ANALİZ

Demokrasimizin 'Sur'larında delik açtırmayanlar...

Ey gazeteci milleti!.. Gazetecilik elbette haddini bilmeyenlere haddini bildirme mesleğidir de… Gazetecilik aynı zamanda; hak edene hakkını verme vicdanına sahip olmaktır…

Demokrasimizin 'Sur'larında delik açtırmayanlar...

1970’li yılları bizzat yaşayanlar o dönemin iş dünyasını hatırlayacaklardır.

Küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri hemen hemen yok gibiydi…

Dönemin TÜSİAD’ı ise demokrasinin bir ülke ekonomisinin gelişmesinde nasıl da önemli olduğunu ya bilmiyordu…

Ya da bilse bile bilmezden geliyordu…

Dönemin TÜSİAD’ı için “rekabet” zulümdü…

Devlet gibi özel sektörde de “Tekelcilik” hâkimdi…

Fayans ve seramikleri devlet ve özel sektörde tek firma üretiyordu…

Vitrifiye malzemelerinde de özel sektördeki tek firma ile devlet rekabet ediyordu…

Radyatörü tek bir firma üretiyor devlet ise dışarıdan bakıyordu…

Hemen bütün sektörlerde durum böyleydi…

Otomobil üretiminde bile bir yanda TSK, diğer yanda ülkenin en büyük özel sektörü vardı…

Beyaz eşya” deseniz, devletin olmadığı bütün pazarı sadece iki firmanın paylaştığı bir alandı…

*

Ve…

İşte öyle bir Türkiye’de en ufak bir istikrasızlık ya da siyasi popülizmde, TÜSİAD verdiği gazete ilânlarıyla ve generallere gönderdiği mektuplarla, TSK’ya göz kırpıyor, “askeri darbe” yaparak, seçilmişleri düşürmeye davet ediyordu…

Yani…

Halkın seçtiklerinin atadığı memurlar, halkın ödediği vergilerle satın alınmış silahları kullanıp halkın seçtiklerini “alaşağı” ediyordu…

*

Ve geleyim bugüne…

TÜSİAD üyeleri babalarının, dedelerinin TÜSİAD’ı değil…

Çok daha demokratlar…

Rekabetin “itici” bir güç olduğunu, verimlilik ve kaliteyi arttırdığını anladılar…

*

Ve…

Yeni Sermaye…

Ve…

Yeni Türkiye’nin Yeni Büyükleri

TÜSİAD’ı rekabetçiliğe belki de mecbur bırakan “Yeni Kahramanlar”

TÜSİAD’ı demokrasinin erdemine inandıran “Yeni Beyinleri Yeni Yürekler”…

Türkiye ekonomisi işte bu yeni aktörleriyle o günlerden çok çok daha büyük…

Çok çok daha gelişmiş…

Çok çok daha rekabetçi…

Haliyle…

Çok çok daha demokrat…

*

O Yeni Kahramanlardan…

O Yeni Beyinlerden…

O Yeni Yüreklerden biri Altan Elmas…

15 Temmuz 2016 tarihli gecede demokratik hukuk devletini korumak…

Seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın haklarını çalmak için halkın silahıyla halkı kurşunlayan çeteye karşı 3 kardeşi (Ufuk, Hakan ve Atilla Elmas) ve 500 çalışanıyla karşı duran Altan Elmas…

SUR Yapının Yönetim Kurulu Başkanı…

Başarılı bir iş insanı…

Yetenekli bir mimar…

*

Geleceğe yatırım yapmanın “risk” değil “görev” olduğuna inanan bir “cesur yürek”…

İnsan yaşamı için en ideal koşulları oluşturmayı hedefleyerek ürettiği eserlerle üyesi olmaktan onur duyduğu Türk halkına kalıcı değerler katmayı “hedefleyen” bir “görev insanı”

Eserleri ve sağlam karakterli, ilkeli duruşuyla kazandığı itibar, deneyim, bilgi ve birikim idealine, geçmişten aldığı güçle geleceğe ve emin adımlarla yürüyen bir “Gelecek Savaşçısı”

Haklı rekabetin gerekliliğine iman etmiş bir “İman Abidesi”…

*

Diyeceksiniz ki…

Ne bu övgü böyle ya arkadaş?.. Abartmıyor musun?..”

Hayır abartmıyorum…

Ve…

Övgü” falan yapığım da yok…

Tek yaptığım, “bir hakkın teslimi”

Hak eden bir iş insanını “Takdir”…

*

Çünkü…

Türkiye, Altan Elmas ve 3 kardeşi gibi:

Demokratik hukuk devletine inanan…

Haklı rekabeti ekonomik gelişimin “Olmazsa olmazı” kabul eden…

Gerektiğinde tıpkı 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, bütün çalışanlarıyla birlikte demokrasi düşmanı çetecilere karşı çıplak elleriyle savaşan iş insanlarının omuzlarında yükselecek…

*

Sayın Cumhurbaşkanı, halkımız; demokrasiye, devlete, hükümete bağlı askerlerimiz ve polislerimiz darbeyi önleninceye kadar kimi alkışlayacağına karar veremeyenler ekran başında tırnaklarını yiyerek beklerken…

Altan Elmas, 3 kardeşi ve 500 çalışanı “Demokrasi Düşmanı FETÖ’cülere” karşı silahsız gövdeleriyle savaşıyorlardı Boğaz Köprüsü (Bugünkü adıyla “15 Temmuz Şehitleri Köprüsü”) üzerinde…

Gözlerinin önünde insanlarımız, asker kıyafetli teröristlerin mermileriyle şehit düşerken, Altan Elmas, 3 kardeşi ve 500 çalışanı ölüm korkusunu akıllarına bile getirmeden demokrasimizi, parlamentomuzu ve demokratik namusumuzu koruyorlardı…

*

Evet…

Geleceğe umutla bakanlardanım…

Evet…

Türkiye’mizin her zorluğu yeneceğine inananlardanım…

Evet…

Enseyi karartmayanlardanım…

*

Çünkü…

Dumankaya İnşaat gibilerin, arkalarına devleti ele geçirmiş FETÖ çeteleri sayesinde ve “haksız rekabet” ile servetlerini büyüttüğü bir ülkede…

SUR Yapı gibi, haklı rekabetten yana…

Demokrasiyi korumak için canını ve bütün malını tehlikeye atmaktan çekinmeyen…

Dürüstlüğü, temiz ahlâkı, insanın refahını, huzurunu, mutluluğunu ve özgürlüğünü sağlamayı ilke edinmiş Altan Elmas gibi iş insanlarının varlığı veriyor bana bu umudu, bu güveni, bu huzuru…

*

Ey gazeteci milleti!..

Gazetecilik elbette haddini bilmeyenlere haddini bildirme mesleğidir de…

Ama…

Salt olumsuz eleştiri, hakaret, sert çıkma, bağırıp, çağırma mesleği değildir…

Gazetecilik aynı zamanda; hak edene hakkını verme vicdanına sahip olmaktır…

Gazetecilik aynı zamanda başarılı kişileri takdir etme adaletini gösterebilmektir…

Yakup MURAT
[email protected]

Yorumlar