Yayın yasağı terör saldırısı mağdurlarını da kapsasın!

Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'ın önerisine, Sabah yazarı Yüksel Aytuğ'dan da destek geldi...

Son dönemde artan terör saldırıları ve hemen arkasından gelen yayın yasakları ile ilgili tartışma yeni bir evreye geçti.

Tartışmanın fitilini Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak ateşledi...

Nuh Albayrak, "Elimde olsa terör saldırılarını da sonrasındaki yaşananları da yayınlamam" demişti...

Bugün de Sabah gazetesi yazarı Yüksel Aytuğ benzer bir öneri ile çıktı okurun karşısına.

Terör olaylarına yayın yasağı getirilmesine hak veren Yüksel Aytuğ, sonrasındaki gelişmelerle ilgili yayın yasağı getirilmemesini de eleştirdi...

Aytuğ, "Bir patlamanın ardından, 300 metre öteden çekilmiş belli belirsiz bir ceset görüntüsü mü insanı daha çok yaralıyor, yoksa 6 yaşındaki Meryem'in, önünden babasının cenazesi geçerken gözyaşları içinde verdiği asker selamı mı? Ne dersiniz?" diye sordu.

İşte Yüksel Aytuğ'un o yazısı:

HANGİSİ DAHA ÇOK ZARAR VERİYOR?

Her terör olayından sonra medyaya haber kısıtlaması getiriliyor. Bunu sansür olarak niteleyenlerden değilim. Çünkü bu yasak olmadığı zamanlarda ekranlara nasıl dehşet verici, tüyler ürpertici, sorumsuz görüntüler akıtıldığını iyi bilenlerdenim.

Ne yazık ki medyamız kendi sorumluluğunu yerine getiremediği için, başına sürekli düdük çalacak, cop gösterecek bir polis diktiler.

Yayın kısıtlamasının amacı belli.

Ekran başındakilerin (özellikle de çocukların) ruh sağlığını korumak, halkı paniğe sevk edecek, infial yaratacak görüntüleri önlemek, toplumun moralini bozmaya yönelik provokasyonları bertaraf etmek, takibi yapılan suçluların istihbarat elde etmesinin önüne geçmek v.s.

Bunu gayet iyi anlıyorum. Ama anlamadığım bir şey var: Terör olayları sırasındaki haber kısıtlaması tamam da, ya sonrasındaki haberler, görüntüler? Bir annenin, babanın, şehit haberini aldıkları andaki görüntüleri neden uluorta veriliyor? Bir miniğin, bayrağa sarılı tabutun içindeki babasını arkadaşına gösterip "Baaak, bu benim babam, görüyor musun?" dediği anlar, nasıl oluyor da fütursuzca yayınlanabiliyor? Bir eşin, al bayrağa sarılı tabuta sarılarak yaktığı yürek parçalayan ağıtlarını niye bizlere dinletiyorsunuz?

Hadi yemek masasında boğazı düğüm düğüm olup sofrayı terk eden bizleri bir yana bırakın; o anları sonsuza dek ölümsüz kılmak için o ailelerden izin aldınız mı? Bir annenin, bir babanın, bir eşin ve hatta minicik bir çocuğun; bu en savunmasız, en çaresiz anlarını 79 milyona yayınlatmak istediklerinden emin misiniz?

Bir patlamanın ardından, 300 metre öteden çekilmiş belli belirsiz bir ceset görüntüsü mü insanı daha çok yaralıyor, yoksa 6 yaşındaki Meryem'in, önünden babasının cenazesi geçerken gözyaşları içinde verdiği asker selamı mı? Ne dersiniz?