Belki de pek çoğunuz bugün benden siyasi bir yazı bekliyorsunuz.
Ama ben bunu yapmayacağım. Ben bugün bize kan hakkıyla, can
hakkıyla bir vatan bırakan Ömer’i hatırlatmak istiyorum.
Dün Ömer’in doğum günüydü. Geçtiğimiz yıl bugün içimden geldiği
gibi kutlamıştım doğum gününü. Kınamayın ama bu yıl da aynı şeyi
yapmak, aynı yazıyı olduğu şekliyle paylaşmak istiyorum.
Açıp tekrar o videoyu izledim. Her halini, her hareketini bir
kez daha büyük bir titizlikle inceledim.
Uzunca bir koridorun orta yerinde yürüyüp duruyor aslan parçası!
Telefon kulağında, gözü kapıda...
Belli ki Zekai Aksakallı Paşa ile konuşuyor.
Belli ki Zekai Paşa, "Semih Terzi
oraya geliyor. O bir haindir. Kapıdan girdiğinde vur o haini!
Yalnız hakkını helal et, bu işin sonunda şehit olmak da
var" diye son emrini veriyor.
Telefonu kapatıyor ve anında geri dönüp dış kapıya yöneliyor.
Yüzünde gram korku, zerre-i miskal endişe yok. Ayaklarında ise
küçücük bir yalpalama yok.
Bir aslan misali, yaklaşan sırtlan sürüsünü darmadağın etmeye
gidiyor. Darbeci Semih Terzi’nin kafasına sıkmaya, leşini yere
sermeye gidiyor.
Öyle bir yürüyüş ki yiğitleri kıskandırıyor. Öyle bir yürüyüş ki
sanki şehadete koşuyor.
Sanki kendisine verilecek makamı görmüş gibi, sanki Allah
Resulünün, "Ya Ömer, bana komşu olmaya
geliyorsun" dediğini duymuş gibi...
Çevredekiler oraya buraya kaçışırken, nasıl da yiğitçe aşağı
iniyor Allah'ım!
Kendisinden bin 400 yıl önce yaşamış Hattab'ın oğlu Ömer'i
hatırlatırcasına, "Ömerler öldü mü
sandınız?" dercesine, bastığı her
merdiven basamağını titreterek iniyor karargâh girişine...
Birileri gibi medya önünde değil, tekrarı defalarca çekilen film
sahnesinde değil, en kuytu, en karanlık köşede gösteriyor
yiğitliğini...
Gözden uzak, gösterişsiz bir şekilde binanın kapısından çıkıp
ülkesinin aydınlık yarınlara ulaşabilmesi için gecenin karanlığına
karışıyor.
Ve birkaç dakika sonrası...
Tetiğe iki kez dokunup, darbeci Semih Terzi'yi cehennem
kapılarına sürdüğü anın birkaç dakika sonrası...
Çil yavrusu gibi dağıttığı darbecilerden birkaçı onun çıktığı
kapıdan koşarak içeri giriyor. Her biri bir yere saklanıyor.
Sonra...
Sonra bir ses duymuş olmalılar ki tekrar dışarı çıkıyor hainler.
Belli ki Ömer'in 30 kurşunla vurulduğunun haberini alıyorlar. Ama
buna rağmen sine sine, korka korka çıkıyorlar meydana...
Anlayacağınız öyle bir aslan oğlu aslan ki yerde yatan cansız
bedeni dahi korkutuyor ciğersiz hainleri...
Arayıp bulun o video görüntüsünü ve tekrar bakın.
Sadece Ömer'in kahramanlığını veya şehadete yürüyüşünü değil,
ABD'nin FETÖ eliyle yapmaya çalıştığı darbenin çöküş anını
izleyeceksiniz.
Eğer ayaklarımız hâlâ bu ülkenin topraklarına basıyorsa, işte bu
yiğit sayesindedir. Eğer bugün diğer ülkelerin kapısına sığınmış
birer mülteci değilsek, eğer bugün küle ve köze dönmüş şehirlerde
yaşayan çaresiz insanlar değilsek, Ömer Halisdemir
sayesindedir.
Biz, bir adam yetiştiririz, dünyayı değiştiririz.
Seyit Onbaşı Çanakkale'de, savaşın seyrini taşıdığı mermiyle
değiştirmişti. Ömer Halisdemir de 15 Temmuz darbesinin seyrini bir
mermiyle değiştirdi. Bu kahramanlığı hainler bilmez. Bilseler zaten
hainlik yapmazlardı.
Ah Ömer Halisdemir...
ABD'de olsa, senin gibi bir kahramanı anlatan 20 ayrı film
yapılmıştı şimdiye. Bizimkiler hâlâ aşna fişne filmleriyle uğraşıp
duruyor ya, o da bizim ayıbımız olsun kardeşim...
Allah, "Benim yolumda öldürülenlere ölüler demeyiniz.
Onlar diridirler ve siz bunu
anlamazsınız" diye buyuruyor.
Evet; sen ölmedin ve bizi duyduğunu biliyorum Ömer...
Milyonlarca insanın oğlu, kardeşi, abisi, babası gibi sevdiği
biri oldun Ömer...
Adın geçince yürekler konuşuyor, gözler doluyor. Gördük ve şahit
olduk. Emri aldığında bir an bile düşünmedin, hainlerin üzerine
yıldırım gibi yürüdün, vatan uğruna can verdin.
Can vererek canını aşıladın milletine.
Öyle bir şey yaptın ki heveslerini kuruttun namertlerin. Öyle
bir korkuttun ki gelecekte muhtemel darbe teşebbüsü düşüncesinde
olanları dahi caydırdın.
Adını tarihe öyle bir kazıdın ki sadece biz değil, gelecek
nesiller de seni tanıyacak. Sadece tarih kitaplarında değil, ders
kitaplarında dahi senin adın geçecek.
Bir ölüp, bin dirildiğini âlem-i cihana gösterdin. İsmini
kendinden sonra dünyaya gelen binlerce çocuğa koydurdun Ömer...
Vallahi lafta değil.
Sen; her gün, her saniye, kalbimizdesin. Ellerini semaya açan
milyonların dilinde, dualarındasın.
Sana sadece bir can değil, koca bir vatan borçluyuz. Senin bize
canın pahasına bıraktığın vatan yerli yerinde duruyor.
Gözün arkada kalmasın.
Allah seni Hazreti Muhammed’e komşu eylesin!