Radyocular bizim ülkemizde pek bir talihsiz...
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur
hesabı...
Pek medyadan sayılmazlar nedense...
Televizyon transferleri yazılır çizilir...
Bir muhabir kımıldasa haber olur da...
Radyocular bir sesten öte algılanmaz, kişi
olarak var sayılmaz...
Oysa ekran önündeki bir çok isme taş çıkartacak yetenekler
var...
Benim diyen bir çok şovmeni alt edecek gizli ünlüler o
mikrofonların başında...
Hani bu ülkede siyasi mizah bitti diyoruz
ya...
Bir Levent Kırca kaldı diye varsayıyoruz ya...
Bence siyasi mizahın ve hatta güncel kara mizahın
en kralı radyolarda yapılıyor...
Her sabah takıldığım bir program var benim...
Arabaya bindiğim anda Alem FM'e tıklarım...
Nihat Sırdar'ın sesini duyduğum anda
tamamdır...
İşyerine kadar "kah gülerim" kah sinir olurum...
-"Canım ülkem" deyip halimize acırım...
Nihat Sırdar, kanıksamak zorunda bırakıldığımız sorunları
kanıksamayı reddeden bir ses...
Adının önünde "ulusal" olan anlı şanlı kanalların yapması
gerekeni yapan bir yürek...
Kamu yararı, halkın çıkarı, hak-adalet peşinde bıkmadan
usanmadan içten gelen bir haykırış...
İETT otobüsünde pestil olmuş vatandaşın sesi
o...
Kol gibi zamlarla kıvrananın dertli
inleyişi...
Kara mizahın kralını yapıyor bence...
Ağlanacak halimize güldürüyor...
Güldürürken de unuttuğumuz eylemi "düşünmeyi"
hatırlatıyor...
Dahası "tepkisiz" vatandaşı mizahla
dürtüyor...
Uyuyan milleti uyandırmaya çalışıyor...
Tek bir sakıncası var Nihat dinlemenin...
Öyle damara basıyor ki...
Anarşist bir mizah ruhu yaratıyor...
Aha buraya not düşüyorum...
Bir gün bu "uyuyan Türk halkı" sıradışı bir iş
ederse...
Bir sabah "yetti gari" deyip göbek
atmaya başlarsa...
Bilin ki mesulü bu Nihat Sırdar'dır :)
Şaka bir yana...
Dinleyicisi olarak bir teşekkür edeyim dedim...
Çoğunluk olan ama sesi az çıkanların sesi olduğu
için...