Düşün şu kadınların yakasından be kardeşim!

Biriniz “kadın araba süremez” dersiniz km hesabı yaparsınız, biriniz kadın eşi olmadan dışarı bile çıkamaz dersiniz, biriniz kadın ve erkek beyninin fotoğraflarını elinize alır ve “kadının beyni daha küçük” dersiniz, biriniz çıkar “kadının dayak yemesi yine kadına nimettir” dersiniz, ötekiniz çıkar kızını üniversiteye gönderen babayı cehenneme sokarsınız…

Medyanın yeni bir dile ihtiyacı var!

Dün Erdoğan Aktaş, canlı yayında medya dünyasına seslendi ve “yeni bir dil oluşturalım” dedi.

Erdoğan Aktaş haklı çünkü;

-Televizyon ekranlarına çıkan isimler tartışmıyor, çatışıyor…

-Bir konuyu enine boyuna ele almıyor, polemik üretiyor…

-Dinlemiyor, sürekli üste çıkmaya çalışıyor…

-Seslerini yükselterek tartıştığı ve rakip olarak gördüğü muhatabına galip gelmeye çalışıyor…

-Dahası; yargılıyor, hakaret ediyor, el kol hareketleri ile hakir görüyor, yaftalıyor hatta ırkçı söylemlere bile gidiyor…

Böylesi bir ortamda reytingler nasıl etkilenir bilmem ama tartışılan konular; bağırışmaların gölgesinde yok olup gidiyor.

Hatta öyle ki; program sonrasında aklınızda “bu konu ne güzel tartışıldı, her şey ortaya çıktı” diyesimiz gelirken “Falanca yazar, filanca akademisyeni nasıl da bozdu, nasıl da kavga ettiler” derken buluyoruz kendimizi.

Hal böyleyken Erdoğan Aktaş’ın çağrısı daha bir anlam kazanıyor. Yeni bir dil ve üslup gerçekten herkesin ihtiyacı. Hem yayıncıların, hem yorumcuların hem de izleyicilerin buna çok ihtiyacı var… Bu konuda ilerleme yaşanacağına dair umudum pek olmasa da ben de Aktaş’ın bu çağrısına kulak verilmesini temenni ediyorum.

Harekattan notlar!

Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye düzenlediği Barış Pınarı Harekatı, başladığı günden bu yana her adımı ile gündemde yer aldı. Bu harekat, daha önce yapılan iki harekattan farklı olarak “medya ve iletişim” konusunu gündeme taşıdı.

Harekattan edindiğim notlarım şu şekilde;

-Medya ve iletişimin ne kadar önemli olduğu bu harekatta ilk kez bu kadar ortaya çıktı. ABD’nin Afganistan ve Irak işgallerinde askeri gücünden daha etkili kullandığı bu yumuşak gücü dünyayı ikna ederken bizim bu yumuşak ama etkili gücü yeni keşfetmiş olmamız ne acı…
-Gazeteciler ve yorumcuların ince detaylara kadar harekat ile ilgili elde ettikleri bilgileri veya öngörüleri paylaşması sadece beni değil, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı da rahatsız etmiş olacak ki belki de ilk defa bu konuda uyarıda bulundu.
-Sosyal medya yine aynı sığ ve sloganik mantık çerçevesinde görevini yeterince ifa etti. Hatta mide bulandıracak dereceye bile geldi.
-Savaş muhabirliği ve eğitimi ilk kez bu kadar gündeme geldi ki bu konu kesinlikle es geçilmemeli.
-Yabancı medyanın her dediğine atladık ve cevap yetiştirmek için yetkilileri göreve çağırmak yerine sosyal medyadan salladık da salladık. Biraz daha profesyonellik lütfen… (Gülnur Aybet’i ayrı tutuyorum)

Şu kadınların yakasından düşün artık!

Şevki Yılmaz’ın daha önce referandum sürecinde söylediği “Evet hadisi var” sözlerine uzunca bir itiraz yazısı yazmıştım. Akıl tutulması yaşadığını da eklemiştim.

İki yıldan fazla süre geçti Ahmet Hakan’ın yazısını okuyunca “aynı fikirdeyim” dedim kendi kendime. Bir gram ilerleme yok…

Şevki Yılmaz’ın kadın haklarına ilişkin aileye vurgu yapmak isterken söylediği “Ne zaman pezevenkliği medeniyet yaptınız” sözlerini duyunca “Eh be arkadaş, düşün şu kadınların yakasından” dedim istemsizce…

Biriniz “kadın araba süremez” dersiniz km hesabı yaparsınız, biriniz kadın eşi olmadan dışarı bile çıkamaz dersiniz, biriniz kadın ve erkek beyninin fotoğraflarını elinize alır ve “kadının beyni daha küçük” dersiniz, biriniz çıkar “kadının dayak yemesi yine kadına nimettir” dersiniz, ötekiniz çıkar kızını üniversiteye gönderen babayı cehenneme sokarsınız…

Anlayın artık arkadaş... Medyatik oluyorsunuz ama artık bıktırıyorsunuz. Kendi bir avuç cemaatinizi etkiliyorsunuz ama geri kalan herkesi neredeyse dinden nefret ettiriyorsunuz.

Şevki Yılmaz’ın nezdinden bu literatürü uyduran herkese sesleniyorum; iyisi mi susun ve şu kadınların yakasından düşün!

Yorumlar