Geride bıraktığımız referandumun bir güzel yanı, Kemal
Kılıçdaroğlu'nun mağlubiyeti erken kabullenmesi oldu. Şaka
değil, gerçekten çok şaşırdım!
Malum...
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 38'in yüzde 52'den küçük olduğuna
kendisini beş günde inandırabilmiştik.
Ciddi bir ilerleme!..
Bunun dışında referandum sonuçlarının verdiği çok anlamlı ve
çok derin mesajlar oldu.
O mesajları birazdan yazacağım ama öncelikle şunu belirtmem
lazım.
Bir defa hiç kimsenin MHP'li kesime laf söyleme hakkı
yok. İstanbul'u MHP kaybettirmedi. Ankara'yı, Antalya'yı
Adana'yı, Denizli'yi MHP kaybettirmedi.
Devlet Bahçeli 7 Haziran, 15 Temmuz ve 16 Nisan'da yaptıklarıyla
milletin gönlünde taht kuran isim oldu, olmaya devam
edecek.
AK Parti'ye gönül verenlerin MHP'yi suçlamadan önce dönüp
kendilerine bakmaları gerekiyor.
Kabul edelim ki AK Parti'den ciddi bir kopuş var. Bu oranın
yüzde 5 - 6 civarında olduğunu tahmin ediyorum.
AK Parti'nin oylarını aşağı çeken unsurları sırasıyla şöyle
sıralayabilirim.
1- Fetö yüzünden mağdur edilip dışlanan gerçek AK Partililer...
2- Hala parti içinde olan, Fetö'ye bulaşmış kişilerin
temizlenmemesi.
3- Son virajda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanı olan Şükrü
Karatepe'nin durup dururken ve Anayasa değişikliğiyle
alakası yokken eyalet sistemini gündeme getirmesi.
Gelelim mesajlara:
Sandıktan çıkan sonuca bakılırsa millet partiye değil,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a oy verdi.
Oy verirken, "Parti içindeki çürük elmaları temizleyeceğine
inandığımız için seni destekliyoruz" dedi
seçmen.
Erdoğan'ın bu mesajı aldığını ve kısa zaman zarfında gereğini
yerine getireceğini düşünüyorum.
2017 yılı, sorunlu olan Belediye Başkanları ile 28 İl Başkanı'nın,
yüzlerce sorunlu İlçe Başkanı'nın partiden dışlanacağı tarih
olacak.
Bir başka deyişle, 2017'nin sonları ya da 2018 yılının ilk
aylarında bir seçim görünüyor.
Gelelim büyük fark bekleyip hayal kırıklığı yaşayan gerçek AK Parti
sevdalılarına...
Dünya üzerinde yüzde 51.4 almasına rağmen kaybetmiş gibi üzülen,
yas tutup karalar bağlayan başka bir seçmen kitlesi yoktur
herhalde...
Ardından gittikleri adam "Devlet Başkanı" olmuş
ama onlar hala "Niye ezici çoğunlukla seçemedik"
diye üzülüyor.
Arkadaşlar...
Bir zamanlar "Muhtar bile olamaz"
denilen adamı "Devlet
Başkanı"yaptınız farkında mısınız?
Bir taraftan PKK'yı,
Bir taraftan YPG'yi,
Bir taraftan PYD'yi,
Bir yandan DHKP-C'yi
Bir yandan Deaş'ı
Bir taraftan Fetö'yü...
Diğer taraftan, Almanya'yı, Hollanda'yı, Fransa'yı,
Belçika'yı, İsviçre'yi, Avusturya'yı, İngiltere'yi,
Amerika'yı...
Bununla da yetinmeyip CHP'yi, HDP'yi, Saadet'i, Vatan
Partisi'ni, AK Parti içindeki AKP'lileri ve daha nicelerini
kefenleyip sandığa gömdünüz farkında mısınız?
Daha önce HDP'nin kalesi olan 14 ilde oylarınız yüzde 200
artmış, daha ne istiyorsunuz?
Kendinizin farkına varın!
Sizler Sultan Fatih'ten sonra çağ kapatıp çağ açan yeni
nesilsiniz. Türkiye'yi siyasi cinayetlerden, siyasi rüşvetlerden,
kirli koalisyonlardan ve daha da önemlisi yüz yıllık prangalardan
kurtaranlarsınız.
Aradaki oran farkını tartışma konusu haline getirenlere sakın
ha aldırmayın.
1987 yılında siyasi parti liderlerinin yasağı yüzde 51'le
kalktı. O yasağın kalkmasından sonra Demirel bu ülkede Başbakan ve
Cumhurbaşkanı oldu. Ecevit ve Erbakan Başbakanlık yaptı.
Kimse onların meşruluğunu tartışmadı.
İngiltere sadece 500 bin oy farkıyla Avrupa Birliği'nden
ayrılma kararı aldı.
Trump AK Parti'nin aldığından 2 milyon daha az oy
almasına rağmen bugün ABD Başkanlığı koltuğunda
oturuyor.
Kimse onun meşruluğunu tartışmıyor.
Yarınlardan yana asla umutsuz olmayın. Aksine umudunuzu
dipdiri tutun. Unutmayın ki bundan böyle ipler teşkilatçılıktan
gelen Recep Tayyip Erdoğan'ın elinde olacak.
Bilmem anlatabildim mi?