POLEMİK

Akif Beki ve Fehmi Koru'dan Cemal Kaşıkçı polemiği

Akif Beki, Fehmi Koru'nun Cemal Kaşıkçı olayının ardında CIA ve MOSSAD ajanları aradığını iddia etti. Fehmi Koru ise "bunu nerden çıkarmış anlamadım" diyerek bir yazıyla cevap verdi.

Akif Beki ve Fehmi Koru'dan Cemal Kaşıkçı polemiği

Karar yazarı Akif Beki, gazeteci Fehmi Koru'nun 2 Ekim'den bu yana ülkesi Suudi Arabistan'ın İstanbul'daki başkonsolosluğna girdikten sonra 'kaybedilen' Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayının ardında CIA ve MOSSAD ajanları aradığını iddia etti. Beki, "Zaten esrarengiz 15 Suudiyi taşıyan iki jetten birinin Dubai'ye, öbürünün Kahire'ye indiğini duyar duymaz işkillenmiş" dedi.  

Fehmi Koru'dan ise cevap gecikmedi. Koru: "Karar yazarı Akif Beki bugünkü yazısında benim Cemal Kaşıkçı olayının CIA ve Mossadtarafından tezgahlandığı iddiasında bulunduğumu yazıyor. Bunu nereden çıkarmış anlamadım. Ben yalnızca bu iki örgütün geçmiş eylemlerini istihbarat birimlerinin bu tür işler yaptıklarına dair örnekler olarak vermiştim" diye cevap verdi. 

İŞTE O POLEMİK: 

Beki'nin "Fehmi Koru’nun ‘çılgın’lık teorisi" başlığıyla (12 Ekim 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Saudi Gazzette failleri yakaladı, Kaşıkçı'nın Suudilerce öldürüldüğü haberlerinin arkasında Müslüman Kardeşler ve Katar ajanları var diyor.

Kesin olarak tespit etmiş bu borazancılar...

Haberlerin 'yalanlığı'ndan o kadar emin ki resmi propaganda papağanları... Türkiye'nin artık güvenli bir yer olmadığı konusunda Arap turistleri uyarıp korkutuyorlar.

Zaten iki yıl önce Reina basılmış, zaten adam kaçırma ve cinayet vakaları patlamış, zaten İstanbul yüzde 28'lere çıkan vaka oranıyla bir suç şehrine dönüşmüş, zaten Kaşıkçı'yı koruyamayan Türklermiş, bundan ala kanıt mı olurmuş...

Bir de vebali Suudi Krallığı'na yıkıyor, Kaşıkçı'nın akıbetini soruşturanları karalıyorlar diye üste çıkıp suçüstü enseliyorlar 'kötü adam'ları.

Sobeliyor sobeliyor, Saudi Gazzette Kaşıkçı'nın günahını boyunlarına atan şeytani planı sobeliyor, bakın ne kurgular çıktı altından derken...

Polisiye komploların piri Fehmi Koru, hepimizi üzen sağlık sorununu atlattı ve sitesi Ocakmedya'da yazılarına döner dönmez ayağa kalkıp olayın arkasındaki asıl failleri kovalamaya başladı.

Tam tersine Koru, Kaşıkçı'nın ortadan kaldırılmasının ardında ya CIA ya MOSSAD ajanları arıyor.

Zaten esrarengiz 15 Suudiyi taşıyan iki jetten birinin Dubai'ye, öbürünün Kahire'ye indiğini duyar duymaz işkillenmiş.

Kaşlarının büyük bir şüpheyle havaya kalkmasının sebebi şu...

Daha önce Milano'dan kaçırılan Mısırlı bir din adamı bir yıl sonra Kahire'de ortaya çıkmış ve bir CIA ekibi tarafından oraya kaldırılıp işkence altında tutulduğu ispatlanmış.

Dubai ise bir MOSSAD timinin bir Hamas liderini yattığı otelde infaz ettiği yermiş.

Her iki olayda da sonunda yakalarına yapışılan istihbaratçılar, kendilerini başka kimlikler altında göstermişler ama deşifre olmaktan kurtulamamışlar.

Bunu bile bile, uçakla infazcı getirtip gün ortasında konsolosluk binasında adam kesmeleri için Suudilerin ya aptal ya çılgın olmaları gerekirmiş.

Yani eşkali belirlenen Suudi kılıklı şüpheliler de kamuflaj kullanıyor, kendilerine bu süsü veriyor olabilir, görünüşlerine aldanmayalım.

Zaten Amerikan polisiyesi CSI dizisini izleyen bir ahmak bile, kusursuz cinayet olmadığını bilirmiş. Ne kadar mükemmel tasarlanırsa tasarlansın, olay yeri incelemesiyle katile kadar sürülemeyecek iz, gizemi çözülemeyecek cinayet olmadığını bilmeyen mi kalmış?

