Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bize yük olanlar
değil, yükümüzü omuzlayan adamlar lazım"
diyor.
"Rüşvet, yolsuzluk ve ahlaksızlık batağına saplananlar
bizimle yolunu ayırsın" diyor.
"Yolunu şaşıranlar, dava anlayışından uzaklaşıp hainlere
paçayı kaptıranlarla devam etmeyeceğiz"
diyor.
"Bize ne oluyor ki afra tafra yapıp koltuklardan güç alma
gayretine giriyoruz" diyor.
Diyor da kime diyor?
Erdoğan'ın yönelttiği bu ağır sözlerin muhatabı olanlara
bakıyorum, adamlar üstüne dahi alınmıyor yahu! Herkesten önce ayağa
fırlayıp pişkince alkışlayanlar onlar
oluyor.
Ama nasıl bir alkış anlatamam!
"Bravooo", "Helaaal"
diye yardıra yardıra ilerlerken önünde sıralanan koltukların
arasına düşenler bile var! On dakika sonra kürsüde konuşan Erdoğan
ile kendisini aynı karenin içine yerleştirdiği o muhteşem
selfisini sosyal medyada görüyorum.
Altına ise şu notu iliştiriyor: "Reis yine
tarihi mesajlar veriyor. Tabi anlayana! Helal sana Reis, durmak
yok, yola devam!"
Bazıları daha uyanık.
Bu sözleri es geçip, "Reis Almanya'ya bir kez
daha ayar verdi" diye geçiştiriyor! Kendisine
verilen ayardan bahsetmiyor bile...
Gördükçe, izledikçe, kafamı asfalta sürtesim geliyor
yeminle...
Yazarlık hayatım boyunca Erdoğan adına
"Racon" kesmedim. Ama Erdoğan'ın söylediği
sözlerin altında yatan mesajın ne olduğunu da iyi
bilirim.
Özetle:
"Ya kendiniz bırakın, ya da ben gerekeni yapacağım. Siz
bırakırsanız, en azından saygınlığınızı korursunuz. Ben yaparsam,
toplum içine çıkacak yüzünüz olmaz"
diyor.
"Metal yorgunluk" derken,
"Heavy Metalcileri" değil, değil,
seni kastediyor. Anlaman için adını soyadını TC kimlik
numaranı falan söylemesini mi bekliyorsun?
******
Erdoğan'ın isyanının sebebini hepimiz aslında çok iyi
biliyoruz. AK Partililik kimliğini kaybetmiş, "halka
hizmet, hakka hizmettir"anlayışından sapmış, kibir
batağına saplanmış, tek davası rant ve rüşvet olan bedbahtların
partide kalmasını istemiyor.
Halkın geniş bir kesimi, sırf Erdoğan'a olan sevgisinden ve
inancından dolayı yaşanan bu kepazelikleri görmezden
geldi.
Açıkça ve dürüstçe söylemek gerekirse...
Bu teşkilatçılık ve bu belediyecilik anlayışı ile, 2019
yılında yapılacak seçimlerde başarıya ulaşmanın imkanı
yok!
Teşkilat ve belediyelerin tamamı berbat durumda demiyorum.
Böyle bir hadsizlik ve vicdansızlık yapamam. Ülkesi, milleti ve
davası için ölümüne mücadele eden teşkilatların sayısı
hala çok, ama çok fazla...
Ancak berbat olan belediye ve teşkilatlar, sütün içine düşen
birkaç damla katran görevi görüyor. Bu durum koca partinin
ülke genelinde kötü anılmasına neden oluyor.
Konferanslar döneminde şahit olduğum birkaç sıkıntıdan
bahsedersem, sanırım meramımı daha iyi anlatmış
olacağım.
Balıkesir Gençlik Kolları Başkanı, geçmişte nikah şahitliğini
yaptığım iyi bir delikanlıdır. Adı Cihan Atabey olan bu delikanlı
nerede oturuyor biliyor musunuz?
Balıkesir'e 284 kilometre uzaklıktaki Denizli'de ikamet ediyor!
Koskoca Balıkesir'de başka genç kalmamış olmalı ki İl Başkanı
Cihan Atabey'in Gençlik kolları Başkanı olmasına karar
veriyor.
Sadece bu mu?
Aynı İl Başkanı, bundan aylar önce Kadın Kolları Başkanlığı'na
bir kadın aday getiriyor.
