GÜNDEM

Hadi Özışık: Ali Babacan yeni mahallesinde 'Bebecan'lıktan 'Babacan'lığa terfi etmeye çalışıyor

İnternethaber Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık, kendi Youtube kanalında, Ali Babacan'ın geçmişten günümüze politika serüvenini anlattı. Babacan'ın son dönemde gittiği her yerde "hain"likten "nankör'lüğe kadar bir çok tepki almasına dikkat çeken Özışık, "Son gülerde Babacan'ın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir" dedi...

Ali Babacan bakanlık koltuğuna oturtulduğunda bugün kendisini baştacı yapanlar, “Bebecan” diyordu. Tayyip Erdoğan, genç pırıl pırıl bir gencin elinden tutmuş, ülkenin ekonomisini ona teslim etmişti.

“Babacan” yaptıklarıyla yedi düvele “Bebecan” olmadığını kanıtladı ama CHP’nin nazarında hep “Bebecan” olarak kaldı. Ta ki, Erdoğan’a sırt çevirene kadar.

Ali Babacan Erdoğan’ın “Gel birlikte ülkenin ekonomisini düzeltelim” çağrısına rağmen yolunu seçti ve Deva Partisi’ni kurdu.

Ali Babacan ne zaman ki “Erdoğan düşmanları” safına katıldı, işte o günden sonra CHP’nin nazarında “Babacan” oldu!

Başörtüsü zulmüne uğrayan kız kardeşi için gözyaşı döktüğünde, kısa süreli de olsa rütbesi düşürüldü ve yeniden “Bebecan” oluverdi!

Seküler kesim ve CHP’nin nazarında “Babacan”a terfi etmesi için Ali Bey’in Tayyip Erdoğan’a düşmanlık yapması, Erdoğan’ı diline dolaması, AK Parti iktidarının icraatlarını kötülemesi ve “Ben yaptım” demesi gerekiyordu.

“Evet ama yetmez”di Babacan’ın söz ve eylemleri. Bakanlık yaptığı dönemle ilgili biraz da ifşalarda bulunması gerekiyordu. O da öyle yaptı, “Bakanlar boş kağıda imza atıyordu” çıkışıyla “Babacan” olma yolunda önemli bir adım attı.

Ve istediğini aldı, yeniden baştacı yapıldı. Peki halkın gözünde Ali Babacan kimdi? Deva lideri bugünlerde gittiği her yerde halkın tepkisiyle karşılaşıyor.

Kimi “nankör” diyor, kimi “Seni davar çobanı tutan olmazdı” diyor, kimi “hain” görüşünü yüksek sesle dile getiriyor.

Son videoyu gördünüz değil mi? Yedi düvel Tayyip Erdoğan’a düşmanlık yaparken, halkın sevgisini haykırması karşısında Babacan’ın düştüğü acıklı durumu görüyorsunuz değil mi? “Seni Tayyip Erdoğan buralara getirdi” diyen yaşlı kadına “Ben Ali Babacan’ım” kibrini görüyorsunuz değil mi?

Halk “Sen ihanet ettin” diyor, Babacan “Olur mu öyle şey ben ülke yönettim” diyerek kendini gülünç duruma düşürüyor.

Hadi bir kişi tepki gösterse anlarız. Gittiği her yerde aynı tepkiyle karşılaşan Ali Babacan’ın şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekmiyor mu?

“Ben ne yaptım?” demek yerine kibrinden taviz vermemesi sizce de acıklı bir durum değil mi? Yorumu size bırakıyorum!

CHP’NİN OYLARI ARTIYOR MU?

Anket şirketlerine bakarsanız evet. Her gün yeni bir anket ve her gün Tayyip Erdoğan ile AK Parti’nin düşüşü pompalanıyor. Yakında AK Parti’nin baraj altında kaldığını da yaptıkları anketlerle üfürebilirler.

