RÖPORTAJ

'Hava korsanları ve pilot kahkaha atıyordu'

14 Ekim 1980 günü kaçırılan Diyarbakır uçağında yaptığı röportaj ile dünya literatürüne giren Coşkun Aral yaşadıklarını canlı yayında analttı.

'Hava korsanları ve pilot kahkaha atıyordu'
GAZETECİLER.COM (ÖZEL) Türkiye'de belgesel haberciliğin önemli isimlerinden biri olan Coşkun Aral, bugün Habertürk'te Simge Fıstıkoğlu'nun konuğuydu. Aral 14 Ekim 1980 günü kaçırılan Diyarbakır uçağında gerçekleştirdiği ve dünyada ilk kez hava korsanlarıyla yapılan röportajı anlattı.

İşte Aral'ın anlatımıyla bundan 33 yıl önce yaşadıkları:

Meslekteki 6. yılımdı. Ama mesleğe başlamadan da bu tür şeylerin hayalini kurardım. Tenten ile büyümüş bir kuşağın habercisiyim.

BÖYLE BİR OLAYIN İÇİNDE OLMAYI HEP İSTEMİŞTİM

Malum o dönemde uçaklar direk Küba'ya kaçırılmak istenirdi. Benim yaşadığım olaydan önce de bir takım uçaklar kaçırılmıştı. Gariptir böyle bir uçak içinde olmayı hayal etmiştim ama 1980 yılı 14 Ekim'i. Darbeden 1 ay sonra, İstanbul'dan Ankara'ya gideceğim. Ardından Genelkurmay'ın Diyarbakır'da düzenleyeceği bir askeri tatbikata katılacağım. Ardından İran ve Irak cephesine gideceğim.

İSTANBUL'DAN ANKARA'YA UÇAN DİYARBAKIR UÇAĞI

İstanbul Ankara arasında THY'nin Diyarbakır uçağı. Sanırım 17:35'deydi sefer. Uçakta kontroller çok da manuel yapılıyor. Normalde çok seyahat ettiğim için bilirim. 35. dakikada bir sinyal verilir. Birazdan uçağımız inecektir, kemerlerinizi bağlayın, koltukları düzeltin diye. Bir saat geçti ama o anons yapılmadı. Bir şeyler sezinledim. Yanımda da Türk Haberler Ajansında daha önce beraber çalıştığımız Osman Ağabey vardı. İsveç Radyosu için çalışıyordu. O gerginlik içinde benim yaptığım şey makinemi çıkarıp, en sessiz moduna geçirmek oldu. Eski makineler çok sessiz çalışmazdı. Vizörünü kaldırıp, 30 enstantenede etraftan bir kaç fotoğraf çektim.

KAFASINA SİLAH DAYANAN PİLOT ANONS ETTİ

Bir şeyleri sezinlemiştim. Ardından o meşhur anons yapıldı. "Sayın yolcular. Uçağı şu anda biz değil bazı kardeşlerimiz yönlendiriyor. Mikrofonu onlara veriyorum." diye bir pilot anonsu. Kardeşlerimiz dedi, çünkü mecbur, kafaya silah dayandığı zaman her şeyi demek zorundasınız. Sözü alan kişi de "Uçağa İslam hakim olmuştur" diye başladı. Dua etti. Askeri yönetime olan tepkilerini, işgal altındaki Afganistan'da Ruslara karşı mücadele etme isteğini belirtip, uçağı Tahran'a kadar götüreceklerini, yolcuları orada salıvereceklerini, bayan yolcuların üstlerini kapatmalarını tembihlediler. Benim için bir hayat değişimi oldu. O güne kadar sinemalarda gördüğüm birbirinden farklı uçak kaçırma olaylarına tanık olurken, birden bire kaçırılan uçağın içinde kendimi gördüm.

Herkes tedirgin ama bende de bir arayış var. Gelen geçen bakıyorum. Bir sakallı gördüm onun resmini çektim. Ben bunları çekerken hem yanıbaşımdaki Osman Ağabey, hem de bir bayan yolcu tedirgin olmaya başladı.

HİÇ KORKMADIM, 24 YAŞINDAYDIM, CEHPEDEN GELİYORDUM

Açıkça söylemek gerekirse korkmadım. Ama yaşasın da demedim. 24 yaşındayım. O adrenalin var. Zaten cephelerden, çatışmaların içinden geliyorum. Ha bugün olsa yapmazdım. Çünkü insan hayatının ne kadar değerli olduğunu biliyorum. Bu tür olayları yapan insanların ne denli gözü kara olduğunu biliyoruz. O korsanların uçağa soktuğu silah minicik bir şeydi.Ama o psikoloji içinde onların başına gelebilecekler dahil olmak üzere korkmadığımı söyleyebilirim. Korkum nerede oldu biliyor musunuz? Saatler geçti. Yolcuların bir kısmını, kadınları tahliye ettiler, Diyarbakır havaalanında çok ciddi bir bekleyiş var. 12 saat geçmiş, bir operasyon yapılacağı kesin. Uçakta hava alamıyoruz. Oksijen azaldı. Başağrısı başladı.