***

Her iki teorinin ortak paydasına gelince...

Türkiye ile Suudi Arabistan ilişkilerini sabote edip aramızı açmak isteyen karanlık parmakların bu işe karıştığı iddiasında birleşiyorlar.

Benim kendilerine katılabileceğim tek nokta da bu. Olayın sabotaj koktuğu kesin.

Ama gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın gerçekte o konsolosluğun kapısından çıktığını, çıkmadığına inananların hayal gördüğünü söyleyen Suudi rejimi mi kendi kendini sabote ediyor?...

Yoksa Veliaht Prens Selman'ın, güya DEAŞ ve benzeri din istismarcısı tüm radikaller ve terörist örgütlerle mücadeleyi amaçlayan "Ilımlı İslam'a geçiş projesi"ni sabote eden gizli bir 'dış güç' mü var?

Çünkü Kaşıkçı ılımlı, özgürlükçü ve reformist kanadı temsil ediyordu. Onu hedefe koyanlarsa vahşi DEAŞ yöntemleriyle, gözünü bile kırpmadan adam boğazlayan tipler.

Suudi zekası, kendisini ele vermesi kaçınılmaz böyle bir kötülüğü kendine yapar mı, yapmaz mı? Bu hesabı yapacak kadar ince ve sofistike mi, değil mi?

New York Times, reformcu prensin 'Çölün Davos'u' adını taktırdığı büyük bir dışa açılım lansmanına sponsordu, çoktan çekildi. Gözler Bloomberg ve CNN gibi, prensin 23 Ekim'deki açılımını destekleyen diğer medya sponsorlarında. Açılım tanıtımının arkasında hala durabileceklerini sanmam.

Sağ olsun, Fehmi Koru tam zamanında yetişti yani.

Yazıyor yazıyor ama kim akla en yatkın teoriyi yazıyor, siz karar verin.


FEHMİ KORU'NUN CEVABI: 

Karar yazarı Akif Beki bugünkü yazısında benim Cemal Kaşıkçı olayının CIA ve Mossadtarafından tezgahlandığı iddiasında bulunduğumu yazıyor. Bunu nereden çıkarmış anlamadım. Ben yalnızca bu iki örgütün geçmiş eylemlerini istihbarat birimlerinin bu tür işler yaptıklarına dair örnekler olarak vermiştim.

Ameliyat sırasında narkoz altında kalan benim, ama kafası karışan o.

Neyse… Yazdıklarımı okumaya yine de devam etsin, zihni açılacaktır…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Macaristan dönüşü, gezisini izleyen basın mensuplarına, Cemal Kaşıkçı olayı ile ilgili şu sözleri de sarf etti:

‘‘Bir başkonsoloslukta, bir büyükelçilikte kamera sistemlerinin olmaması mümkün mü? Olayın cereyan ettiği Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda kamera sistemlerinin olmaması mümkün müdür? Yani buradan bir kuş uçsa, buradan bir sivrisinek çıksa bu sistemler bunu yakalar ki, onlarda bu sistemlerin en ileri dereceleri vardır.’’

Cümledeki ‘kuş’ anlaşılabilir bir şey, hatta ‘sinek’ de dese şaşırmazdım, peki ya ‘sivrisinek’?

Sorumun anlamı

ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki ‘Soğuk Savaş’ ABD’nin üstünlüğüyle sona ermişti, hatırlayacaksınız. O dönemde ABD başkanı Ronald Reagan‘dı. Siyasete meraklı Hollywood aktörü Reagan önce Kaliforniya valiliğine soyunmuş, ardından Beyaz Saray yarışına katılarak başkan seçilmeyi başarmıştı.

Count de Marenches ile Ronald Reagan Oval Ofis’te..

İlk yaptığı işlerden biri, hem de başkanlığı teslim almadan önce, Fransızlar’ın efsanevi istihbarat şefi Kont Alexadre de Marenches‘le görüşmek olmuştu Reagan’ın…

‘Dördüncü Dünya Savaşı – Terörizm Çağında Diplomasi ve Casusluk’ (‘The Fourth World War – Diplomacy and Espionage in the Age of terrorism’) adlı kitabında Kont de MarenchesReagan‘ın kendisini “Hah, Rusların Afganistan’ı işgal edeceğini günü ve saatine kadar öngörebilmiş adamla sonunda tanışmış oluyorum” diye karşıladığını yazıyor.