Zira, 2023’e iki yıl kala Erdoğan’ı beğenilen lider olarak dördüncü sıraya bile attılar. Aday olmadıkları halde, Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Ekrem İmamoğlu’nu, Mansur Yavaş’ı ve Meral Akşener’i cumhurbaşkanlığı koltuğuna şimdiden oturtan anket şirketleri bile var. Pek yakında Temel Karamollaoğlu da Erdoğan’ı geçerse şaşırmam.

Bülent Arınç’ın “CHP’nin oyları artıyor” sözleri başta anket şirketleri ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu sevince boğdu. Kılıçdaroğlu, Arınç’ın sözleri için, “Gerçeği görüyorlar” sözleriyle katkıda bulundu. Oysa gerçekler gün gibi ortada, Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi iktidardan düşüren aynı anket şirketleri, CHP’nin oylarını yüzde 21 ile yüzde 25 bandında gösteriyor.

Hakan Bayrakçı’nın kulakları çınlasın, CHP hala 25’te 25 tam gaz ilerliyor! Yani anket şirketleri CHP’nin oylarını arttırmıyor, daha çok İYİ Parti ve Meral Akşener’in oyunu yüksek tutuyorlar.

CHP’nin oyları artmadığı gibi gerilemesine rağmen, Kılıçdaroğlu’nın “Gerçeği gördüler” demesi aslında kendisinin gerçeği görmediğini gösteriyor.

Kılıçdaroğlu gerçeği görmek istiyorsa, ortağı Meral Akşener’in oy artışına, partisinin de gerilediğine bakması lazım.

ŞAMİL TAYYAR MI YOKSA BÜLENT ARINÇ MI HAKLI?

Bülent Arınç’ın AK Parti’de hiçbir görevi olmamasına rağmen, tek başına gündem belirlemesini biliyor. Arınç AK Partili olmasına rağmen, olup bitene dışarıdan bakıyor ve gördüklerini imkan bulduğu mecralarda dile getiriyor.

Arınç kurt bir politikacı, ne dediğini lafının nereye gideceğini bilen bir isim. Karnından konuşmuyor, bildiği doğruları lafını esirgemeden toplumla paylaşıyor, partisine de uyarı mahiyetinde mesajlar veriyor.

Kimi zaman aşırıya kaçtığı da oluyor. Kanal 42’deki röportajında yine aşırıya kaçan ifadeler kullandı. Doğrudur bir fıkra anlattı ama o fıkranın aslında kendisine pahalıya mal olacağını biliyordu.

Bile bile “Kodes” ifadesini kullandı. Bile bile “CHP’nin oyları artıyor” dedi. Arınç, anlattığı fıkra ile mesaj vermek istedi ve amacına ulaştı.

Şamil Tayyar da dili sivri olan bir siyasetçi. Bülent Arınç’ın yaptığını o da zaman zaman yapıyor ve partisine zarar verenleri ifşa ediyor.

Şamil Tayyar doğruları dile getirdiği için şimdiye kadar AK Parti’nin 9 köyünden kovuldu. O Şamil Tayyar ki, AK Parti’deki “Fetö Borsası”nı CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin diline düşüren biri.

AK Parti’de “Fetö borsası” yok muydu? Vardı. Yani Şamil Tayyar haksız değildi. Onu haksız kılan elindeki bilgiyi kamuoyuyla paylaşmasıydı. Az linç yemedi Şamil Tayyar. Bir kaşık suda boğulmadığı kaldı.

Kanal 42’ye konuşan Bülent Arınç, sunucuların Tayyip Erdoğan’la ilgili soruya, “Beni kodese mi tıkacaksınız?” fıkrasıyla cevap vermesi kimi zaman partisinin de gözünün yaşına bakmayan Şamil Tayyar’ın tepkisini çekti:

- Bir çatı altındaysanız özgürlüğünüz disiplin kurallarıyla sınırlıdır. Parti disiplini içinde yapıcı eleştiri meşrudur demokratiktir. Kimi zaman sınırlar zorlanabilir ama liderinize güvenmiyorsanız, konuşunca kodese tıkacağını düşünüyorsanız o partide kalamazsınız. Bu sözlerden ne anlamalıyız?

