Yavuz Semerci'den bomba Sabah eleştirisi
Yavuz Semerci olay yazının ardından verdiği röportajda Sabah Gazetesi'ni topa tuttu.
Gazeteci Yavuz
Semerci, geçen hafta ‘Artık yok hükmündedir’ başlıklı bir yazı
yazarak Başbakan'ı ağır bir dille eleştirmişti. Yazının ardından
gelen tepkileri ve medyanın içinde bulunduğu durumu değerlendiren
Semerci "ben gazeteciyim, müteahhit değil"
dedi.
Yavuz Semerci'nin özellikle Sabah Gazetesi'ne yüklendiği röportajın
dikkat çeken başlıkları şöyle:
HİZMET HAREKETİNİN GİZLİ HÜCRESİ
DEDİLER
Yazı sonrası gelen tepkiler
nasıldı?
İnsanlar beni taraflı yargılamaya başladı. Gerçi yazıda da
‘İsterseniz paralel yapının tetikçisi, paralel yapının gizli
hücresi deyin’ dedim zaten. Gerçi Bank Asya’nın 2 milyar dolarlık
döviz pozisyonu aldığı iddialarına karşı, bunun mümkün olmayacağını
yazıp, bu saçmalıkları yapmayın dediğimde Takvim gazetesi
‘Hizmet Hareketi’nin gizli hücresi’ dedi. Şaka
gibi değil mi? Hayatım boyunca Bank Asya’da bir mevduatım olmadı,
genel müdürünü tanımam, yönetim kurulunu, sahiplerini tanımam. 12
Eylül döneminin jargonunu kullanıyorlar. Bunun yanı sıra
binlerce insan olumlu tepki verdi. Aslında aşağı yukarı tıpkı o
yazıdaki gibi düşünüyormuş çoğu insan. Bir ülkede
başbakanı sevmiyor olabilir, yaşam tarzını tasvip etmiyor olabilir
ya da otoriter eğilimlerde bulunduğunu söyleyebilirsiniz. Bunların
hepsi de tolere edilebilir. Ama yolsuzlukla ilgili algı tolere
edilebilecek gibi değil. Bu sorun ancak bağımsız yargıda çözülüp
anlatılmalı.
TURGAY CİNER OLDUĞU İÇİN
YAZIYORUM
Gazetenin genel yayın yönetmeni, sahibi ya da hükümetten bir uyarı aldınız mı?
Yazıyı kullanmayabilirlerdi de... Köşe yazarlarının, yazılarının rahatlıkla çıkarılabileceğini düşünüyorum. Kullanmazlar, tavır alır ayrılırsınız. Babalarımızın malı değil bu köşeler. Ama ne gazetenin sahibi ile ne de Fatih Altaylı ile diyaloğum olmadı yazıdan sonra. Aslında ben Habertürk’te Turgay Ciner olduğu için yazıyorum. O, ‘bu gazetede yazmanı istiyorum’ dediği için yazıyorum. Bir gün istemezse ayrılırım da. Kendi mecralarım var. Gazeteport, Radyo 24 gibi…
PATRONLARINI ELEŞTİRİNCE KEŞFETTİLER
Sabah gazetesi sizinle ilgili ‘Bu paralar nereden, gazeteci misin, işadamı mı?’ şeklinde bir haber yaptı. Gazeteport isimli siteniz ve radyonuz üzerinden gizli medya patronu olduğunuz iddiasında bulundu...
Yedi yıllık Gazeteport’u, dört yıldır program yaptığım Radyo
24’ü patronlarını eleştirince keşfettiler. Ama Sabah’ın
beni sorgulaması şaşırtıyor. Patronlarının kim olduğu bile
belli değil ki, bana bu soruyu soruyorlar. Bana bunu soranlar kamu
bankalarından 750 milyon dolar alarak kurtarılmış bir gazeteyi
yönetiyor. Siz havuz medyası oluşturduğu iddiasıyla
birtakım işadamlarından para toplanıp alınan bir gazetesiniz. Ben
kamu bankasından kredi kullanmadım. İnternet sitesini nasıl
kurduğum, radyoyu nasıl aldığım ortada. Kazandığım bütün
parayı getirip internet sitesine ve radyoya yatırıyorum. Bunu
yapmasaydım yatı, katı olan biriydim. Onu bırakın son birkaç yılda
sadece hükümeti destekleyen mecraları oraya yönlendirseydim,
Sabah’a gittiği gibi bana da kamu bankalarından ilanlar
gelirdi.
AHABER'DEN DAHA FAZLA REYTİNG
GETİRİRİM
Mesele bir gazetecinin medya sahibi olması mı?
Allah aşkına bir gazetecinin kendine ait bir medya mecrası
oluşturmaya çalışmasının nesi garip? Bu o gazeteci için bir
onurdur. Biz gazete mutfağından gelen insanların gazete
yapmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Sabah’a verilen kredinin
onda birini bana verselerdi, bugün Sabah’ın tirajından daha fazla
gazete yapacağımdan eminim. Ya da onun a Haber’inden daha fazla
reyting getirecek bir kanal yapacağımdan... Çünkü ben
gazeteciyim, müteahhit değil. Gazetecinin medya sahibi olması etik
mi diye soruyor. Sorarken, şunu unutuyorlar. Ben bunu bir ömür
boynumda bir madalya olarak taşırım.
O LAFI
SORGULAYAMADILAR
Ama kamu bankalarından bu kadar para alıp Başbakan’ın damadı
tarafından hükmedilen bir gazeteyi yönetmek, orada yöneticilik
yapmak ne kadar etik o ayrı. Onlar bunun sıkıntısını ömür boyu
taşıyacak. Maalesef hangi işadamlarıyla ilişkim olduğunu soranlar,
bir gün bile koskoca içişleri bakanının, bütün hükümeti neredeyse
bağış manyağı yapmış, hırsız şüphesi taşıyan İran asıllı bir
işadamının ‘önünde yatarım’ lafını sorgulayamadılar. Ben
gazeteci olarak bunu da sorgularım. Kendimle ilgili bir eleştiriyi
de alnım açık bir şekilde cevaplarım. İlahi adalete inanıyorum. Bu
ülkenin hukuk sistemi, yargısı, kamu kaynaklarıyla medya
oluşturanlardan eninde sonunda hesap sorulacak.