Paris’te kendisini 1979 yılı Aralık ayında ziyarete gelen ünlü bir Amerikalı gazetecinin (Newsweek‘ten Arnaud de Borchgrave‘in), “Dikkatimi hangi ülke üzerinde yoğunlaştırmamı tavsiye edersiniz?” sorusuna, de Marenches şu cevabı vermişti:“Afganistan’ı tavsiye ederim; Sovyetler’in orada bir şeyler pişirdikleri yönünde sağlam istihbaratımız var.”

Kabil’e vardığının ertesi günü sabahı ülkeyi işgale gelen Sovyet tanklarının sesiyle uyanmıştı Amerikalı gazeteci…

CIA’nin öngöremediğini bilen adamdır Fransız istihbaratçı.

Reagan ikinci kez Beyaz Saray’da ağırladığı Fransız muhatabına Sovyetler’i nasıl dize getirebileceğini sorar.

Sonrasını bir yıl önceki bir yazımdan aktarayım:

“Bu defa Oval Ofis’te geçer konuşma.

Fransız istihbaratçı, ‘Bu tür bir savaşta iki yöntem izlenebilir’ der ve devam eder: ‘Yoğun yöntem veya akılcı yöntem. Oraya bir milyon asker gönderemeyeceğimize göre ‘sivrisinek operasyonu’nu denemeliyiz…’

‘Sivrisinek operasyonu mu? O da ne?’

“Elbette sivrisinek ayıyı öldüremez, ama sürekli rahatsız ederek onu uykusuz bırakacak, yemekten ve içmekten kesilecek hale getirebilir. Sivrisinek ayıların en tehlikeli düşmanıdır.”

Cemal Kaşıkçı olayı devlet düzeyinde konuşulurken, birileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a, bu gerçek hikayeyi aktarmış olabilir mi?

Devletler devletleri ‘sivrisinek operasyonları’ ile de meşgul eder, dikkat edilmezse dize de getirirler…

Yanlış ve daha büyük yanlış

Dünya basını, tahmin edilebileceği gibi özellikle ABD basını, Cemal Kaşıkçı olayını yakın takibe almış görünüyor. Yerli-yabancı gazeteler bazısı makul çoğu akıl almaz ayrıntılarla dolu. Daha ilk günden adamın İstanbul’daki başkonsoloslukta öldürüldüğü, parçalara ayrılarak binadan çıkarıldığı, bunu iki özel uçakla ülkemize gelen ekiplerin becerdiği, ekibin üyelerinin Suudlu askerler olduğu bilgisini sundu gazeteler…

Nereden aldılar bu ve buna benzer bilgileri?

Adres yine aynı gazetelerde: ‘Türk güvenlik birimlerinden kaynaklarımız’ diyor gazeteler…

Hem de “İsmini açık seçik yazamayacağınız kaynakların verdiği bilgileri kullanmayın” diyen kendi ilkelerini çiğneyerek…

Kimse o tür bilgilerin arkasındaki kaynak, onu durdurmak gerekiyor.

Verdiği bilgiler ve doğal sonucu olan Kaşıkçı‘nın öldürüldüğü ve parçalandığı senaryosu doğruysa da yanlış bu yapılan, doğru olmadığı anlaşılırsa daha da büyük yanlış…

Gelen eylem ekibinin kalabalıklığı bunların ‘öldürme timi’ olmayabileceğinin işareti. ‘Terörle topyekün mücadele’ yaparken dünyanın çeşitli köşelerinden hedef seçtikleri kişileri kaçırıp bazı dost ülkelerde (CIA’nin bu programına 54 ülke kolaylık sağlamış bulunuyor) işkenceye tabi tuttuktan sonra, doğdukları ülkelere (Mısır’a, Suudi Arabistan’a, Suriye’ye) teslim eden Amerikalıları taklit ettikleri anlaşılıyor Suudluların… [Bu yapılanın bir adı da var: ‘Rendition’.]

Büyük ihtimalle Kaşıkçı‘yı kaçırmak üzere İstanbul’a geldi o ekip. Suudlu muhalif gazeteciyi ya kendileriyle birlikte Dubai veya Kahire’ye götürdüler ve orada tutuyorlar, ya da ilk sorgusundan sonra İstanbul’da bıraktılar. [İlk ihtimal daha makul. Ancak yine de, Başkonsolosluk ve rezidansta yapılacak keşfe gidecek Türk uzmanlar, öncesinde, gizli bir oda bulunma ihtimaliyle o iki binanın mimari planlarını titizlikle gözden geçirerek göreve hazırlansalar iyi olur.]

Türkiye’nin de son zamanlarda başka ülkelerden kendi terörle mücadelesi için bazı kişileri derdest edip kaçırması Suudluların eylem için ülkemizi seçmelerinde rol oynamış olabilir.

Sivrisinek ile başlayıp nereye geldik. Bakalım daha nerelere gideceğiz…




ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar