"AK Parti bu seçimi bilerek, isteyerek
kaybetti" başlıklı yazıma farklı
tepkiler geldi. Büyük kesim tamamen hak verdiğini söyledi. Ciddi
bir kesim ise daha çok detay vermemi istedi.
Vereyim!
Resmi kayıtlara göre, 31 Mart'tan aylar önce, muhtarlık
seçimlerinde oy avına çıkan Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu
bölgesindeki muhtar adayları, yaklaşık bir milyon İstanbullu
seçmenin ikameti İstanbul'dan kendi şehrine aldırdı.
İstanbul Muhtarlar Federasyonu Başkanı Kadir Delibalta, seçimden
aylar önce, "Bu taşıma işlemi İstanbul’da
seçim sonuçlarını baştan sona değiştirebilir”diye bas bas
bağırdı, AK Parti'nin İstanbul teşkilatı bu çağrıya aldırış
etmedi.
Bu sırada başka bir şey daha oldu.
İstanbul'daki seçmen Doğu ve Güneydoğu'ya kaydırılırken, Doğu ve
Güneydoğu'daki HDP'li seçmenin ikameti de İstanbul başta olmak
üzere başka illere taşındı.
Bir örnek verecek olursam...
Şırnak ilinin, 15 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile 31 Mart Belediye
Başkanlığı seçimlerinde Şırnak'ta oy kullanan seçmen sayısına
bakın. Aradaki uçurumu göreceksiniz.
Şırnak gibi, Ağrı gibi illerin ve düne kadar HDP'nin elinde olan
çok önemli ilçelerin 31 Mart seçimlerinde HDP'nin elinden gitmesi
zaten yaşanan göçü doğrular nitelikteydi.
2018 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde, İstanbul'da seçime
katılım oranı yüzde 88'in üzerindeyken, son seçimlerde bu oran 84'e
düştü. Yüzde 5'e tekabül eden bu eksilme kimsenin dikkatini
çekmedi.
AK Parti'nin ilk hatası buydu ama tek hatası bu değildi
elbette.
Sırasıyla devam edeyim.
1- İstanbul'un Suriyeliler
konusundaki tavrı ve düşüncesi önemsenmedi. Şehrin üstüne
hesapsızca ve plansızca boca edilen Suriyeliler, İstanbul halkının
özel hayatının içine kadar sokuldu.
Aykırı davranış içinde olanlara, kanun ve nizamı bozanlara yönelik
bir yaptırım uygulanmadı. Bu durumdan rahatsız olan İstanbul
halkının Suriyelilerin tamamına değil, rahatsızlık veren kesimine
tepki gösterdiği anlaşılamadı ve önlem alınamadı.
2- Belediye ve teşkilatlardan illallah eden
seçmenin sesi duyulmadı. Doğu ve Güneydoğu insanının yoğun olduğu
bölgelerde Karadenizli isimler teşkilat başkanı yapıldı ya da
belediye başkan adayı olarak gösterildi.
İstanbul'un pek çok ilçesinde halkta karşılığı olmayan isimler aday gösterildi. "Biz bu adaylara oy vermeyiz" diyenlere, "Onlar kızar ama yine gelip oyunu bize verir" denilerek çantada keklik muamelesi yapıldı.
3- On binlerce Fetö kumpası
kurbanı KHK mağduru
aylarca "Adalet" istedi.
Kimse bu feryadı duymadı ya da duymak
istemedi.
Her fırsatta, "Fetö operasyonu AK Partililere döndü. KHK
ile mağdur edilenler AK Parti'nin tabanını oluşturan insanlardan
oluşuyor. Birileri, Fetö ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan AK
partili insanları KHK maharetiyle mağdur
ediyor" diye yazdık, kimse duymak
istemedi.
4- Yaklaşık 10 yıldır 3600 Ek
Gösterge sözü verilen emniyet mensupları bu dönemde de unutuldu. Bu
unutkanlığın üstüne, "Tüm memurlara aynı
hakkı tanıyacağız" denildi ama bu sözün
de üstüne yatıldı.
5- Emeklilikte Yaşa Takılanlar
sesini duyurmak için İstanbul'da yüzbinlerin katıldığı mitingler
yaptı. Bir ikna sözü, bir "Sabırlı olun,
halledeceğiz" sözü onların tepkisini
dindirebilirdi ama bu bile yapılmadı. Bu kesim hakkında
söylenen "Şimdi de bunlar
türedi" sözü büyük bir kırılmaya neden
oldu.
6- Aylarca "Beka
sorunu var" denildi ve aslında bu
söylemin halkta karşılık bulduğu da görüldü.
Ama hemen akabinde söylenen, "Yallah
Kürdistan'a" sözü, HDP veya PKK ile
zerre alakası olmayan Kürt kesiminin AK Parti ile arasına mesafe
koymasına neden oldu. Muhafazakâr Kürtlerin büyük bölümü 31 Mart
seçimlerinde sandığa gitmeyerek tavrını ortaya koydu.
7- Kürtleri kırdığını düşünüp yeniden
kazanmaya çalışan parti yetkilileri bu kez daha beter bir faciaya
imza attı. 23 Haziran öncesi Abdullah Öcalan'ın mektubu piyasaya
sürüldü. Öcalan'ın kardeşi devletin televizyonuna çıkarılarak
konuşturuldu. Bu korkunç hata sonrası Milliyetçi kesim partiden
uzaklaştı.
8- Seçimden iki gün önce
Cumhurbaşkanı'nın "Ordu valisine
hakaretten ceza yerse o koltuğa
oturamaz" demesi, mağduriyet algısı
yürüten İmamoğlu'na yapılacak en büyük iyilikti. Bu söz, AK
Parti'ye son bir şans vermeye kararlı olan AK Partili seçmenin
yüzde 6'lık bir kesiminin İmamoğlu'na yönelmesine sebep
oldu.
İşin içine AK Partili medyayı ve pek tabi ki ekonomiyi de
katabiliriz ama uzatmaya gerek yok.
Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı partiden uzaklaşanların sayısı
neredeyse 3 milyonu buluyor. Ailelerini ve yakınlarını da katarsak
bu rakam buçuk 7 buçuk 8 milyonu milyona denk geliyor.
Bu rakamın yarısının seçmen olmadığını varsayalım. Ya da 2
tersinden bakıp 2 milyonunun seçmen olduğunu düşünelim.
İkametini başka illere taşıyanlardan da 500 bin koyun
üstüne...
İki buçuk milyon seçmen!
E, bu seçmeni öyle ya da böyle partiden uzaklaştırıyorsan, sen
seçimi de bilerek ve isteyerek kaybetmişsin demektir.
Bence bütün bu hatalara ve yanlışlara rağmen AK Parti yüzde 45
alıyorsa, öpüp başının üstüne koymalı. Ama başını da iki elinin
arasına alıp, “Biz bu kesimleri yeniden
nasıl kazanacağız” sorusunu sormalı…
Başka yol kalmadı çünkü…