RÖPORTAJ

Haluk Bilginer: Mesleği olmayan ünlülere sanatçı diyoruz

Oyuncu Haluk Bilginer sözde sanatçıları eleştirirken "Düşlerin yoksa para kazanma kardeşim! Nokta!" dedi.

Haluk Bilginer: Mesleği olmayan ünlülere sanatçı diyoruz

Oyuncu Haluk Bilginer, "Türkiye’de ne iş yaptığı bilinmeyen ünlülere, mesleği olmayan ünlülere sanatçı diyoruz. Bizim çok şükür ki bir mesleğimiz var" dedi. 

Esra Bezen Bilgin ile Oyun Atölyesi’nde “Pencere” isimli oyunu sahnelemeye başlayan Haluk Bilginer, "Düşlerin yoksa para kazanma kardeşim! Nokta! Düşüm varsa paraya ihtiyacım var benim. Burayı yapmak 1 milyon dolara falan mal oldu ve ben dört yıl tatile gitmeden çalıştım. Bir düşüm vardı: Tiyatro!" diye konuştu.

Milliyet'ten Elif İpek Türker'e konuşan Haluk Bilginer, “Haluk bey niye bu kadar para harcadınız? Bilet fiyatlarını biliyorum, seyirciyi de saydım yürümez ki bu' diyen işadamları vardı. Beyefendi dedim 'Çocuğunuz var? Siz çocuğunuza para harcarken acaba getirisi ne olacak diye düşünür müsünüz?' 'Hee şimdi anladım' dedi. Ben para kazanmak için yapmıyorum ki, onun için yapsam gider restoran açardım. Nasıl harcayacağınızı bilmiyorsanız ne olur para kazanmayın! Bırakın başkası kazansın" dedi.

Elif İpek Türker'in Haluk Bilginer ve Esra Bezen Bilgin ile yaptığı söyleşi şöyle:

- Birlikte bu oyunu çıkarmaya nasıl karar verdiniz?

Haluk Bilginer: Ben Esra’ya hayranım. Oyunu oynamaya karar verdiğimde hemen onu aradım ve Esra bana şöyle dedi: “İnanamıyorum, şu an Mehmet (Ergen, eşi) ile bu oyunu düşünüyorduk. Mehmet ‘Haluk abiyle oynasan ne güzel olur’ dedi. Ve sen arıyorsun şu anda”. İkimizin de çok oynamak istediği bir oyundu.

- Haluk Bey'le birlikte oynamak nasıl bir his Esra hanım?

Esra Bezen Bilgin: Bu tekst hep aramızda konuştuğumuz bir şeydi ama Haluk Bilginer’le sahneye çıkmak hayal gibi. Beni aradığında hemen “Evet, evet, evet” dedim. Çok büyük bir şans, çok şey öğreniyorum ondan ve çok eğleniyorum onunla beraberken. Kuliste güzel vakit geçirmek, sahnede göz gözeyken zevk alma durumu çok önemli. Çok mutluyum. Şükrediyorum her gün.

“Oyuncunun 'Bu benim sanatım' diyebileceği tek yer tiyatrodur”

- Biraz “Pencere”den bahsedebilir misiniz, ne anlatıyor oyun?

Haluk B.: Biri parayla her şey halledeceğini zanneden ama zenginlikten nasibini almamış bir adam, Tom. Kyra da ideallerinin arkasına sığınmış, onları kendine siper etmiş. Ama vaktiyle altı yıl boyunca heyecanlı bir ilişki yaşamışlar, son üç yıldır da görüşmüyorlar. Bir gün Kyra’nın evinde karşılaşırlar ve olaylar gelişir. Kısaca bu.

- Prova notlarında karakteriniz için “Ne gıcık adam bu! Geldi öküz” diyorsunuz. Sizce nasıl biri Tom?

Haluk B.: İşte tam geldi öküz. Dışarıdan baktığınızda gerçekten öküz bir adam ama eski sevgilisi çok iyi biliyor ki o kabuğun altında bir şey var. Yoksa ilişkileri olmazdı çünkü Kyra öyle bir öküzle bir ilişki yaşayacak bir kadın değil. Adam biraz kendi karikatürü gibi olmaya başlamış. Zenginlik, onun tanımıyla başarı, onu bir hallere sokmuş. Bundan sonra devam edecek mi, etmeyecek mi orası da biraz şüpheli.

- Kyra nasıl biri Esra hanım?

Esra B.B.: Bir takım tercihler yapmış, bir şeylere inanmış ve Tom’dan ayrıldıktan sonra onları uygulamaya koymuş biri. Güçlü ama bir sürecin içinde ve kendini inandırmaya çalışıyor; yaşadığı hayatla, hedefleriyle, inançlarıyla ilgili. Bir şeye inanıyor ve oradan yürümek istiyor. Tom’u bence çok özlüyor ama çok net de biliyor; tamam çok tatlı bir altı yılmış fakat o iki yapı aynı çatı altında zor. Bu anlamda çok net Tom’a göre.

- Oyunun dekoru da gerçekten biri yaşıyor hissi veriyor. Tiyatro oyununu bir insana benzetsek sizce dekor hangi uzvu olur o insanın?

Haluk B.: Vücududur herhalde. Dekor seyirciyi motive eden bir şeydir. Siz o fonun önünde oynarsınız ve ne yaptığınıza, ne oynadığınıza yardımcı olan öğedir o. Ama tiyatronun tek olmazsa olmazı var: Oyuncu. Oyuncu olmadan tiyatro olmaz. Oyuncunun bu benim sanatım, benim işim diyebileceği tek yer tiyatrodur. sinema değil, televizyon değil... Çünkü sinema yönetmenin sanatı, televizyon diye bir sanat yok zaten. Sinemada yönetmen yoksa sinema yok. Oyuncusuz da film çekilebilir ama oyuncusuz tiyatro yapamazsınız. Tiyatro gerçek hayat gibi... “Şurası olmadı hayatımın, şunu bir baştan alsak mı?” Yok, geçmiş olsun. Burada da sadece izlediğiniz o iki saat var. O yüzden gerçek hayata en yakın sanat tiyatro. Üstelik gerçek hayattan daha gerçek.

- Oyunda, “kibir ve gücün zarar verdiğini, idealistlerin ise hâlâ bir şeyleri değiştirebileceğini umut ettiğini” gösteren bir durum var. Bugünün dünyasında da benzer bir durum var mı sizce?

Haluk B.: Kibir ve güç çok zararlıdır, hem de size anlatamayacağım kadar zararlıdır. Bunun ne kadar zararlı olduğuna ilişkin Türkçedeki bütün sıfatları kullansam yetmez. Tom ya da benzeri insanlar sanal birtakım değerler üzerinden hayatı algılıyorlar. Mesela Tom başarıyı para kazanmak diye algılıyor. Halbuki başarı öyle bir şey değil ama biz, bize yüklenen o sanal şeyleri başarı sanıyoruz. “Çok para kazandım” diyoruz. E be güzel kardeşim çok para kazandın da nasıl harcayacaksın? Asıl can alıcı soru bu. Çünkü parayı herkes kazanır ama onu harcamak için kültür, birikim, görgü gerekiyor. Olmayınca daha çok para kazanmak istiyorsun. Kyra ise hep varlık içindeymiş. Sonra da kendine demiş ki “Hayat bu değil galiba, başka şeyler yapmalıyım”. Bu da empoze edilmiş bir şey: “İdealist olmalısın, bir şeyler yapmalısın.” Ama onu da çok oturtamamış üstüne. Dolayısıyla o da ideallerini kendine siper olarak kullanıyor.

ÇOK OKUNANLAR