RÖPORTAJ

Orhan Gencebay'ın 'Arabesk' isyanı

Usta sanatçı Orhan Gencebay, yaptıkları müziğe 'Arabesk' denilmesine tepki gösterdi..

Orhan Gencebay'ın 'Arabesk' isyanı

KAFA Dergisi'nin Mart ayı kapağında arabeskin üç babası; Müslüm Gürses, Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur yer aldı.

Kafa Dergisi'nden Ayça Derin Karabulut, "Arabesk'in Kralları" röportaj serisinde ilk olarak bu tür müziğin öncüsü olarak kabul edilen Orhan Gencesay ile söyleşi yaptı..

Orhan Gencebay, yaptıkları müziğe "Arabesk" denmesine tepki göstererek, tarzının nasıl doğduğundan TRT'deki yasaklı yallarına kadar olan dönemi anlattı.

İşte o söyleşi:

“Orhancılar”, “Ferdiciler”, “Müslümcüler”... Bir dönem adeta siyasi parti gibiymiş...
 

Biz öyle bir şeyden haberdar değildik ki... 70’li yıllar Türkiye’nin en kötü yıllarındandır; siyasal olarak.

Ferdi Tayfur da Müslüm Gürses de “Orhan Gencebay bizim pirimizdir, onu ayrı bir yere koyalım,” demişler hep…

Ben yaşça onlardan büyüğüm. Bir de müziğe çok daha küçük yaşlardan itibaren emek veren biriyim. Sağ olsunlar her zaman bana saygılı olmuşlardır. Onlar da çok büyük başarılara imza attı. Herkesin yeri ayrı, saygı duymak lazım. Ama 70’lerde farklı şeyler vardı. Siyasi ortam farklıydı, ekonomimiz kötü olduğu gibi siyasi ortam da çok kötüydü. Sağ sol olayı vardı.  

Orhan Gencebay müziği darbe döneminde büyük sıkıntılar yaşadı mı?

“Batsın Bu Dünya”yı 75’in sonunda yaptım. Bunun için yaptım. Batsın Bu Dünya Türkiye’nin ağıtıdır, bunu hep söyledim. Böyle bir dünya olacağına batıralım yenisini kuralım. Bahsini ettiğim dünya içinde bulunduğumuz, insanların kurduğu dünyadır. Bu dünya taşımıyor bizi artık. İşkence çekiyoruz, acı çekiyoruz. Bu sistem iyi değil, bunu değiştirelim anlamında daha iyi bir dünya kuralım. Demek istediğim budur.


Peki Orhan Gencebay olarak en büyük sıkıntıyı hangi dönemde yaşadınız?

70’lerde tabii sıkıntı yaşadım. Bana bütün siyasi görüş uçlarında olan gençler geldiler ama saygıyla geldiler. Saygıyla ben de onlara anlattım. Birbirini öldüren çocuklardı bunlar. Ben çünkü vatandan yana, insandan yana olduğum için belli bir safın adamı olarak görülmüyordum.

Dışarıda insanlar Orhan Gencebay’a deli olurken Orhan Gencebay’ın tarzı ve müziği TRT’de adeta yasaklıymış. TRT’ye ilk çıktığınız günü hatırlıyor musunuz?

73 yılında Uğur Dündar’la çıktık, “Yaşadığımız Günler” programıdır. Bizim TRT’yle ters düşmemizin nedeni, bazı şeylere boyun eğmeyen bir tek bendim. Türk müziğinin gelişmesinde en büyük engel TRT’nin tutumudur diyordum. Tek ben söylüyordum ama. Gelişmek özgürlükle olur. Düşünce ve duygu özgür olmazsa gelişme olmaz. TRT’de son derece katı ve gelişmeyi engelleyen kurallar vardı. Tutuculuk acayipti ve ben de bunlara karşıydım. Aslında TRT’miz halkımızın, devletimizin TRT’si ama yönetenler böyle yapıyordu ve TRT’yi suçluyorduk biz de ne yapacağız ki... Kaldı ki 67’de ben TRT’de 10 ay görev yapan biriyim. Kaçtım oradan. İstanbul radyosuna saz sanatçısı olarak girdim. Tamburla da girerdim, sazla girdim. O zaman ünlü değildim. TRT beni mecburen çıkarırdı. Halk istiyordu. Halkımızın bana gösterdiği ilgi dünya çapında bir tiraj yakalattı bana. Benim yasal tirajım 70 milyondur. Korsanı sayarsak 350 milyonun üstüdür. Bu dünya çapındadır. Bu ilgiyi, bu tirajı halkımız, sevenler yaptı. Bu kimseye kısmet olmadı.