Bir süre sonra bu kadının, sosyal medya hesaplarında Erdoğan'a
yönelik ağır küfür ve hakaretler yazdığı, oğlunun ise Erdoğan'a
kağıda kaleme gelmez küfürlerle saldırdığı ortaya çıkıyor.
Rezalet ortaya çıktıktan 4 saat sonra kadın görevinden alınıyor.
Alınıyor ama onu göreve getirenler bu kepazeliğin üstünü örtüp,
koltukta oturmaya devam ediyor.
Bir örnek de Şanlıurfa'dan...
Şanlıurfa İl Gençlik Kolları Başkanı Sedat Ertürk,
kendisini Acemoğlu Sosyal Hizmetler Limited Şirketi'nin
personeli olarak gösterip, Haliliye Belediyesi'nde taşeron işçi
olarak işbaşı yapıyor.
İşbaşı dediğime bakmayın, o iş
göstermelik!
Ve bizim taşeron işçi olan AK Parti İl Gençlik Kolları
Başkanı'na belediyeden her ay 4 bin 443 TL maaş
ödeniyor!
İl Gençlik kolları Başkan Yardımcısı Suat Baytak ise
aynı belediyeden, 3 bin 555 lira maaş alıyor.
Haliliye İlçe Gençlik Kolları Başkanı ise Lider İnşaat
personeliymiş gibi görünüp Haliliye Belediyesi'ne taşeron işçi
olarak giriyor. Yani göstermelik işçi!Belediyeden aldığı maaş
yukarıdaki rakamlarla aynı civarda...
Ancak arada bir fark var!
Bu arkadaşımız vakti zamanında sosyal medya üzerinden HDP'nin
hendek siyasetini savunan biri...
"Çocuklar ölüyor, insanlar bölgede susuzluktan
kırılıyor" diye algı operasyonları yürüten,
"Gönlüm AK Parti ile HDP koalisyonundan
yana" diyen, 7 Haziran'da AK Parti'nin
çöküşünden çok, oylarını artıran HDP için sevindiğini söyleyen bir
dava adamı kardeşimiz!
Hangisini sayayım...
Adana'da mal varlıklarına el konulan Fetö'cülerin 15 Temmuz
darbesinden bir gün sonra İl Başkanlığı'nda baş köşede
ağırlanmasını mı?
İstanbul'da Fetö ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle hapiste
yatan bir iş adamıyla halen 3 şirket üzerinden ortaklığını yürüten
Belediye Başkan Yardımcısı'nı mı?
Marina inşaatlarını hile hurda yoluyla kurdurduğu şirketlere
yaptırıp, bu şirket üzerinden
akrabalarına trilyonları aktaran
belediye başkanlarını mı?
Bu dev komplekste bir anda trilyonluk dükkan sahibi olan
belediye başkanının basın halkla ilişkiler müdiresini
mi?
Bel altı hikayelerini yazmamaları için Sözcü gibi, Yurt
Gazetesi gibi gazetelere trilyonlar aktaran belediye başkanlarını
mı?
AVM'lerdeki dükkanlara oğlu, kızı, gelini gibi akrabaları
üzerinden ortak olan belediye başkanlarını mı?
Yoksa Fetö'cü yerel gazeteleri 15 Temmuz darbe girişimi
gününe kadar belediye bütçesinden topluca aldırıp Fetö'ye para
aktarımını sürdüren belediyeleri mi?
Yazmakla bitmez!
Onları da önümüzdeki günlere bırakalım...
KİMDİR O RACON
KESENLER?
14 yıllık AK Parti iktidarı döneminde Erdoğan'ı bir iki kez
uzaktan görmüşlüğüm oldu. Erdoğan'ı görmek için özel bir mücadelem
olmadı ama, karşılaşmamak için üstün bir gayretim oldu. Bunun
nedenini daha önce sizlerle paylaşmıştım.
Hiç bir yazımda da "Erdoğan'a
yakınım" falan demedim, kimseye ayar çekmeye
çalışmadım.
Ve yazarlık hayatım boyunca, "Erdoğan
konuşsun, ben de ona göre bir yazı döşenirim" diye
beklemedim. Görüşlerimi daha çok Erdoğan'an önce okurlarla
paylaşmayı tercih ettim.
Erdoğan, "Benim adıma racon kesenler"
derken, hangi yazarlardan bahsetti
bilmiyorum.
Cidden bilmiyorum ve merak da etmiyorum.