonluk villası dert oldu millete.

Kadın "eşimin şirketi var" deyince yine "vaayy kim bilir hangi ihaleleri aldı devletten" denildi. Sonuçta açıklama yapmak; şirketin devletle iş yapmadığını, ihracat yaptığını söylemek zorunda kaldı.

Niye?

Güzide Mertcan başörtülü diye!

Kimse Şeyma Subaşı yıllarca Dominik'te paraları ezerken "bizim vergilerimizi yiyor" demedi, demezler de! 

Bu ne kadar acı, ne kadar utanç verici bir şey farkında mısınız? 

Sadece başörtülü kadınlar ya da onlarla bağlantılı olarak zan altında kalan insanlar değil, tüm toplum için acı bir durum!

Bir insan sırf başörtülü diye kazandığı paranın helal olduğunu ispatlamak zorunda bırakılıyor. Bunun ne anlama geldiğini günlerce düşünsek yetmez, konuşsak bitmez. Belki dert etmek lazım ama onu da eden pek kimse yok anlaşılan. Yapanlar kadar bu zannın oluşmasına neden olanlar da bu vebale ortaktır.

Milletin vergilerini yemediği sürece ise bir insanın parasını nasıl harcadığı kimseyi ilgilendirmez. Evet, buna başörtülüler de dahil!  

HAZMEDECEKSİNİZ!

Her başörtülü kadının kat görevlisi olarak kalmayacağını,

Zengin, lüks içinde yaşayan ama sırtını iktidara dayamayan başörtülü kadınların da olmasını hazmedeceksiniz. 

Ve alışacaksınız,

Başörtülü kadınların sadece AK Partili değil, diğer partilerden de olabileceğine hatta ve hatta apolitik olabileceğine, 

'Başörtüsü siyasi bir simgedir' ezberinizin  bozulmasına alışacaksınız! 

twitter.com/Htckubra 

Facebook Hatice Kübra 

Yorumlar 2 yorum