POLEMİK

Salih Tuna, Fehmi Koru'nun yazılarını Recep İvedik komedisine benzetti!

Salih Tuna, "Fe'mi Bey'in 'mizahından' aldığım zevki hiçbir komedi filminden alamıyorum" dedi.

Salih Tuna, Fehmi Koru'nun yazılarını Recep İvedik komedisine benzetti!

Yeni Şafak gazetesi yazarı Salih Tuna, Fehmi Koru'nun yazılarını Recep İvedik komedisine benzetti...

Recep İvedik'in mizah yaptığını ancak Fehmi Koru'nun 'analiz' yapıyorum' diyerek 'mizah' yaptığını savundu...

Herkesin mizah zevkinin kendisine ait olduğunu belirten Salih Tuna, "Fe'mi Bey'in 'mizahından' aldığım zevki hiçbir komedi filminden alamıyorum. (Gerçi Fe'mi Bey 'mizah' niyetine değil 'analiz' niyetine kelime yakıyor ama olsun, bendeki karşılığı bu. )" dedi...

Fehmi Koru'nun 'hayır' için çalıştığının altını çizen Salih Tuna, "Fe'mi Bey'in referandumda 'evet' diyenleri 'hayır' dedirtmek için izlediği 'yöntem' gerçekten çok komik" ifadelerini kullandı.

ELİF ÇAKIR'A "TÜRBANLI YAZAR" DEDİ VE...

"Anayasa değişikliği sadece Erdoğan için olsun" diyen Karar gazetesi yazarı Elif Çakır'a da "türbanlı yazar" diyen Salih Tuna, "Sayın Erdoğan'a güya sonsuz kredi tanıyan aynı 'türbanlı yazar' 7 Haziran seçimleri ardından Erdoğan'a 'diktatör' demeye başlamıştı" dedi.

İşte Salih Tuna'nın bugünkü yazısı:

FE'Mİ BEY 4, RECEP İVEDİK 5 VE ASUMAN 3...

Recep İvedik serisi hakkında, lümpenliğin ne kadar yaygınlaştığının kanıtıdır diyebiliriz.



En kolay ve risksiz “yorum” budur.



Gişe başarısını böyle açıklamakla hem başımız ağrımaz hem de belirli bir “mizah” zevkimizin olduğunu “ihsas” etmiş oluruz.



Biraz daha kaptırıp, söz konusu serideki “mizahın” lümpenliği meşrulaştırdığını da söyleyebiliriz.



Lakin kendimizi kandırmaktan da ileri gitmiş olmayız.



Recep İvedik'in, “gösteriş toplumuna” karşı, nevi şahsına münhasır bir başkaldırı olduğu gerçeğini görmezlikten gelemeyiz.



Tamam, bu “başkaldırıyı” veya (yabancılaşmaya karşı bu) “uyumsuzluğu” son derece kaba / saba bir şekilde yapıyor.



Fakat…



Recep İvedik dışında hiçbir Türk komedi filmi de, “gösteriş toplumunun” dekor, ambalaj, vitrin, makyaj ve türedi kurallarının saldırısına maruz kalan sosyolojinin “intikamını” böyle almıyor.



Mezkur sosyoloji bir film dolayımında da olsa, maruz kaldığı psikolojik baskıyla ödeşerek rehabilite oluyor. Bunun karşılığını da gişede ziyadesiyle veriyor.



Recep İvedik 5, serinin 1 ve 2'sinden iyi değil ama 3 ve 4'ü kadar da kötü değil.



Kaldı ki, Şafak Sezer'in birkaç işini (Kolpaçino, Kolpaçino Bomba ve Kutsal Damacana) hariç tutacak olursak, birbirini tekrarlayan diğer komedi filmleri “mizah” kalitesi bakımından Recep İvedik'lerden daha matah değil.



Her şey bir yana, Recep İvedik'in gişedeki olağanüstü başarısı nihayetinde Türk sinemasının başarısıdır.



Şahan Gökbakar'ın bu hakkını teslim etmek zorundayız. Mizahından hiç hazzetmeyebiliriz, o ayrı konu.



Zaten herkesin mizah zevki kendine…



Ona bakarsanız ben de Fe'mi Bey'in “mizahından” aldığım zevki hiçbir komedi filminden alamıyorum. (Gerçi Fe'mi Bey “mizah” niyetine değil “analiz” niyetine kelime yakıyor ama olsun, bendeki karşılığı bu. )



Bu zevki de sizinle kaçtır paylaşıyorum.



Böyle böyle Fe'mi Bey 4'e ulaştık işte. Daha ne kadar sürer bilemiyorum tabii. (Bir de bakarsınız ki, “Fe'mi Bey'in Alkolsüz Şampanyası” filmi sinemalarda Recep İvedik'le yarışıyor. Neden olmasın?!)



Fe'mi Bey'in referandumda “evet” diyenleri “hayır” dedirtmek için izlediği “yöntem” gerçekten çok komik.



Yakın çevresinde yaptığı istişareler sonucu “insanların” kolay kolay “evet” demeyeceklerini gözlemlemiş. Aynı “insanlar,” sonuna kadar Erdoğan cumhurbaşkanı kalsa sorun olmazdı, diyorlarmış.



Ama neylersin ki, her fani gibi Erdoğan da ölümlüymüş; ya o yetkileri başkaları kötü kullanırsa imiş?!



Fe'mi Bey'in çevresindeki bu “insanlar” arasında yer alan bir “türbanlı yazar” da geçenlerde sistem değişikliğini sadece Erdoğan için yapalım, demişti. (E tabii, kişiye özgü sistem değişikliği olmayacağına göre bu “türbanlı” yazar “hayır” demek zorunda kalacak. Vah ki ne vah!)



Tuhaf olan…



Sayın Erdoğan'a güya sonsuz kredi tanıyan aynı “türbanlı yazar” 7 Haziran seçimleri ardından Erdoğan'a “diktatör” demeye başlamıştı.



FETÖ'cülerle senkronize biçimde 2011'den beri Erdoğan'a “diktatör” diyen CHP'nin Akif Hamzaçebi'si de, “Erdoğan başkan olsun diye bu sistemi getirenler laik bir diktatörle de tanışabilir…” dedi, iyi mi?



Görüyor musunuz komediyi: Cari sistem üzerinden Erdoğan'a matine suare “diktatör” diyenler, önerilen sisteme “hayır” demek için Erdoğan sonrası ne olacak diye güya endişe ediyorlar!



Fe'mi Bey de “hayır” çıkmasından çok endişeli. Onun için “evet” demenin sakıncalarını anlatıyor.



Mümkün olsa da Franscis Veber'in “Salaklar Sofrası” (Le Dîner de Cons) misali, bunları bir sofranın etrafında toplasak da, bize “endişelerini” anlatsalar.



Ah be Asuman, Fe'mi Bey'in yüzünden sana yine yer kalmadı.

Yorumlar