Eski Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve
Başmüzakereci Egemen Bağış Brüksel merkezli bir dergiye
"medya" konulu bir makale yazmış.
Tam da büyükelçilik görevi gündeme gelmişken neden dış politika
ya da AB üzerine bir makale yazmamış ki diye sorarsanız eğer,
cevabı makaleyi okuyunca anlarsınız.
Egemen Bağış 17-25 Aralık sürecinde montajlı sahte ses
kayıtlarıyla bir kumpasın hedefi haline geldiğini ve o dönem
yapılan yalan haberler nedeniyle nasıl mağdur edildiğini
anlatmış.
Egemen Bağış'ın "ben de mağdurum" çıkışını
görünce; yalan haberler ve sahte deliller üzerinden karartılan
hayatlar, cezaevlerinde geçirilen ömürler, parçalanan aileler,
işsiz kalan, etrafında bir tek dostu kalmayan hatta intihar edip
hayatından olan insanlar geldi aklıma.
Egemen Bağış'ı ne zaman görsek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
yanında.
Ne diyelim; Mağduriyetin böylesi de herkese nasip
olmaz.
Bazıları mağdurken de şanslı.
Haa bir de Egemen Bağış makalesinde "Medya
kuruluşlarından yayılan şiddet ve bozulma ile başa çıkmak
istiyorsak medya kurumlarının tekelleşmesi mutlaka engellenmelidir.
" demiş.
Ne kadar doğru söylemiş. Temennim bunu dışarda olduğu kadar
içerde de dillendirmesi.
CAMİDEKİ O GÖRÜNTÜLER
Geçen Cuma hutbesi 30 Ağustos Zafer Bayramı'na denk gelip de
hutbede Büyük Taarruz'un Başkumandanı Atatürk'ün ismi geçmeyince
ortalık ayağa kalktı.
Sosyal medyadan gelen tepkileri bir kenara bırakırsak, camideki
o görüntüler inanılmaz üzücüydü.
Görüş ve fikir ayrılıklarımızı caminin içine kadar
taşımak bizi geri dönülmez bir tehlikenin içine atar. Allah
korusun!
GELELİM DİYANET'İN HUTBE MESELESİNE...
30 Ağustos Zafer Bayramı'nın kutlandığı gün, şehitler ve
gazilerimizi anarken o zaferin en büyük mimarı Atatürk'ün ismini
anmak sizi Kemalist ideolojinin esiri falan yapmaz. Korkmayın!
- Haa diyecekseniz "Camide siyaset istemiyoruz"
buna da gülüp geçmemiz lazım. Bunun siyasetle alakası yok ama
illaki var diyorsanız;
Kusura bakmayın ama Diyanet'in Cuma hutbelerinin TRT'de
yayınlanan Payitaht'tan bir farkı yok bana göre.
Payitaht'ta her hafta nasıl iktidarın gündeme getirdiği konular bir
bir işleniyorsa Cuma hutbelerinde de aynı gündemi takip etmek
mümkün.
- "Eee bu tepki verenler din düşmanı, camiyle, namazla
zaten işleri yok. Atatürk üzerinden Diyanet'e
saldırıyorlar" da diyebilirsiniz.
Bunlar var zaten biliyoruz, hep de olacaklar. Ama görmediğiniz
ya da görmek istemediğiniz bir gerçeklik daha var.
Uzun süredir Diyanet'in hutbelerinin fazlasıyla
siyasallaştığından şikayetçi olan, bu nedenle Cuma'ya dahi gitmek
istemediğini ifade eden birçok insan var. Bunlar CHP'li ya
da Kemalist değil.
Bunun üstüne bir de son dönemde muhafazakarlar arasında
yükselen milliyetçiliği ve Atatürkçülüğü de ekleyin. Bu
tepkilerin gelmesine şaşırmamak lazım.
- "Yok böyle bir şey, bunlar münferit olaylar"
deyip ısrarla görmek istemeyebilirsiniz. O zaman bana da
"Umarım ileride daha büyük kayıplar ve tepkilerle
karşılaşılmaz da sonra hep birlikte "biz nerede yanlış yaptık"
yazılarına maruz kalmayız" demek kalıyor.
HANGİSİNE YANALIM?
Fıkıh-Der diye sözde bir Kur'an Kursu kurmuşlar.
Ve iddialara göre 20 çocuğa taciz ve tecavüzde
bulunmuşlar.
Bu iğrençliğin Kuran Kursu adı altında yapılmasına mı
yanarsın, o çocukların yaşadıkları travmaya mı yanarsın, bu
pisliklerin böyle rahat olmasına mı yanarsın, yoksa ailelerden
bazılarının hala çocuklara değil bu hoca müsvettelerine inanmasına
mı yanarsın?
Neresinden baksan için yanıyor.
En acısı da Kuran Kursu diye açılan bu yerin ruhsatsız
olması.
Çocuklarımızı emanet ettiğimiz yerler nasıl ruhsatsız
açılabiliyor, çalışabiliyor?
Hiç mi denetim yapılmıyor? Devlet bunları da denetlemeyecekse
neyi denetleyecek Allah aşkına.
ÖLDÜRMEDİN AMA SÜRÜNDÜRDÜN BE OSMAN SINAV
Kadına şiddet meselesinde mevzu medya olunca, dizilerden
haberlere sıra gelmiyor.
Diziler arasında da Sen Anlat Karadeniz'i
konuşmaktan diğerlerine sıra gelmiyor.
Kadına eziyetin, şiddetin, işkencenin hayal
edemeyeceğiniz boyutlarını o dizide gördük. Osman Sınav
sağolsun.
Niye sağolsun biliyor musunuz?
Gelen tepkilere cevap olarak "Parmak kırma sahnesini
kadına şiddete farkındalık yaratmak için yaptık. Kimsenin boğazını
kesmedik, silahla öldürmedik." demiş.
Sevgili Osman Sınav, o Nefes'e öyle işkenceler yaptırdın
ki kadını öldürmedin ama süründürdün yahu!
Meğer bunları kadına şiddete karşı farkındalığımız artsın diye
yapıyormuş.
Muhteşem! Bence farkındalık limitlerimiz sayesinde doldu.
Bir başka dizide artan farkındalığımızı daha da artırmak
için neler yapacak düşünmek bile istemiyorum.
twitter.com/Htckubra
Facebook Hatice
Kübra