Müzik yeteneğiniz nasıl keşfedilmiş peki?

Benim hocam klasik batı müzikçidir, müziğe klasik batı müziğiyle başladım ama gönlüm halk müziğindeydi. Notayı bir ayda öğrendim. O süre içerisinde batı müziğinin temel prensiplerini o küçücük yaşta tanıdım, tanımaya çalıştım. Ama benim ağırlık merkezim halk müziği, sanat müziği. Bunlarda serbest çalışmalar da oldu. Yani halk müziği ve sanat müziği kuralları benim sevip saydığım kurallardı ama ben tamamıyla kuralcılığa bağlı değildim. Olmaz, özgür olmam lazım diye. O kuralları çok iyi biliyorum fakat özgür çalışmam lazım ki daha ileri götürebileyim müziğimizi.

Arabesk müzik diyebiliyor muyuz yaptığınıza?

Arabesk kavramı aslında çok değerli bir kavramdır. Ama bizim çalışmalarımızın bununla ne alakası var? Bunları söyleyenler şunu da bilmiyorlar, Türkiye’de Araplar da Türkler de Müslüman. Müslüman tüm ögeler tüm Müslüman ülkelerde aynı değerlerde kullanılıyor, yaklaşık şekilde ezan, Kur’an okunuyor. Bu bir kültür, İslam kültürünün bütün İslam aleminde aynı değerlendirildiğini görüyorsunuz. Aynısını Hristiyan kültüründe de görüyorsunuz, bütün Avrupa ülkelerinde son derece kullanıldığını. Ama öbürü ona “bu Fransızbesk, bu Almanbesk” demiyor işin garibi.

O zaman sizin müziğinize arabesk değil de ne demeliyiz?

Benim yaptığım, Türk müziğinin devamıdır. Son 50 yıla damga vuran  kişileriz biz. Yeni bir solukla, yeni bir bakışla aynı zamanda çağdaş teknikleri kullanarak yaptık bunları. Bu tekniği gören görür. Tamamıyla akademiktir yani.

Şöhretin, ünün ağırlığının sizi zorladığı anlar oldu mu? Orhan Gencebay olmak yordu mu?

Ben şöhret olduğumun farkına sokağa çıktığım zaman varıyorum. Diyorlar ki “Orhan Gencebay’a bak.” Ben bilmiyorum ki şöhret olduğumu. Farkında değilim bir kere. Şöhret olmak için çalışmadım ben, müzikte başarılı olmak için çalıştım.

Orhan Gencebay’ı ne kızdırır?

Kızmak değil de güvensizlik üzer beni. En önemli şeydir güven. Dileğim şudur, hatasız kul olmaz hatamla sev beni dedikten sonra derim ki insanlar yeter ki affı olmayan hatalar yapmasın. Affı olan hataları hoş görürüz, affı olmayana inşallah öyle hatalar yapmasınlar diye temenni ederiz.

Çok kitap okuyorsunuz anladığım kadarıyla, ilham aldığınız bir yazar ya da başucu kitabınız var mıdır?

Tabii bizi etkileyen ilham veren birkaç isim, başta kendi edebiyatımızdan çıkalım, Yunus babamızdan, Mevlana’mızdan tut da Nazım babamıza geliniz, nice şairlerimiz var. Nice yazarlarımız da var. Tabii Rus klasiklerinin birçoğunu okuduk, dünya klasiklerinin de... Onlarla da edebiyatımızı geliştirmeye çalıştık. Bu arada değerlendirmeler de okuduk felsefelerle ilgili.

Sizin için ekşisözlük’te “Türkiye’nin Bob Dylan’ı” demişler, siz dinler misiniz, kimleri dinlersiniz?

Ben klasikleri çok severim, aynı zamanda countrylere bayılırım. Kenny Rogers mesela harikadır. Bob Dylan tabii ki aynı şekilde. Beethoven, Mozart, hepsini çok etüt ettik zamanında da. Louis Armstrong’a bayılırım tabii. Bir de batıdan çok etkilendiğim kişi, sporcu olarak dünya vücut güzelidir, Steve Reeves. Benim ilhamımdı. Ben eski bodyciyim. Kim Novak da çocukluk aşkımdır… :)

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar