Güzel ülkemdeki şahane düşünce özgürlüğü budur
işte...
Ne yazdığına değil de...
Satır aralarındaki niyetlere bakarız...
Aslında "böyle demek" istiyor deyip...
Topluca "düşüncesine tecavüze" yelteniriz...
Hedef gösteririz...
Dağa kaldırtıp, "peşmergeye yalatmak"
isteriz...
Bugünlerde Yılmaz Özdil'e yaptığımız gibi...
Nefret söylemi deniyor yazdıklarına...
Faşistlikle suçlanıyor...
"Medyanın Ogün Samast'ı" deniliyor...
Nefret söylemleri kusuluyor...
Faşistce vuruluyor...
Ogün Samast'ın düşünceyi vurduğu gibi
vuruluyor...
Evet "düşünce..."
Hani her fırsatta özgürlük isteğimiz
"düşünce"...
İlla da bizim beynimizdeki gibi olmaması gereken
"düşünce"...
Ogün Samast'da düşüncesini beğenmediği için
öldürmemiş miydi Hrant Dink'i...
Tıpkı bizim bugün Yılmaz Özdil'i kıyılarda köşelerde,
kelimelerle öldürmeye çalıştığımız gibi...
Üstelik ne diyor Yılmaz Özdil;
-"Ben orada olsaydım, Ahmet Türk’e kalkan yumruğa
kendimi kalkan ederdim..."
Hadi ilk yazdığı yazıda niyet okuyuculuğu
yaptınız...
Hadi o yazı buna müsaitti diyelim...
Bu sözden sonra da "yumruğu savunuyor" diyecek
misiniz?
Diyecekseniz şayet...
Hiç uzatmaya gerek yok...
Kuralım bir darağacı asalım Yılmaz Özdil'i...
Hani hiç olmazsa "kim vurduya" gitmez...
Tıpkı Hrant Dink gibi...
Ya da...
Az biraz vicdanlı olalım...
Düşünceye saygı...
Düşünceye sabır gösterelim...
İlla da bizim ki gibi olmayanına...