Elverişli günah keçisi: İstanbul Sözleşmesi

İyisi mi siz yine günah keçinize attığınız taşın arkasına sığının. Ama ilk taşı ne olur en günahsız olanınız atsın.

Ülke elden gidiyor...

Aile elden gidiyor...

Gençlerimiz elden gidiyor...

Medeniyetimiz elden gidiyor...

Ahlak ve edep elden gidiyor...

Bu söylemlerin üretim merkezlerinin son dönemde hedef tahtasında İstanbul Sözleşmesi yer alıyor. Hoş, bu söylemi üretenler için her dönem bir dış etken veya hedef vardır. Olmalıdır, çünkü olmazsa söylem üretemezler. Çünkü başka konuları, üretecek değerleri yoktur. Bu yüzden boyuna tüketirler.

İfade ettiğim gibi, şimdilerde hedefleri İstanbul Sözleşmesi... Daha doğrusu günah keçisi... Neden günah keçisi diyorum biraz açayım.

Birincisi ülkenin de ailenin de gençlerimizin de elden gittiği yoktur. Ülkemiz olanca sıkıntıya rağmen ayakta, aile mekanizması olanca dejenerasyona rağmen sağlam, gençlerimiz olanca probleme rağmen yerinde.

İkincisi, tutun ki yerinde değil ve elden gidiyor, bunun nedeni İstanbul Sözleşmesi değil. Çünkü bu sözleşme,

-İddia ettikleri gibi Avrupa'dan ithal değil.

-Cinsiyetsizleşmeyi öngörmüyor.

-Eşcinselliği özendirmiyor.

-Kadının beyanı esastır demiyor.

-Geleneklere saldırmıyor.

-Aileyi hedef almıyor.

-Erkekleri mağdur etmiyor.

Tam aksine bu sözleşme,

-Türk hukukçuların öncülüğünde ortaya çıktı.

-Toplumsal cinsiyet kavramını kullanıyor ama bunu cinsiyet yok eden bir şey olarak değil toplumda cinsiyetten dolayı edinilen rolleri kastediyor.

-Eşcinselliği öne çıkarmıyor ama eşcinsellere uygulanan şiddete de karşı duruyor.

-Şiddetin ve cinayetlerin mağduru olan kadınların toplumdaki yerini erkek ile eşitliyor. 

-Gelenek, örf, adet, töre, namus gibi kavramlara değil bu kavramlardan dolayı ortaya çıkan şiddet ve cinayetleri hedef alıyor.

-Sözleşmenin amacı erkekleri mağdur etmek değil, asıl mağdur olan kadınları koruma altına almak.

Bu liste uzar gider.

Çünkü asıl sorun 75 madde olan bu sözleşmeyi ya hiç okumadan ahkam kesenler ya da okuyup aşırı ve yanlış yorumlarla bağlamından koparanlar. Bu yüzden ne kadar anlatsak da bu konuda tutturdukları şarkıyı papağan gibi tekrar etmeye devam edecekler. Hatta daha da öteye gidip medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin suçunu bu sözleşmenin üzerine atacaklar.

Halbuki dönüp özeleştiri yapsalar görecekler ki,

Gençler, yanlış ve uçuk din anlayışları yüzünden dini değerlerden, millet ve bayrak gibi değerlerin istismar edilmesinin yüzünden milli değerlerden uzaklaşıyor. Değerlerinden uzaklaşan gençler olunca kurulan aileler de sağlıklı olmuyor. Aile sağlıklı olmayınca toplum giderek dejenere oluyor.

Bir de buna Z kuşağı diyerek yeni neslin sürekli ötekileştirilmesi, onlarla doğru iletişim kurmak yerine her fırsatta yerin dibine sokulmaları eklenince kayış iyice kopuyor. Çocuklarını doğru yetiştiremeyen, ailelerine sahip çıkamayanlar özeleştiri yaparak bu acı gerçekler ile yüzleşmek yerine buldukları en elverişli günah keçisine saldırdıkça saldırıyor.

Yoksa İstanbul Sözleşmesi'inde o iddia ettikleri tehlikelerin olmadığını kendileri de bal gibi biliyorlar.

İyisi mi siz yine günah keçinize attığınız taşın arkasına sığının. Ama ilk taşı ne olur en günahsız olanınız atsın.

Yorumlar