Bizi dinlemişler arkadaşlar.
Zaten dinlendiğimizi tahmin ettiğimiz için 'DE' ekine gerek
yok diye düşündüm.
Savcılar 13 yıl once gizlice yapılan telefon kayıtlarını Mehmet
Ali Birand’a dinletip ‘Bunlar ne diye?’
sormuşlar.
10 gün once ne konuştuğunuzu hatırlamazken savcılar 13 x 365=
4745 gün önce konuştuklarımızı soruyor.
Birand’ı aradım ‘Cüneyt seninle 32.Gün’e kimi çağıralım diye
yaptığımız konuşmaları da dinlettiler’ diyor.
Sesi berbat, morali bozuk. Zaten yazmış ‘tecavüz gibi bir his’
diye..
Şöyle bir düşündüm 13 yıl önce ne konuşmuşuzdur diye!
Ne konuşacağız haber konuşmuşuzdur.
O hafta 32. Gün’e kimi çıkartalım diye birbirimize
sormuşuzdur.
Sevgilimizle aşk konuşmuşuzdur.
Annemi özlediğimi söylemişimdir.
Ablamın oğlunun derdini çözmeye çalışmışımdır.
Arkadaşımla geyik muhabbeti çevirmişizdir.
Hokus pokus bir anda ortaya yıllar önce yapılan kayıtlar çıkıp
birilerine atfedilerek ‘Bak bu adam seni dinlemiş şikayetçi
misin?’ diye soruyorlar.
İşin daha da tuhafı kendi mahremine alenen tecavüz sayılan bu
ses kayıtlarını dinleyen gazeteciler ‘şikayetçi
değilim’ diyor.
Hanefi Avcı cezaevinden mektup yazıp “evimde müzik
kasetlerinden başka bir şey yok” diyor.
Hatta bakıyorum Hanefi Avcı aleyhinde elini sakınmayan internet
siteleri gazeteler bile olaya temkinli yaklaşıyor.
Kimseye bu senaryo inandırıcı gelmemiş anlayacağınız.
Deniz Baykal’ın kaseti çıktığında suçu Mustafa Sarıgül’e atan
Önder Sav’ın o ucuz ve hafızalarımızdan asla silmeyeceğimiz iftira
dolu basın toplantısına kim inandıysa, etkisi ne olduysa o kadar
inandırıcı gözüküyor.
Şimdi bakalım bizim dosyadan başka ne kayıtlar çıkacak, ortama
sızdırılacak.
Birand ‘Ben artık haber bültenlerimde bu kayıtlara yer
vermeyeceğim’ diyor.
Biraz geç oldu ama bu da gazetecilik adına bir züğürt tesellisi
olabilir hepimiz için!
Bu kayıtları kimin yaptığı elbette önemli. Ama kimin sakladığı
da en az onun kadar önemli. Zira anlıyoruz ki her gazetecinin
birilerinin elinde bir dosyası var.
4745 gün önce yaptığı bir konuşma kel alaka bir dosyanın içinde
langadanak önünüze konabiliyor.
Özel hayatlar tarumar..!
Biz bunları konuşurken Abdullah Öcalan’da hücresine bir telefon
istemiş. Kandille konuşacak ama bir de şartı var. ‘Kimse
dinlemeyecek.’
Eğer çok görmezseniz ben de 20 yıllık bir gazeteci olarak
dinlenmeyen bir telefon rica edebilir miyim?
Üstelik fena halde ciddiyim.
www.dipnot.tv