ANALİZ

Sosyal Medya demokrasinin simgesi midir?

Her erişime engelleme kararı alındığında yaygara koparıyoruz ama bakın Avrupa Parlemantosu sosyal medyadan nasıl nefret ediyor?

Sosyal Medya demokrasinin simgesi midir?


Dün günün en önemli olaylarının başında, şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın rehin alınması görüntülerini yayınlamaya devam eden sosyal medya siteleri için gelen kapatma kararı geliyordu.

Bu sabaha da Google ve Youtube için de aynı kararın alındığını öğrenerek uyandık.

Sosyal medya servislerinin, Google ve Youtube'un erişime kapatılması ülke çapında mutlaka tepki görecektir.

Ancak sosyal medya sitelerini, Google'ı veya Youtube'u bir özgürlük simgesine dönüştürüp onları savunmaya geçmek, onların üzerinden özgürlük ve demokrasi nutukları çekmek son derece yanlış bir çıkış olacaktır, medyadaki tüm arkadaşlarımıza hatırlatmak isterim.

Öncelikle şunu unutmayalım; hepsi de ABD şirketleri olan Facebook, Twitter, Google ve Youtube veya diğer teknoloji/internet şirketlerinin, kullanıcılarına dair tüm verileri hiçbir sorgu sual veya yasal dayanak olmaksızın ABD istihbarat örgütlerine teslim ettiklerini bizzat ABD hükumeti kabul edip bu konu hakkında basın önünde özür diledi.

Eski CIA ajanı Edward Snowden'in ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın sunucularından kendi elleriyle çalıp medyaya servis ettiği milyonlarca belgeyle ortaya çıkan Prism Skandalı'nın hemen arkasından, ABD hükumeti bu şirketlerin hiçbir mahkeme kararı olmaksızın, hiçbir yasal prosedür olmaksızın, tamamen gönüllü biçimde müşterilerinin tüm bilgilerini, tüm verilerini ABD istihbarat birimlerine teslim ettiğini kabul etmişti.

Yani, kısacası, bugün ayıla bayıla özgürlük ve demokrasi ile özdeşleştirdiğimiz bu internet servisleri, CIA'in ve diğer ABD istihbarat örgütlerinin gayrıresmi internet şubeleri görevini görüyor.

İşte bu sebeple ne Facebook'u, ne Twitter'ı, ne Google'ı, ne Youtube'u, hatta şimdi burada isimlerini teker teker saymak istemdiğimiz sayısız ünlü ABD teknoloji şirketini dünyanın hiçbir büyük ülkesi, kendi ülkesinde istemiyor.

Rusya ve Çin, adı geçen sosyal medya/internet servislerini ülkelerinde istenmeyen şirketler olarak ilan ettiler.

Rusya'yı ve Çin'i demokrasileriyle örnek olarak gösteremiyorsanız, sizi Avrupa Birliği'ne alalım.

Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya ve diğer büyük Avrupa ülkeleri, Google'ın ya da diğer servislerin Avrupa Birliği içinde iş yapamaması için adeta yasalara taklalar attırarak bu şirketlerin önüne akıl almaz engeller çıkartıyorlar.

İspanya Google'ı, İspanya hakkında vereceği her haber için çok büyük telifler ödemek zorunda bırakınca, Google İspanya'da haber servislerini durdurmak zorunda kaldı. Hiç bir İspanyol sokağa çıkıp, kahrolsun İspanya hükumeti diye çığlık atmadı. Hatta, zafer kutlamaları yapanlar oldu.

Almanya, Google'ın ve diğer ABD teknoloji şirketlerinin CIA için çalışıp Almanya Başbakanı Merkel'i dinlemesine yardımcı oldukları için bu şirketlere o kadar "gıcık" oluyor ki, Alman medyasında hergün Google ve Facebook gibi ABD teknoloji şirketlerinin gerçek yüzlerini anlatan sayısız haber yer alıyor.

Alman halkı zaten, ABD'nin özel dinleme yazılımı olark gördüğü Facebook'tan nefret ediyor, Google, Twitter ve Facebook Almanya'da hiç popüler değil.

Avrupa Parlemantosu, 2015'in ilk günlerinde Google'a sağlam bir ayar vermek için özel bir toplantı yapıp Google'ın arama motoru hizmetiyle, diğer reklam odaklı servislerinin birbirinden ayrılması ve ayrı şirketler olarak hizmet vermesi gerektiğine yönelik karar aldı. 

