GÜNÜN KÖŞE YAZARI

Verda Özer günün yazarı

Milliyet'te “istifa mı, suikast mı?” başlığıyla yayımlanan makalesi mükemmel bir haber analiziyle Verda Özer günün yazarı oldu.

Verda Özer günün yazarı

Hürriyet’te yazdığı dönemde de sık sık takdir ve taltif ettiğim dış politika yazarlarının başında geliyordu Verda Özer.

Hürriyet’in son dönemde kaybettiği en başarılı ve gazetenin bağlı olduğu gurup için en yararlı yazarlardan biriydi.

Başarılarını Milliyet’te de ve hatta katlayarak sürdürüyor.

*

Bugünkü Milliyet’te “istifa mı, suikast mı?” Başlığıyla yayımlanan makalesi mükemmel bir haber analiz...
Tabii ki bu güzel makalesiyle de Verda Özer günün yazarı…

İstifa mı, suikast mı?


Lübnan Başbakanı Hariri’nin istifası dünyanın gündemine bomba gibi düştü. Zira bu istifada tuhaf olan bir şeyler var! Her şeyden önce Başbakan istifasını canlı yayında açıkladı. Hem de can güvenliğinden endişe ettiğini söyleyerek. Dahası, bunu kendi ülkesinde değil, gidip Suudi Arabistan’da yaptı. Yönettiği ülkenin Lübnan olması ise tüm bunları daha da ilginç yapıyor. Çünkü  Lübnan hapşırdığında tüm Ortadoğu’nun nezle olduğunu herkes biliyor.  


Şimdi akıllar karışık: Hariri Suudilerin baskısı altında mı istifa etti? Yoksa Beyrut’ta bir suikasttan canını zor kurtarıp Riyad’a mı sığındı?

İran-Suudi rekabeti

Arka plana bakınca, Suudi Arabistan’ın (SA) Hariri’yi buna zorladığı anlaşılıyor. Sebebi ise basit: SA-İran rekabeti. İran bugün bölgede hiç olmadığı kadar etkili. Suudi Arabistan da hazır arkasına ABD Başkanı Trump’ın güçlü ve açıktan desteğini almışken, İran’ı bir an önce alt etmeyi hedefliyor. Bunu da öncelikle Şii-Sünni çatışmasının kalesi olan Lübnan’da yapması gerektiğini biliyor. 
*
Hariri mezhep çatışmasının paramparça ettiği Lübnan’da bugüne kadar Sünni kanadın bayraktarlığını yapageldi. Ancak diğer yandan İran’ın Lübnan’daki piyonu olan Hizbullah’a karşı yeterince sert olmamakla eleştiriliyordu. Dahası, İran’ın müttefiki Esad’la gizlice bağlantı kurmaya çalıştığı da basına birkaç kez yansıdı. Lübnan ordusunun Hizbullah’la birlikte Suriye’de DEAŞ’a karşı ortak operasyon yapması, belli ki SA için bardağı taşıran son damla oldu. 
Bununla birlikte, Hariri’nin gidişiyle Lübnan’da hükümet çöktü. Ki zaten ancak geçen sene 2.5 yıllık cumhurbaşkanlığı krizinin ardından kurulabilmişti. Mayısta yapılacak seçimler de belirsiz bir tarihe ertelendi. Ülke büyük ihtimalle bu kaosun içinden uzun süre çıkamayacak. İşte SA da bu durumu Hizbullah’ın ülkeyi yönetemediğine bağlayıp, örgütü zayıflatmaya çalışacaktır. Bir sonraki hedefi ise hiç şüphesiz Hizbullah’ı silahsızlandırmak.
İstifanın arkasında bir de Hariri’nin derdi var! O da, mal varlığını korumak. Zira Hariri babasından yadigâr kalan Suudi bazlı inşaat, telekomünikasyon ve medya devi Oger’in başında. Gruba el konulmasını engellemek için istifaya boyun eğdiği, Suudi Prens’ine bağlılığını bu şekilde kanıtladığı yorumu yapılıyor.

Zamanlama manidar

SA’ın zamanlaması ise oldukça “manidar”. Hariri’nın istifa ettiği aynı günlerde SA içinde resmen bir kraliyet darbesi yaşanıyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman -daha önce Suudi tarihinde görülmemiş çapta- onlarca prensi ve bakanı yolsuzluk suçlamasıyla gözaltına aldırdı. Ki hepsinin Selman’a başta agresif İran politikası nedeniyle- muhalif olduğu söyleniyor. 
Zamanlamada bir “manidarlık” daha var: İran’ı bölgede bitirmeyi kafasına koymuş olan Trump, daha yeni Hizbullah’a ve Tahran güdümündeki Devrim Muhafızları’na karşı yaptırım kararları açıkladı. İran’la nükleer anlaşmayı da iptal edeceği işareti verdi.
*
İşin özeti, İran’a yaklaşanın canının yanacağı bir döneme giriyoruz. Ankara’nın da artık Tahran’la ilişkilerinde bu dengeyi daha önce hiç olmadığı kadar gözetmesi hayati önemde.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar