GÜNDEM

Fuat Uğur'dan Soner Yalçın'a tepki: Ettiğini bulsun...

Türkiye yazarı Fuat Uğur, geçtiğimiz hafta kaleme aldığı yazısını çarpıtarak veren Oda TV'ye demediğini bırakmamıştı. Uğur bugün de Soner Yalçın'a saydırdı.

Fuat Uğur'dan Soner Yalçın'a tepki: Ettiğini bulsun...

Türkiye yazarı Fuat Uğur, geçtiğimiz hafta kaleme aldığı yazıyı bambaşka yönlere çekerek manşetten veren Oda TV'ye çıkışmıştı. O atılan başlığı görünce neler yaşadığını anlatan, Soner Yalçın'a bugünkü köşesinden çok sert tepki gösteren Uğur, bir dostunun kendisini arayıp destek olduğunu ve “Kimi insanlar böyledir. Tekâmül ettikçe şeytanı da tekâmül eder.” dediğini söyledi. Fuat Uğur, "Soner Yalçın işte bu yüzden başlıktaki tanımlamayı bir gömlek gibi üzerine giyiyor" dedi.

Soner Yalçın'ın herkese iftira attığını ve yalan söylediğini belirten Türkiye yazarı, "Allah’a havale ediyorum. Ya da inandığı her neyse ona. Ettiğini bulur umarım." dedi.

Kimi insanın kendiyle birlikte şeytanı da tekâmül eder

Başlıktaki cümlenin kaynağını boşuna aramayın.
Son yıllarda kazandığım dostlarımdan biri olan Abbas Yüksel’e ait. Üç yıl önce tanıştık. Kamuda hesap uzmanlığı yapmış ve daha sonra yıllarca Koç Holding’de Mali İşler Koordinatörlüğü’nü yürütmüş, şu anda da onlarca firmaya hizmet veren bir kredi derecelendirme kuruluşunun sahiplerinden.
Pandemi öncesi zaman zaman buluşup sohbet ediyorduk ama şimdi telefonlaşıyoruz.
Abbas Bey aynı zamanda eşinin ağır bir hastalığını yüzde 100’e yakın organik beslenme ve besin takviyeleriyle geçirmesini sağlamış bir amatör sağlık araştırmacısı.
Sağlık, onunla sohbetlerimizin ana konularından biri bu yüzden.
Hatta Oda tv adlı internet sitesinin sahibi Soner Yalçın’ın dünyadaki sağlık sisteminin, ilaç endüstrisinin, Dünya Sağlık Örgütü’nün içyüzünü anlatan Kara Kutu adlı kitabı üzerinde -her ikimiz de okuduğumuz için- epey konuşmuşluğumuz vardır.
Çoğu kez böyle yüklü ve detaylı belge-bilgilerle dolu kitabı yazan birinin, ben ve kimi dostlarım dâhil yüzlerce insana yönelik ağır iftiraları nasıl attığına hep şaşar dururum.
Salgın nedeniyle insan kendiyle epey baş başa kalıyor. Birkaç haftadır Soner Yalçın’ın belki de kendi yönlendirdiği için suçluluk duygusuyla, yaptıkları MİT haberi nedeniyle cezaevinde bulunan Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu ile ilgili yazdıklarını okuduğumda kalbimden geçen şuydu:
“Tamam, yaptıkları yasalar nezdinde bir suç ama sonuçta basın yoluyla işlendiği için tutuksuz yargılansalar keşke...”
Hakikaten böyle düşündüm ve yazmayı da planlıyordum. Özellikle de bayram öncesinde.
Bir şey beni durdurdu.
Neyin durdurduğunu geçen hafta tam da bayram arifesinde; cumartesi günü anladım.
O gün çıkan yazım(*) “Fetullah Gülen ve Mustafa Özcan’ın sır görüşmesinde neler konuşuldu?” başlığını taşıyordu. Adil Öksüz’ü Türkiye’den kaçıran, Türkiye’de kontrolü altındaki FETÖ şirketlerinin içini boşaltıp yurt dışına aktaran, 15 Temmuz sonrası Avrupa’da ayrı bir yapılanmaya giderek Fetullah’a kafa tutan Mustafa Özcan’ın Fetullah Gülen’le Pensilvanya’daki sır görüşmesini anlatan, kaynağından alınmış bilgilerle dolu bir yazıydı. Fetullah para istiyor, ayrı yapılanmasını kapatmasını söylüyordu Özcan’a. Aralarındaki kavga öyle hâle gelmişti ki Türkiye’deki birbirlerinin akrabalarını ihbar edip yakalattırıyorlardı. Özcan da “Bende para yok, olanları aktardım, arkadaşlar rahatsız. 15 Temmuz’u bize haber vermeden yaptırdınız” filan diyordu.
Soner Yalçın, Oda tv adlı sitesinde bu yazımı aynen şu başlıklarla yayınlattı:
“Bu bir ÖRGÜTÜN BAŞI KÖTÜ, İKİNCİ ADAMI İYİ yazısıdır. Biz yapsak hapsi boylarız.”
Bir insanın bu yazıdan (Aşağıda link var, açıp okuyabilirsiniz) bu anlamı çıkarması için hastalıklı bir kafaya sahip olması gerekirdi.
İnanın ilk önce dilim tutuldu, ne diyeceğimi bilemedim bunu bana haber veren arkadaşıma.
Böyle bir iftirayı normal bir insan 40 yıl düşünse bulup çıkaramazdı.
“Şeytanın aklına gelmez” derler ya tam da öyle.
Bu pespayelikle ilgili bir tweet atarak duygularımı paylaştım.
Akşama Abbas Bey aradı beni. “Üzülmeyin” diye söze başladı ve ekledi:
“Kimi insanlar böyledir. Tekâmül ettikçe şeytanı da tekâmül eder.”
Çok etkileyici ve derinlikli bir sözdü.
Evet, bazıları hayli tartışma konusunu olsa da tarih ve sağlıkla ilgili ciltlerle kitap yaz, bir gazetenin köşe yazarı ol…
Ama sonuç?
Eğer gelişimini iyilikle, vicdanla, dürüstlükle tamamlayamıyorsan, kötülükle kontrat imzalamış oluyorsun bir nevi. Şeytanın da tekâmül ettiği için gelişiminin bir ayağı sakat kalıyor.
Soner Yalçın işte bu yüzden başlıktaki tanımlamayı bir gömlek gibi üzerine giyiyor
Hayatımız dünyevi sınamalar ve derslerle gerçekleşiyor. Her an, durduğumuz yerden geriye dönüp baktığımızda başımıza gelenlerden, geride bıraktığımız ve almadığımız dersler olduğunu görürüz. O dersi alana dek zincir sürer.
İki Barış’ı azmettiren ve onları kötülüklerine yem eden biri olarak onların arkasından “gözyaşı” döküyorken bile vicdan azabı duymayan biri için yapılacak şey bitmiş demektir aslında.
Vicdan kuaförlüğünde primadır.
Sonuçta bana bu kötülüğü yapmış ne ki?
Üstelik yalnızca bana değil, herkese iftira atıyor, yalan söylüyor. Geçmişte insanları “Şu Yahudi, şu Sabetaycı, filanca Ermeni” diye fişlemişliği olan birinden söz ediyoruz burada. Benim de geçmişimi yalan yanlış “bilgi”lerle makale konusu yapmışlığı vardır.
Allah’a havale ediyorum. Ya da inandığı her neyse ona. Ettiğini bulur umarım.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar