Senelerdir bir profil çıkarılacağı zaman ısrarla; okumuş,
profesyonel meslek sahibi, entelektüel, araştıran, sorgulayan falan
falan diye anlatırlar CHP’ye oy veren kitleyi.. Buna
karşılık AK Parti seçmeni için de en basit tabirle ‘koyun’ derler..
Koyun yani kalabalığı takip eden, kendi fikri olmayan, neyi neden
yaptığını düşünemeyecek kadar şuursuz.. Bu karşılaştırma ya da
tanımlamalar bana ait değil.. Özellikle CHP medyasının yükselttiği
değerlendirmeler bunlar. Ha bir de CHP medyası var elbette..
Tarafsız, bağımsız, özgür, haktan hakikatten yana.. AK Parti
medyası ise körü körüne partisini destekleyen, partinin ya da
liderin hatalarını görmeyen ham ve yoz yandaşlık yapan.. Öyle
mi?...
Gelin şimdi tüm bu verileri alt alta toplayıp bir sağlamasını
yapalım…
**
Önce medyalardan başlayalım. Kendisini “CHP’li bir gazeteci”
olarak tanımlayan Yılmaz Özdil, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile
ilgili basit bir eleştiri yaptığı için önce genel yayın
yönetmenliğini yaptığı televizyondan ardından da en etkili yazarı
olduğu gazeteden kovuldu.. Şaka değil. Sözcü’yü, “sadece” Yılmaz
Özdil için satın alan okurlar olduğunu bildiği halde yönetim,
gözünün yaşına bakmadı.. Bir ticari kayıp yaşamayı göze alarak
gösterdi kapıyı.. Aynı günlerde AK Parti medyası ise “HÜDA-Par
ittifaka zarar verir mi?” ya da “6284 saylı yasa ittifak ortakları
istiyor diye değişmeli mi?” gibi netameli meseleleri tartışıyordu…
Tartışmalar yapıldı-bitti, herkes yerli yerinde durmaya devam
ediyor…
**
Sadece medyası mı?.. İşte son ittifak müzakerelerinde herkes
gördü.. AK Parti içinde en etkili isimler bu ittifak ne getirir/ne
götürür diye sert tartışmalar yaptılar.. Aynı günlerde CHP,
üzerine çokça kafa yorduğu LGBT haklarından, İYİ Parti de “olmazsa
olmazımız” dediği İstanbul Sözleşmesi’nden bahsedemedi bile..
Neden?.. İttifak ortakları kırılacak diye… Herhalde bu açmazı göz
önüne aldığımızda, AK Parti’deki çıkışların ne denli anlamlı
olduğunu daha net görebiliriz..
**
Gelelim seçmene…
Muharrem İnce kimdir?.. 2018’de Cumhuriyet Halk Partisi’nin
cumhurbaşkanı adayı.. Yani o yıl seçimi kazanmış olsaydı, yakasında
CHP rozetiyle yürütmenin bir numaralı koltuğunda oturacak isimdi…
Nasıl güçlü bir destek vardı o yıllarda anlatamam.. Şarkıcılar,
ressamlar, akademisyenler, kariyerlerini riske atarak politik
pozisyon almaktan çekinmemiş Muharrem İnce’ye destek vermişti…
Neden?.. Çünkü o sene İnce aday olarak gösterilmişti de o yüzden..
Mesela 2023 seçimleri öncesi aynı kitleden ısrarla ne duyduk?..
“Kılıçdaroğlu aday olmasın” diye feryad ettiler değil mi?..
Çok tepkiliydi herkes.. Mansur Yavaş’ı istiyorlardı, İmamoğlu’nu
istiyorlardı, Muharrem İnce’yi istiyorlardı hatta Abdullah
Gül’ü/Ali Babacan’ı bile istiyorlardı ama Kılıçdaroğlu’nu
istemiyorlardı.. Ne oldu peki?.. Kılıçdaroğlu aday oldu.. Ne yaptı
o kitle? Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan Meral Akşener’i
linç etti.. Sadece bir günde..1 Mart günü Kılıçdaroğlu aday olmasın
diyenler 2 mart günü bu adaylığa tepki gösteren Meral Akşener’e en
ağır hakaretleri ettiler.. Hani nerede; sorgulayan, okumuş,
entelektüel seçmen profili?.. Bir gün önce asla kazanamayacağını
düşündükleri bir isme bir gün sonra sıkı sıkı yapıştılar. Bir
önceki seçimde devletin anahtarlarını vermek istedikleri Muharrem
İnce’ye de bugün ahlak dışı bir biçimde saldırıyorlar.. AK Parti
seçmeni ise soğan fiyatları arttı diye arabalara cam filmi
kısıtlaması geldi diye marketlerde poşetler parayla satılıyor diye
İstanbul ve Ankara Büyükşehir seçimlerinde partisine oy vermedi…
Anlayacağınız bu seçmen profilleri, çok da öyle reklamı yapıldığı
gibi olmayabilir.. Bu açıdan yeniden değerlendirmekte yarar
var…