İstanbul'da yağan yağmur sonrası Ekrem İmamoğlu'nu
eleştirmemiz, eleştiri konusu oldu.
Vay efendim iki aylık belediye başkanı bu kadar acımasızca
eleştirilir miymiş? Adam iki ayda İstanbul'un altyapısını mı
çözecekmiş? 25 yıl yönettiği İstanbul'da altyapı ile hiçbir şey
yapmayan AK Parti'ye saydırmamız gerekirken İmamoğlu'na saldırmamız
hakkaniyet ölçülerine uymuyormuş da falan da filan…
İyi de biz Ekrem İmamoğlu'nu bu gerekçeler üzerinden
eleştirmedik ki güzel kardeşim. Yani
kimsenin, "Sen iki ayda İstanbul'un altyapı
sorunu çözmedin"dediği yok ki...
Böyle bir beklentimiz de yok ayrıca...
Anlamadıysanız, niye eleştirdiğimizi tekrar
anlatayım.
"İstanbul'un kaybedecek bir tek saniyesi yok. Ben benden
önceki yönetimin iki katı çalışacağım" dedi mi
Ekrem İmamoğlu?
Dedi...
İki aylık süre içinde yaptığı iki çalışma oldu. Bunlardan
birincisi belediyenin borçlanmasını Meclis'in onayına sunmak.
İkincisi ise "İstanbul su, kanalizasyon ve
mazgal temizliği ihalesini iptal
etmek" oldu.
Hemen akabinde, "Ben çok
yoruldum" diyerek aldı iznini, turistik amaçlı
gezilere başladı. Nevşehir'dir Ankara'dır Bodrum'dur derken, bir
süre sonra İstanbul'a uğramaz oldu. İki aylık belediye
başkanlığı döneminin neredeyse yarısını başka şehirlerde
geçirdi.
Buna bir itirazınız var mı?
Yok!
Devam edelim o vakit.
Son iznini yaparken, yani Bodrum'dayken İstanbul'u feci bir
yağmur vurdu. Ha, İmamoğlu yağmur yağacak diye İstanbul'dan
ayrılmayacak diye bir kaide yok elbette. Nitekim, İstanbul'da daha
önce de benzer sel felaketleri dönemin belediye başkanları şehir
dışındayken yaşanmıştı.
Ama arada bir fark var.
Ekrem İmamoğlu tatile çıkmadan önce Meteoroloji İstanbul'u
kuvvetli yağmurların vuracağını haber verdi. Sorumlu ve bilge bir
belediye başkanı, böyle bir ortamda İstanbul'u terk etmezdi veya
etmemeliydi.
Hadi terk etmesini de hoşgörüyle karşılayalım.
Tüm Türkiye İstanbul'da yaşanan sel felaketi haberine
kilitlenmişken, İmamoğlu tatilini yarıda kesme gereği
duymadı.
Şöyle bir hatırlatmada bulunayım.
Ülke genelinde yaşanan bir felaket sonrası Cumhurbaşkanı
Erdoğan pek çok kez resmi ziyaretlerini yarıda keserek Türkiye'ye
acil dönüş yaptı. Bu durum Erdoğan'a has bir şey
değil.
Dünyanın herhangi bir yerinde, yönetici pozisyonundaki
kişiler, sorumluluk bölgelerinde yaşanan facialar sonrası
ziyaretlerini ya da tatillerini yarıda kesme gereği
hisseder.
İstanbul'da bir facia yaşandı, bir kişi sel sularına
kapılarak hayatını kaybetti, binlerce ev ve işyeri sular altında
kaldı. Yollar çöktü, esnaf milyonlarca lira zarara
uğradı.
Bu felaket sırasında koşup İstanbul'a gelmesi gereken
belediye başkanına, kendi yardımcıları dahi 24 saat boyunca
ulaşamıyorsa ve o belediye başkanı tatil keyfini bozma gereği
duymuyorsa burada bir sıkıntı var demektir.
Diyeceksiniz ki bir gün sonra İstanbul'daydı...
Sosyal medyadan yükselen ağır eleştiriler sonrası gelme
zahmetinde bulundu da ne oldu?
Kırmızı bir yelek giyinip medyaya şöyle bir
göründü.
Sonra esnafa sözüm ona bir ziyaret
yaptı. "Hımm demek bir kişi öldü. Vah vah çok
üzüldüm. Sizlerin iş yerini de su bastı öyle mi? Tüh yazık olmuş.
Hiç merak etmeyin, yanınızdayım" dedi ve hop
tekrar tatile gitti.
Bakınız arkadaşlar!
Komşunuz sizi arayıp, "Evinizi su bastı.
Ailenizden bir kişi içeride boğuldu"dediğinizde,
istifinizi bozmadan tatile eder misiniz? Yıldırım gibi geri
dönersiniz değil mi?
Peki evinize döndüğünüzde, her şeyin harap olduğunu ve ev
hanenizden birinin öldüğünü görürseniz, "Ay
üzüldüm" dedikten hemen sonra tatilinize
kaldığınız yerden devam eder misiniz?
Bu örneği şundan dolayı veriyorum. Şehirler, kendisini
yöneten belediye başkanının evi konumundadır da ondan. Bir belediye
başkanı evinde yaşanan felaket sonrası tatiline eğlencesine devam
edemez, etmemeli...
İmamoğlu işte bu gerekçelerle eleştiriliyor.
Ha, diyeceksiniz ki "Kendisi burada
değildi ama ekibi iş başındaydı" Orada size
katılırım.
Zira dün yaşanan yeni yağmur sonrası gördük ki burada
olmasıyla olmaması arasında hiç bir fark yok.
Bunu da şundan dolayı söylüyorum.
Su, kanalizasyon ve mazgal temizliği ihalesini iptal
ettirdikten sonra aylardır yeni ihale yaptırmayan Ekrem
İmamoğlu'nun İstanbul'unda gördük ki bundan böyle her yağmur yağışı
sırasında benzer faciaları yaşayacağız.
Nitekim, dün yağan yağmur çok cılız olmasına rağmen
İstanbul'un pek çok noktasını yine sel suları vurdu. Vurdu çünkü
su, yerin altına inecek bir yol bulamıyor. Bulamıyor çünkü
kanalizasyon ve mazgallar hala ağzına kadar pislik
dolu...
E, bütün bu sebeplerden ve eksiklerden dolayı İmamoğlu'nu
eleştirmeyeceksek kimi eleştirelim siz söyleyin?