İLK SİLAH PATLAYINCA YANIMDAKİ BİRİ ÖLDÜ

O ilk silah patlaması, hem önden, hem arkadan uçağa özel harekatçılar girdi. O ilk silah patlamasıyla tam yanı başımda birinin vuruluşuna tanık oldum. Silahlı bir kişi gelip bana baktığında, hiç unutmam o anı, makinemi kapattım. Bir pırıltı, bir yansıma olsa bende de silah var diye ateş edecek belki. O zaman korktum. Onu izleyen saatlerde ben ölsem bile bu filmler kurtulacak. Dünya tarihinde ilk kez kaçırılan bir uçağın içinde pilotla ve kaçıranlarla röportaj yapılmış olacak. SİPA Press için çalışıyordum. Dünyanın en büyük ajanslarından biriydi. Gökşin Sihapioğlu benim uçağın içinde olduğumu öğrenince Allah rahmet eylesin, bir taraftan benim kurtarılmam için çaba gösterirken, bir yandan da dünyanın en büyük dergilerine 'içeride muhabirimiz var' diye garanti almış.

Bize çok sorulur önce insan mı yoksa gazeteci misiniz diye. Öncelikle insanız tabi. ama mesleğimiz gazetecilik. Yaşanmışlardan ders almak gerekiyor. Mesleki formasyon da gündeme geliyor. İlk kez tanık olma heyecanım vardı. Görevini tamamlamak durumundaki bir insanın hiç bir şey hissetmemesi durumu vardı.

KORSANLAR VE PİLOT KAHKAHA ATIYORLARDI

Korsanlar uçağı Tahran'a götüreceklerinden çok emindiler. Kafalarınca hemen Türkiye sınırından çıkıp İran'a gireceklerdi. Uçak Erzurum üzerindeyken ben kokpite girdim. Şakalaşmalar vardı. Fotoğrafların büyük bölümünde korsanlar kahkaha atıyor, pilot onlara bakıp gülüyor. Sonradan operasyon sırasında ölen kişi de gülümsüyor çünkü korsan silahı pilotun ensesine dayayınca pilot gıdıklanmış. O sırada kokpitte eşi hostes olduğu için davetli olarak bulunan Tunç Bey, Allah rahmet eylesin, silahı benim enseme daya demiş. Ne o sen de mi gıdıklanıyorsun dediklerinde ve kahkaha atılırken ben içeri girdim. O anda fotoğraf makinemi çalıştırmıştım. Ben elimdeki Nikon ile 72'lik filmlerden vardı makinede 30-40 tane benzeri fotoğraf var o an çekilmiş. Kokpitte gıdıklanan bir pilot, benim enseme dayayın silahı diyen bir konuk, korsanlar... Dışarıda tedirgin olan yolcular. Beni propaganda yapmayı düşünerek kabul eden korsanlar.

POLİS UÇAĞA BİNERKEN SİLAHI ÖPÜP BAŞINA KOYMUŞ

Uçağa silahı nasıl soktuklarını sordum. Ellerinde bir tabanca var çünkü. Bunu anlatacak kadar da soğukkanlılardı. Üzeri arapça harfler ile yazılmış, Osmanlıca-Türkçe lügat ile sokmuşlar silahı. Kur'an'a benziyor kitap. Kur'an'a koymayı düşünmüşler silahı. Ama kesmek günah gelmiş onlara. Tutup Osmanlıca Lügatın içine koymuşlar. Kontrol eden polisler silahın içinde olduğu kitabı öpüp başına koyuyor.

Ama mağduriyet korkunç. 2 kişi öldü sonuçta. Operasyonu yapanlar dünyada eşi benzeri az gelişmiş ülkelerde görülen bir yöntem ile içeri silah kullanarak girdiler. 2 günahsız insan öldü. Korsanların silahı hiç ateşlenmemişti. O belliydi. Ben sorgulandığımda da bayağı hırpalandım. Rehineler serbest kaldıktan sonra bir kadın benim için "o da terörist" deyince gözaltına alındım ve sorguya giderken kafama dipçiklerle vuruldu. O gün aldığım darbelerden biri beyin damarlarından birinde averizma yaratmış. Vücudumda o dönemin travmaları hala var.

Hep kafamda yaşadıklarımı filme dönüştürmek var. Uçağın içinde Turgay Ciner var, Selim Edes var. Böyle bir şey o dönemi çok iyi anlatır.  Ama Türkiye'de Hollywood benzeri filmler çeviremiyoruz.


ÇOK OKUNANLAR