Yani Avrupa Google'a şunu dedi: "Mevcut hizmetlerini küçük şirketlere böl ve bu şirketler arasında en ufak organik bir bağ olmasın, yok eğer denetim yaptığımda şirketlerinin arasında tek bir bağlantı bulursam, seni Avrupa'dan atarım." Google bu karar uymazsa, artık Avrupa'da erişime kapatılacak.

Kulağınıza tanıdık geliyor mu: Google, Avrupa Parlemantosu kararıyla, Avrupa'da erişime kapatılacak!


FACEBOOK, TWITTER, GOOGLE, YOUTUBE DOKUNULMAZ DEĞİLDİR

Türkiye medyası çoğunlukla ABD menşeeli firmalardan palazlandığı için olsa gerek bu haberleri hiçbir zaman gözünüze sokturmazlar. Zaten medyanın bir cephesi de ABD'nin desteklediği siyasi veya dini örgütler tarafından finanse edildiğinden, ABD'li sosyal medya/teknoloji şirketleri hakkında gerçekleri duymamız mümkün olmaz. 

Ancak, hazır yeniden yasaklar ve engellemeler gündeme gelmişken, bu detayın tekrar tekrar altını çizelim.

Avrupa Birliği dahil olmak üzere, dünyadaki bütün büyük ülkeler, CIA'in gayrıresmi web servisleri haline dönüşmüş olan ABD'li sosyal medya ve internet servislerinden nefret ediyorlar ve bu şirketleri ülkelerinden çıkarmanın yolunu arıyorlar.

Dünyaya her ne kadar "Arap Baharı" ve "Özgürlük" propagandasıyla yutturulmuş olsa da, geçtiğimiz yıllarda Kuzey Afrika, Arabistan ve Ukrayna'da, sosyal medya desteği ile çıkartılan isyanların hepsi, CIA'in yeni silahı olan Facebook ve Twitter gibi mecraların başarısının ispatı olarak kabul edildi.

"Özgürlüğe" kavuşturulan bu ülkelerin hepsi şu anda sokaklarında insanların kesildiği, nereden geldiği belli olmayan bombalar ve mermilerle insanların öldürüldüğü kargaşa ortamlarına dönüştürüldü ve ABD silah endüstrisinin yepyeni pazarları oluverdi.


ÇOCUKCAĞIZLAR SEVGİLİ BULSUN DİYE SİTE KURAN CIA!

Ortalıkta "ben bir arkadaşlık sitesi kuracağım ve herkes bu siteye kişisel bilgilerini girecek," diye dolaşan üniversiteli bir fırlama olduğu yıllarda Mark Zuckerberg'in Facebook'u büyütmek için aldığı 12,7 milyon dolarlık fonun sahibinin In.Q.tel şirketi olduğunu çoğumuz bilmiyoruz.

Bu çok önemli bir bilgi zira, In.Q.tel kendi web sitesinde de açıkladığı gibi, CIA tarafından veri analizi yapmak için kurulmuş özel bir şirket. NSA'nın da temel taşlarından biri. Yani Facebook'un asıl kurucusu Zuckerberg değil, o genç çocuğa 12,7 milyon dolar verip vitrinde durmasını isteyen CIA'dir.

CIA'in de, 12.7 milyon dolarını, babasının biricik prensesi liseli Burcular selfiler çekip arkadaşlarına göndersin de kendini kraliçeler gibi hissedip mutlu olsun diye hayrına harcadığına inanıyorsanız, sizi küçük pembe hayal dünyalarınızda daha fazla rahatsız etmeyelim, yazının devamını hiç okumayın.

Klavye başında kahramanlık ve demokrasi savaşçısı rolleri kesmeden önce, savunduğunuz kişi ve kurumlara dünyada hangi gözle bakıldığını, bu kişi ve kurumların kimlere ne amaçla hizmet ettiğini açıp bir okumanızı tavsiye ederim. 

Özgürlüğün simgesi, Facebook'u, Twitter'ı, Instagram'ı kullanmak değildir.

Oysa, bu servisler ülkedeki seçilmiş hükumeti devirmek için, ülkenin sokaklarında silahlı çatışmalar yaratmak için maşa olarak kullanıldığında; bu internet servisleri yasalarımızı tanımadığında onları kapatabilmek ve onları yasalarımıza uymaya zorlamak, özgürlüğümüzün gerçek simgesidir.

Aksi halde, ABD'nin kuklası olmuş bir ülkemiz var demektir.


Oktay İhsan / [email protected] 
ÇOK OKUNANLAR