Osman Paksüt kızacaksa önce Ferda Paksüt'e kızsın

Osman Paksüt kızacaksa önce Ferda Paksüt'e kızsın

Öyle bir kadın düşünün ki üzerine hiç ama hiç vazife olmayan işlere bulaşıyor.

Eşinin çalışma arkadaşlarını gazetecilere ispiyonluyor.

Darbeye kalkışanlarla al takke ver külah.Üstelik bunların tamamını yaparken pek bir istekli, gönüllü...

Ergenekon ikinci iddianamesi böyle bir ‘değeri’ tanımamıza da imkan veriyor. İsterseniz Ferda Paksüt'ü iddianameden yola çıkıp biraz daha yakından tanıyalım.

İkinci Ergenekon iddianamesinin kuşkusuz en ilginç ismi Ferda Paksüt. Aslında Ferda Paksüt Anayasa Mahkemesinin 12. üyesi olarak çalışmış. Bir hariç diğer 10 üyenin bu durumdan haberi varmıydı bilinmez ama artık olduğu kesin. Ancak Paksüt Anayasa mahkemesi için değil Anayasa Mahkemesi üyelerine karşı çalışmış.

İddianamenin 400. Sayfasında Akşam gazetesi muhabiri Ersin Bal ile yaptığı konuşmada Anayasa mahkemesi üyelerini elbette Haşim Kılıç başta olmak üzere alenen bir gazeteciye ispiyonluyor. Maç izlemeye istanbul’a gittiklerini anlatıyor, haber yapılsın istiyor.

Anlatırken pek bir hevesli...

Ama yalnızca tek bir gazetecinin bu haberleri yazması da kesmiyor. Başka gazetecilere de mesela Haşim Kılıç hakkında tamamen asılsız çıkan iddiaları yazdırmasını istiyor. Yetiyor mu? O da yetmiyor Anayasa Mahkemesi üyelerinin karılarına (eş demiyor hep karı!) da gazı verdiğini, uykularını kaçırtacağını anlatıyor. Başkalarının çocuklarının iş dedikodusunu yapmayı da ihmal etmiyor.

İddianamenin en renkli bölümleri Ferda Paksüt faaliyetleri.

Benim dikkatimi çeken bir diğer nokta da Ferda Paksüt’ün eşi Osman Paksüt’den ‘Osman Abi’ diye söz etmesi. (kimilerine göre bu abi aslında emekli bir orgeneral) Siz daha önce eşine ‘abi’ diyen birinin duydunuz mu bilmiyorum ama ben ilk kez duydum! Turhan Çömez’den bahsetme tarzı da tuhaf .

Onun adı da ‘çocuk’. ‘Çocuk’ ile ilişkiler ise oldukça tuhaf. 2008 Nisan ayında mesela Turhan Çömez’i gece 22.30’da oturmaya çağırıyor. Duruma Çömez bile şaşırıp ‘şimdi mi?’ diye cevap veriyor.

Gidiliyor mu? Evet gidiliyor! İddianameye göre Ferda Paksüt bir yandan bu işlerle uğraşıyor diğer yandan da Sinan Aygün ve Hurşit Tolon ile yakın temasta...

Ta ki kendisi ifade vermek için Savcılığa ‘davet’ edilene kadar. İşte o zaman samimiyet gidiyor ama o ‘karı’ üslubu aynen yerinde duruyor. Ferda Paksüt’ün yaptığı bir açıklamayı isterseniz hepberaber bir kez daha hatırlayalım. “Ben veya eşim, Turhan Çömez'in 'Ergenekon' zanlısı olduğunu nereden bileceğiz. İnsanların alınlarında mı yazıyor. Eşimin üstlendiği görevler nedeniyle, Hurşit Tolon'u da, Hilmi Özkök'ü de, İlker Başbuğ'u da yıllardır tanırız. AKP hakkında dava açıldıktan sonra Cemil Çiçek'le yemek yedik. Abdüllatif Şener'in karısı ile tanışırım, beni onunla tanıştıran da kişi Haşim Kılıç'ın karısıdır. Abdullah Gül'ün karısı da sık sık konuştuğum insanlardan. Her 'merhaba' dediğiniz kişiyle örgüt mü kurmuş oluyorsunuz? Anayasa Mahkemesi, kimseden emir almayan bağımsız bir kurumdur. 11 üyeden oluşan mahkemeyi Turhan Çömez mi etkileyecekmiş?”