Şamil Tayyar eleştiriyi meşru ve demokratik görüyor. “Eleştir” diyor… Hatta “sınırları” zorla diyor… Ama… Aması şu… Şamil Tayyar, “Muhalefetin payandası olma” diyor. Arınç’ın sözlerinin “Erdoğan konuşanları kodese tıkıyor” anlamına geldiğini anlatmaya çalışıyor.

Bülent Arınç da diyor ki “Ben fıkra anlattım!” Eyvallah da… Sunucu “Erdoğan’ı konuşacağız” dediğinde Arınç’ın bu fıkrayı anlatması manidar değil mi? Eleştiri tamam, uyarıya eyvallah ama Erdoğan’ı “Kodes” fıkrasıyla yanyana getirmek haksızlık değil mi? Bence haksızlık!

Şamil Tayyar’ın isyanı da buna…

EKREM İMAMOĞLU BUNUN ALTINDA KALIR MI?

Ekrem İmamoğlu, Diyarbakır’a gitmek için Kemal Kılıçdaroğlu’ndan izin almış. Bu izin yazılı mı, yoksa sözlü mü alınmış bilmiyoruz.

Ya da gerçekten İmamoğlu Diyarbakır’daki sergiye gitmek için Kılıçdaroğlu’ndan izin almış mı? Bu izin meselesinin açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Küçük düşürücü bir ifade çünkü.

Her fırsatta 16 milyonun belediye başkanı olduğuna vurgu yapan Ekrem İmamoğlu belediye başkanı olduğu gün, yakasındaki parti rozetini çıkarmıştı. Koskoca İmamoğlu İstanbul’un dışına çıktığında her defasında Kılıçdaroğlu’ndan izin almış olamaz.

Zira bu Ekrem Bey’in karekterine uygun değil. Kılıçdaroğlu’nun “Benden izin aldı” sözlerine şimdiye kadar İmamoğlu cehpesinden bir açıklama gelmedi. Gelir mi? Sanmam ama İmamoğlu’nun bu lafın altında kalmayacağını da kestirmek zor değil.

KILIÇDAROĞLU OLSA İKİ KATI İLGİ GÖRÜR MÜYDÜ?

Sabah Sevilay Yılman’ı Habertürk’te izlerken ne yalan söyleyeyim ağzım açıkta kaldı. Diyarbakır’a Ahmet Güneştekin’in sergisine katılan Sevilay, izlenimlerini anlatırken, Ekrem İmamoğlu’nun beklenen ilgiyi görmediğini söyledi.

Yılman daha da ileri giderek, “Kılıçdaroğlu olsaydı iki katı ilgi görürdü” dedi. Sevilay, CHP kulislerini iyi koklayan bir gazeteci. Bir bildiği olmasa böyle konuşmazdı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Benden izin aldı” sözlerini de “Patron benim” olarak yorumladı. Ve CHP genel merkezinin Ekrem İmamoğlu’nun bu gezilerinden ve cumhurbaşkanlığı adaylığı sevdasından rahatsız olduğunu söyledi.

Vay be… CHP’de Ekrem İmamoğlu rahatsızlığı ha… Sevilay da İmamoğlu’dan rahatsız. “İstanbul’da işini yapsın, ne işi var dışarıda” diyor!

Sevilay’ın bu sözleri CHP’de büyük bir kavganın yaşanacağını haber veriyor. Bir başkası söylese çok inandırıcı olmaz ama Sevilay söyleyince işlerin ne kadar karışık olduğunu ve Abdulkadir Selvi’nin haklılığını ortaya koyuyor.

Yorumlar