Var ya…
Mehmet Ocaktan gibi bir
büyük ve muhteşem medya
yöneticisi gelmedi şu memleket medyasının başına…
Müthiş bir gazeteci bi defa…
Mükemmel…
Muhteşem…
İnanılmaz…
İnanılmaz zeki…
Öyle hazırcevap ki…
Cevap torbası omzunda da
değil…
Avucu cevap torbası gibi…
Meselâ, tartışmacının biri sayın başbakanımızı eleştiren bir
lâf mı etti?..
Ocaktan hemen açıp avucunu fırlatıveriyor hazır
cevaplarından birini…
Geçenlerde HaberTürk TV’de Ece
Üner’in sunduğu “Enine Boyuna”
programında elli yıllık demokrat Amerikalı
gazeteci Seymour Hersh’ü bile “Kırk yıllık
Neocon” yapıverdi…
Yani, “cumhuriyetçi”…
Gerçi…
Fehmi Koru gibi
Amerikan medyasının içtiği sudan bile haberi olan
meslektaşımızı da güldürdü kendisine ama olsun…
Hersh’ün telefona bağlanarak
Ocaktan’a itiraz edip de “brother ya; ben
demokratım” diyecek hali yoktu ya…
Efendiler...
Bazılarınız Ocaktan ile kafa buluyorsunuz ama
yanlış yapıyorsunuz…
Onun yakın çevresindeki lâkabının “Entelektüel
Mehmet” olduğunu belli ki bilmiyorsunuz…
Yahu bilmediği yoktur be…
Geçenlerde kendisini çok seven bir yakın çalışma arkadaşı
onun için “o bizler için yürüyen Google’dır”
dedi…
Bir başkası ise “Yok yaa, olur mu?.. Yandex’in dik
duran halidir sayın genel yayın yönetmenimiz” diye itiraz
etti…
Yan ya da dik; bilmediği
yok yani…
Bugüne kadar “yanlış” düşündüğü hiç
olmamış…
Yakın çevresinin yalancısıyım…
Onlar öyle söylüyorlar…
Başbakan bile seyrek de olsa
“yanlış” yaparmış ama Ocaktan; asla yanlış
yapmazmış…
Meselâ...
Abdullah Gül'ün
“Siyaset planım yok” sözleri üzerine yorum yapan
ve Sayın Başbakan’a muhalefetleriyle bilinen
herkes “örümcek kafalı” imiş
Ocaktan’a göre…
Bir yakını “Sayın genel yayın yönetmenimiz birileri
için ‘Örümcek kafalı’ dediyse mutlaka öyledir”
dedi…
Nasıl olup da o kadar emin olabildiği sorulduğunda şu yanıtı
verdi:
“Elli yıllık demokrat Seymour Hersh’ü bile ‘elli
yıllık cumhuriyetçi’ yaptı ve Mr. Hersh yaptığı açıklamada ‘Ocaktan
öyle dediyse öyledir, aabimize itiraz etmeyin’ deyip cumhuriyetçi
olduğunu kabul etti…”
Yine çok yakın dostlarından birinin söylediğine göre,
“Ben sayın Başbakanımızın gölgesiyim” diyor ve
ekliyormuş… “Herkes terk etse bile sayın Başbakanımızı ben
asla terk etmem…”
Bunu söyleyen o dostuna şöyle dedim:
“Sevgili Mehmet’e benden selâm söyle… Bütün gölgeler
sedece güneşli havada ayrılmazlar sahiplerinin yanından… Güneş
kayboldu mu onlar da kaybolurlar… Başbakan’ın güneşi henüz
parlıyor… Ben onu güneşi kaybolduğunda da yanında görürsem o zaman
‘haklıymış, bravo’ derim”…
Nerede
kalmıştım?..
Hah, hatırladım…
Hershey’e rağmen
Ocaktan’a laf söyletmem arkadaş…
Yok öyle lololo…
Adının “Eşref” olduğunu yazan
münafığın biri mail atmış bana…
Diyor ki:
“Ocaktan, ocaktan…
İnmiyorsun kucaktan…
Elinde biberonunla…
Farkın yok bir uşaktan (Okurum Karadenizli
imiş, "Uşak" kelimesini "Çocuk" manasında kullandığına ilişkin not
düşmüş?…)
Bu mail gönderene de ben bir mail attım…
“Ey Eşref-i bir şeref…
Korkuyorsun Ocaktan’ın şanından?..
Nasıl fırladın öyle
Ananın hırkasından?..”
Henüz eline ulaşmamış olabilir...
Bakalım nasıl bir karşılık gönderecek?..
İşte böyle ey güzel
insanlar…
Mehmet kardeşime lâf eden
karşısında beni bulur…
Böylesine entelektüel…
Böylesine hoşgörülü…
Böylesine demokrat…
Böylesine Hipokrat...
Dur ya şimdi nerden çıktı bu böyle?..
Af edersiniz…
Böylesine aristokrat bir medya yöneticisi
bulmuşsunuz da bunuyorsunuz yani…
Ayva buldunuz…
Üzerinde tüy arıyorsunuz…
Yahu ayva olur mu tüysüz?..
Sen de; tıynetsiz…
Amma da uydu ha…