İsmet Özel'in 1988 yılında
yazdığı "Waldo sen neden burada
değilsin?" isimli kitabını okudunuz mu
bilmiyorum. Kitapta Henry ile Waldo isimli iki arkadaşın arasında
geçen muhteşem bir diyalog vardır.
Duymayanlar için anlatayım:
Hikayenin özeti kısaca şöyledir:
Amerika'da Meksika'yla yapılan savaşı protesto etmek için ödemesi gereken 1 dolarlık seçmen vergisini ödemeyip 1 geceliğine hapse düşen Henry'nin ziyaretine çok sevdiği dostu Waldo gelir.
Telaşla arkadaşını görmek üzere hücrenin önüne giden Waldo
arkadaşını gördüğünde merak
içinde, "Henry, neden
buradasın?" diye sorar.
Özgürlüğüne düşkünlüğü ile tanınan Henry'nin yarım satırlık cevabı
tokat gibidir:
"Waldo, sen neden burada değilsin?"
Bu sözü her duyduğumda aklıma bizim siyasetçiler gelir. Hani
seçilinceye kadar bizim yanımızda olup da seçildikten sonra uzayaya
çıkarken bizi modül gibi geride bırakan siyasetçiler var ya.
Ha işte onlardan bahsediyorum.
Gerçi onlar, Waldo gibi gelip bize, "Yahu
biz yükümüzü aldık gidiyoruz. Siz niye hala
buradasınız?" diye sormaya tenezzül
etmezler ama...
Ben yine de onlara...
"Sayın siyasetçiler, siz niye burada
değilsiniz?" diye sormak
istiyorum.
Mesela;
"Seçildiğiniz zamana kadar milletin ağzından girip
burnundan çıkmayı biliyorsunuz da seçildikten sonra niye bir anda
kaybolup gidiyorsunuz?" diye sormak
istiyorum.
Ya da;
"Siz seçildikten kısa süre sonra ve hem de aniden
zenginleşip mahalle değiştirirken, millet niye hep geride
kalıyor?" sorusunu yöneltmek
istiyorum.
Veyahut;
"Siz akrabalarınızı, yakınlarınızı ve hatta bir çırpıda iş
sahibi yaparken millet niye işsiz güçsüz
kalıyor?" diye sual etmek istiyorum.
Kısacası...
Henry'nin Waldo'ya sorduğu soruyu biraz daha geliştirip:
"Beyler...
Sizleri seçen millet hala aşağılardayken, siz neden
yukarılardasınız? Hadi diyelim ki siz yükseldiniz? Biz millet neden
hala aşağılarda duruyor? Bu işte bir terslik yok
mu?" diye sormak istiyorum.
Cevap verirler mi acaba?