Hatice Kübra yazdı: Soner Yalçın çok yanlış anlamış!

Dün Soner Yalçın yazısında İmamoğlu'nu savunmuş ama yazısından anladığım tepkilerin neden geldiğini çok da anlayamamış. Ya da her zamanki pimpirikli haliyle bu tepkilerin altında da bir alt metin aramış.

Hatice Kübra kubra@internethaber.com

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Elazığ'da deprem bölgesine yaptığı ziyaretin ardından Erzurum'da kayak tatiline çıkması toplumun neredeyse her kesiminden tepki aldı.

Savunanlar da oldu elbette.

Mesela Soner Yalçın gibi.

Dün Soner Yalçın yazısında İmamoğlu'nu savunmuş ama yazısından anladığım tepkilerin neden geldiğini çok da anlayamamış. Ya da her zamanki pimpirikli haliyle bu tepkilerin altında da bir alt metin aramış.

Eee arayan bulur derler.

Soner Yalçın da bulmuş aradığını. Meğer İmamoğlu Erzurum'a gidip futbol oynasaymış aynı tepkiyi almayacakmış.

Neden? Çünkü "kayak" seçkinlerin sporu sanılıyormuş. Ondanmış yani bu tepki. 

Soner Yalçın hangi çağda kaldı bilemiyorum ama kayak sporu o elitlik algısından çıkalı oldu. Hele ki muhafazakar camiada elit deyince artık çok başka şeyler geliyor akıllara. Sömestr tatilinde AK Partili vekillerin ve başkanların birçoğu da kayak pistlerine koştu.

Mesele ne tatilde ne de kayak sporunda.

Mesele bizzat İmamoğlu'nun yaptığı stratejik iletişim hatasında. Üstelik bu iki oldu.  

Göreve geldiğinden beri Mansur Yavaş'ın bir kere tatil yaptığını duymadık mesela. Mansur Yavaş demek ki ya hayatı ıskalıyor ya da zamanlasını doğru yapıyor. 

ÇOCUKLUK NASIL ISKALANIR?

İstanbul gibi deprem riski büyük bir ilin belediye başkanı Elazığ depreminin hemen ardından kar tatiline çıkarsa yaratacağı algı ortada. Bunu bir de "8 yaşındaki kızımın çocukluğunu ıskalayamam" diyerek açıklamak zircirleme iletişim kazası yapmak demek.

Deprem gibi bir felaketin ardından olmasa "ayy ne duyarlı baba" diyebileceğiniz bu sözleri, depremde ölen minik cansız bedenlerin aynı tabuta konup defnedildiği bir zaman diliminde yapınca pek de öyle "sevimli" durmuyor!

Deprem riskiyle ve korkusuyla uykusuz geceler geçiren çocuklar ve bu riskin çok yüksek olduğu bir şehrin belediye başkanı olarak İmamoğlu'nun ıskalamaması gereken başka çocukluklar ve yaşamlar da var. 

Bunun farkında olmaması mümkün değil. Bu tür hataları farkında olmadan yapıyorsa kötü, farkında olarak yapıyorsa daha da kötü. 

Üstelik bu sözler depremden bağımsız İmamoğlu'nun PKK'nın payandası olmuş HDP'ye verdiği destekleri de getiriyor akıllara.

Nasıl mı?

Diyarbakır'a gidip de çocuklarını PKK'nın elinden kurtarmak için günlerce HDP binası önünde oturan annelere bir selam vermemesi, ıskalanan çocukluklara duyduğu hassasiyeti orada da göstermemesi mesela. 

Bunun gibi onlarca örnek var.

HDP'nin desteğini aldığı bir yerde PKK'nın çaldığı çocukluklara laf edebilmesini kimse beklemiyor zaten. Ama böyle bir durumdan da "duyarlı baba/siyasetçi" imajı çıkarmaya çalışması da çok sakil duruyor. Olmuyor yani! 

İMAMOĞLU'NUN ŞEFFAF OLMA ZORUNLULUĞU

Gelelim şeffafflık meselesine.

İmamoğlu'nun tatile göstere göstere çıkması, bir şeyleri kaçak göçek yapmaması hazmedilemiyormuş! Çünkü yalan ve riyakar siyasetçiye alışmış toplum, böyle şeffaf olunca kaldıramıyormuş! 

İyi de İmamoğlu bunu göstere göstere yapmak zorunda zaten. Ve bunu da dürüst siyasetçi imajıyla perdelemesi tamamen bir strateji. Aslına bakarsanız kendisi açısından bence iyi bir strateji. İmamoğlu'nun belki de siyasal iletişim açısından en doğru taktiği bu. 

Fakat İmamoğlu gibi tüm gözlerin üzerinde olan bir belediye başkanının gizli bir tatil yapması mümkün mü bu ülkede?

İmamoğlu bir şeyi gizli yapsa 3 gün sonra ortaya çıkar. O da bunu biliyor. Arkasını saklandığı dürüst siyasetçi imajını bozmak istememesi bize gerçekten dürüst olduğunu söylemez. İçinde bulunduğu siyasi şartlar onu dürüst olmaya zorluyor zaten. 

YILMAZ ÖZDİL BİLE YEMEDİ

Neticede İmamoğlu bu tatil meselesini değil Türkiye'ye kendi destekçilerine bile anlatamadı, anlatamaz! 

Muhalefet 24 Haziran seçimlerinde resmen "tatile gitmeyin, oy verin" diye kampanya yapmış, tüm belediyeler "siz gelmeyin oy verin, yeterki İstanbul'u kazanın" diye bas bas bağırmıştı. AK Parti iktidarına karşı İmamoğlu'na oy veren vatandaş seçimde tatil matil dinlemedi, çocuğunun tatilini ıskaladı, "bugünler gelip geçiyor" demedi. 

Şimdi İmamoğlu kalkıp "hayat devam ediyor, siyaset baki değil, çocuklarım..." falan diyor ya, bu sözlerle en çok kendine oy verenlere hakaret ediyor. 

Bugün Yılmaz Özdil bile seçim dönemi yaşananları hatırlatıp İmamoğlu'na "yakışmadı" diyorsa olay bitmiştir. 

twitter.com/Htckubra 

Facebook Hatice Kübra