Bir acayip Kasım Süleymani meselesi!

Mezhep kavgasına tutuşmak için bahane arıyor gibiyiz. Sünnileri öldürdü diyerek mezhepçilik ile suçladığımız adamlara “oh olsun Şiilere” diyerek nazire yapıyoruz resmen.

İranlı general Kasım Süleymani’nin Irak’ta ABD tarafından düzenlenen füze saldırısında öldürülmesinin ardından konuya ilişkin birçok soru aldım. Soruların yanında genel anlamda bir medya takibi yaptığımızda ortaya çıkan farklı yorumlar da söz konusu.

Önce sorulara bakalım;

-Dünya savaşı çıkar mı?

Bu soruya cevabım; ihtimal vermiyorum. Dünya savaşı söylemini de doğru bulmuyorum. Artık ne eski devletler var ne de eski savaş taktikleri. Zaten dünyanın neredeyse dörtte üçü savaş veya iç çatışma halindeyken bir dünya savaşından bahsetmek yersiz. Sadece Orta Doğu değil, Afrika’dan Asya’ya, Amerika’dan Avustralya’ya kadar birçok yerde yaşanan savaşlar ve iç çatışmalar, bir dünya savaşına ihtiyacın olmadığını gösteriyor. Kaldı ki İkinci Dünya Savaşı sonrası, savaşları başlatan ve yöneten aktörlerin savaşı ve çatışmayı dünya geneline küçük ölçeklerde yayma stratejisini uyguladıklarını da belirtmeliyim. Bu yüzden bu soruya cevabım “dünya savaşı dönemi sona erdi” şeklinde olacaktır.

-İran ve ABD çatışır mı?

Bu soru da ilk soru gibi direkt olarak ele alınacak bir soru değil. Çünkü çatışma veya savaşın sadece silahla olmadığı bir dönemdeyiz. Ekonomik, askeri, siyasi, diplomatik, bilimsel ve teknolojik savaşlar yaşanıyor. Bunun en güzel örneği ise zaten İran ve ABD… İran ve ABD, birbirine düşman olarak ihtiyaç duyan iki ülke. Tıpkı Rusya ve ABD gibi, yine İsrail ve İran gibi… Birinin siyasi gücünü gösterdiği unsur bir diğerinin varlığı. Yani aslında ABD, İsrail veya Suudi Arabistan, Orta Doğu’da İran tehlikesi yüzünden varlar. Yine Rusya ve İran da bölgedeki ABD-İsrail tehlikesi yüzünden varlar. Fiziksel varlıklarını düşmanlarına borçlu olmasalar da siyasi varlıklarını birbirlerine borçlu bu ülkeler.

-İran ne karşılık verecek?

Bu soruyu çok soran oldu ve hepsine de ilk anda aklıma gelen şeyi söyledim. "Irak’taki birkaç ABD üssünü vurur veya birkaç İHA düşürür ve konu kapanır." Bu sabah İran’ın ABD üssünü vurması haberi ile uyandığımda pek de şaşırmadım bu yüzden.

-Kasım Süleymani’nin ölmesi iyi mi oldu kötü mü?

Kasım Süleymani, Suriye’de İran’ın askeri politikalarını bizzat yürüten isimdi. Bu açıdan Esad zaliminin yanında yer alması ve yapılan operasyonlarda sivillerin katledilmesi de dahil birçok suça karışmış olması ona karşı bir nefretin nedeni haline geldi. Fakat şunu belirtmeliyim ki Suriye’de 10 yıldır yaşanan acı olaylarda günahsız tek bir ülke, günahsız tek bir siyasi aktör yoktur. Bilerek veya bilmeyerek yapılan hatalar yüzünden yüzbinlerce sivil katledildi. Bunda Süleymani’nin de büyük rolü var. Fakat, birtakım oluşumlar etrafında sabah akşam slogan basanların sanki Suriye’deki mevcut durumdan sadece Kasım Süleymani sorumluymuş gibi şeytanlaştırarak sevinmeleri bana garip geldi. Neticede bebek katili dediğiniz adamı yine bir bebek katili öldürdü. ABD’nin bizim topraklarımızın canisini gözümüzün içine baka baka gelip öldürmesine sevinmenin bedeli ağır olur. Tıpkı zalimlikte zirve yapmış Saddam’ın heykelinin yıkıldığı gün ABD’ye alkış tutanların milyonlarca ölü ve sayısız tecavüzlerle ödediği gibi.

-ABD, Süleymani’yi neden öldürdü?

Uzun zamandır hem sahada hem de masada irtifa kaybeden ABD, bu saldırı ile beraber masada ben de varım dedi. Orta Doğu’da bensiz masa kuramazsınız dedi. Dahası bir masa kurulacaksa orada kartları ben dağıtırım dedi. İşte bu saldırı bu anlama geliyor. E tabi yukarıda da belirttiğim gibi bunu yapabilmek için çatışmacı bir İran’ı karşısına alması şart.

-Trump mı yaptırdı bu operasyonu?

Şüphesiz bu zor bir soru. Fakat şöyle bir ABD siyasi tarihine ilişkin araştırma yapanlar kolaylıkla görebilir ki ABD’de birden fazla ABD var. Pentagon, Beyaz Saray, Meclis ve Senato, CIA, lobiler ve sayısız komplo teorilerine konu edinilen iş adamları grupları… Bunların herbiri kendi içinde farklı disiplinleri olan yapılar. Net bir bilgim olmamakla beraber Trump’ın verdiği tepkilerden yola çıkarak “Trump da olayı haberlerden duymuş ve şoke olmuş olabilir” diyorum. Bu durum, fevkalade mümkün… Bunu görebilmek için öyle derin analizler yapmaya gerek yok.

Şimdi gelelim bazı yorumlara;

-Kasım Süleymani şehit oldu.

Şunu unutmayalım ki kimin şehit olduğunu ancak Allah belirler. Fakat Suriye’de sayısız sivil ölümünden sorumlu olanlardan biri de Süleymani’dir. Ona şehit demeyi bir yere konduramıyorum.

-Kasım Süleymani öldü, zaten Şii’ydi.

Bu mezhepçi yaklaşım çok tartışıldı, çok konuşuldu ve artık mide bulandıracak seviyeye geldi. Mezhep kavgasına tutuşmak için bahane arıyor gibiyiz. Sünnileri öldürdü diyerek mezhepçilik ile suçladığımız adamlara “oh olsun Şiilere” diyerek nazire yapıyoruz resmen.

Türkiye ne yapmalı?

Geçen sene İdlib’de yaşanan olaylar ile ilgili yazdığım yazıda da belirtmiştim. Türkiye’nin yapacağı tek şey var. O da iletişim, diyalog, müzakere… Orta Doğu’nun her an savaş ile örülü kaderini değiştirmenin tek yolu işte budur. Siyasi aktörlerle doğru iletişime geçmek, onlarla diyalogları geliştirmek ve sorunları müzakere yolu ile çözmek…

Yapılması gereken en önemli şeylerden biri de mezhep kavgasının önüne geçmek. Bizde bu hastalık olduktan sonra dışarıdan saldırılara pek gerek yok. Bu virüs zaten içten içe çürütür bizi...

Eğer bunu başarabilirse Türkiye, hem kazançlı çıkacak hem de bölgede huzurun sağlanmasına büyük katkıda bulunacaktır.

Son söz; Umarım savaşın yerine müzakerelerin, iletişimin ve diplomasinin konuşulduğu bir yıl olur 2020…

Yorumlar 1 yorum