Görüyor musunuz hala aklı mahkemede.

Görülen o ki o mahkemenin başkanvekili olan eşi dahil ‘SANA NE ANAYASA MAHKEMESİNDEN EY KADIN?’ demiyor, diyemiyor Paksüt hanıma. Kimse demeyince o da devam ediyor.

İsterseniz İddianame açıklandıktan sonra yaptığı bir diğer açıklamaya bakalım.

“Ben ne örgüt tanırım, ne de örgüt üyelerini... Benimle uğraşmalarındaki asıl amaç beyefendidir. Beyfendinin kontenjanı altın değerindedir. Cumhurbaşkanı, Danıştay ve Yargıtay üyeliklerinden 3 kişi arasından seçim yapar, ancak bürokrat kadrosuna istediği ismi direkt atayabilir. Beyefendi istifa ettiği takdirde, Cumhurbaşkanı istediği adamı seçer. Benim üzerimden baskı yapılmak isteniyor”

zel görüşmelerde ‘abi’ olan eşi görünen o ki basın açıklamalarında ‘beyfendi’ mertebesine yükseliyor.

Görüyor musunuz hanımefendi hala aktif siyasetin içinde ve durmaya da niyeti yok. Hala cumhurbaşkanına laf çakmalar, hala Anayasa Mahkemesi... Peki bunu hiçkimse bugüne kadar görmedi mi? Durun hemen umutsuzluğa düşmeyelim Ankara’da bir kişi Ferda Paksüt’ün bu freni boşalmış gidişini görmüş ve tesbit etmişti.

Erhan Göksel Flash TV’deki ‘Gerçek Gelecek’ programında birden ağzından; ‘Ferda Paksüt'ün zor zaptedilen bir kadın olduğunu herkes biliyor.’ sözü çıkmış ardında da anında canlı yayına Paksüt hanım bağlanmıştı.

"İyi geceler, hayırlı yayınlar. Ankara Doğalgaz Özelleştirilmesi Yasası'nın iptal davasının, Anayasa Mahkemesi'nde reddine benim aracılık ettiğimi iddia etti Erhan Bey (Göksel). Anayasa Mahkemesi'ni ve beni töhmet altında bıraktı. Hakaret etti. Anayasa Mahkemesi çıkar için karar vermez. Bu çirkin iddianın hesabını Erhan Bey yasalar karşısında verecek. Ayrıca, şahsınızın bilgisi için o karar altıya beş değil, büyük çoğunlukla verildi. Anayasa Mahkemesi, satın alınacak, etkilenecek yer değildir. Olayları bilmeden, halkı yanlış yönlendirip ülkeye ve hukuk düzenine zarar veriyor. Bizim güzel bir lafımız vardır. Herkes, karşısındakini kendisi gibi zanneder. Daha fazla konuşmayacağım. Erhan Bey'e yasal işlem başlatacağım ve kendisiyle yasalar önünde hesaplaşacağım. İyi akşamlar diliyorum…”

Ferda Paksüt biz bilmesek de kendisini Anayasa Mahkemesi üyeliğine ya da en az sözcülüğüne atamış. Başka türlü bu ‘kaynana semra hanımın Ankara’lı’ uslubunu anlamamıza imkan ihtimal yok.

Peki sizce Ergenekon iddianamesi Paksüt’ü durdurur mu?

Görünen o ki zor...

İsterseniz son sözü yine Ferda Paksüt’e verelim. Kendisi ifade alınması için çağrıldığında gazetecilere açıklamasını şu cümleyle bitriyordu.

Hadi inanalım...  

“Ben ufacık bir iş yapmadım. Eğer çift kişilikli değilsem. Uyurgezer değilsem.”

www.dipnot.tv

Yorumlar 2 yorum