Vatan 10. yılını böyle kutluyor
10 yıl önce bugün kurulan Vatan gazetesi tüm yazarlarıyla birlikte yeni yaş gününü kutluyor...
Sonunda yazarlarında istediği gibi Karacan ortaklıktan çekildi, gazete yönetimi kesin olarak Demirören ailesine geçti. Gazete yeniden rayına oturdu.
Vatan bugün 10. yıl dönümünü kutluyor. Köşe yazarları da gazetenin 10. yaşgününü es geçmedi. Neredeyse tam kardo halinde Vatan'ın 10. yılını kutladılar.
İşte o yazılardan seçmeler:
GÜNGÖR MENGİ: YAŞASIN VATAN
Elinizde tuttuğunuz bu gazeteyi bağımsızlığını ve özgürlüğünü her değerin üstünde gören bir avuç gazeteci yarattı. Onu bugün kutladığı 10'uncu yaşına siz getirdiniz.
Vatan dürüst ve sorumlu gazetecilik anlayışını bir kamu görevi yerine getirmenin özeni içinde hayata geçirirken gücünü, çağdaş değerlere bağlı okurlarından aldı.
Eminim ki bu gazete-okur etkileşimi, güncel sorunların aşılmasında da medya tarihine örnek alınacak bir tecrübeyi miras bırakacaktır.
Meslek namusuna sahip son derece yetenekli profesyoneller, onların kıdemlisi olarak bana bu inancı veriyor. Nice 10 yıllara sağlık, barış, mutluluk ve özgürlükle erişelim.
Yaşasın VATAN... Yaşasın VATAN ailesi...
[page_end]
DİLEK ÖNDER: VATAN
ANKARA
Hani bazen insan kendisine ve yaşadığı ortama yabancılaşır ya... Bugün 10. yılımızı doldurduğumuzu düşününce, yine aynı hisse kapıldım. (...)
Farklı farklı insanlar... Ama hepsi mi haber manyağı olur?
Soruyorum kendi kendime: Bu kadar farklı insan, bu kadar yıldır ve
her şeye rağmen... “Biz 10 yıldır burada ne
yapıyoruz?”
Gazetecilik yapıyoruz. En azından yapmaya çalışıyoruz!
[page_end]
RUHAT MENGİ: RÜZGAR GİBİ GEÇTİ
Sevgili VATAN’ımızın kurulmasının üzerinden tam 10 yıl geçmiş..
Ne yıllardı ama.. Bakmayın siz ‘Rüzgar gibi geçti’
başlığına, aslında “fırtına gibi geçti” desek daha
doğru olabilir..
Biz 10 yıl önce “Bağımsız Gazeteciler” grubu
olarak başlamıştık bu serüvene. Türkiye’ye “siyasi
güçlerden tam bağımsız, basın özgürlüğüne, basın ilkelerine ve
halkın doğru haber alma hakkına olabildiğince saygılı” bir
gazete kazandırma heyecanıyla ve bundan büyük mutluluk duyarak..
Köprülerin altından çok sular aktı sonra, değişen siyasi ortamın
yanında VATAN da iki kez el değiştirdi,
Demirören-Karacan ortaklığında çıkan ciddi sorun koca bir yıl
gazetemize büyük sıkıntı yaşattı..
Ama bunların hepsi sabırla ve büyük bir gayretle
aşıldı. Çok şükür ki şimdi 10 yaşındaki VATAN daha huzurlu
ve güvenli şekilde yoluna devam ediyor.
Bununla birlikte kendi adıma söylemeliyim ki genel olarak hissedilen siyasi baskılarla Türkiye’de artık hiçbir basın organı ve hiçbir gazetecinin kendini gerçekten huzurlu ve güvende hissetmesi mümkün değildir.
[page_end]
ZÜLFÜ LİVANELİ: VATAN SAĞOLSUN
Bizim Vatan Gazetesi de on yılı devirivermiş bugün.
Bir gazete için çok küçük bir zaman dilimi. Ama bana ve
arkadaşlarıma soran olursa; ömrümüzün on yılı, koskoca on yıl.
Kuruluş heyecanıyla, dostlukla, bazen neşeyle, bazen hüzünle geçmiş
on yıl.
İlk gazeteyi elimize aldığımız o akşamüstü saatini hatırlıyorum:
Fırından yeni çıkmış taze bir ekmek gibi sıcacıktı henüz.
Bugün de aynı heyecanı hissetmek istiyor
insan.
***
Türkiye fırtınalı bir denize, gazeteler ise sık sık fırtınaya
yakalanan gemilere benziyor.
Ne yaparsanız yapın fırtınaya dalmaktan, sarsılmaktan, su almaktan
kurtulamıyorsunuz.
Amiral gemileri bile kaçamıyor bu kaderden.
VATAN da zaman zaman sallandı, su aldı, gövdesinde delikler
belirdi, direkleri yan yattı ama canını dişine takarak delikleri
tıkayan, suları boşaltan özverili mürettebat sayesinde batmadan
onuncu yılını kutladı.
Keşke ilk baştaki arkadaşlarımızın hepsi burada olsaydı. Gazeteyi
tasarlayan, kuran, büyüten kaptanlarla yollar ayrılmasaydı.
Ama fırtına bu! Ne yapacağı hiç belli olmaz. Yine buluşulur.
[page_end]
MUTLU TÖNBEKİCİ: ONUNCU YIL
Hayatımda en uzun çalıştığım yer Vatan oldu. Açıkçası kendimden
böyle bir “başarı” beklemiyordum. O güne kadar üç dört yılda bir iş
değiştiren bir gezgindim. Vatan bana, ben Vatan’a iyi dayandık!
Mecidiyeköy’deki bina henüz kiralanmış, yoğun bir dekorasyon
faaliyeti vardı. Ayağımıza kablolar dolanırken iş görüşmesi
yapıyorduk. Tayfun Deveci’ye “ne yapacağız?” demiştim,
“gazetecilik” demişti. “İyi” demiştim. Memlekette ilk defa
“müstear” bir isim transfer olmuştu ve o bendim!
***
Sonra güzel bir eylül günü başladık. Yeni kurulan bir gazetede
çalışmaya başlamak eşi benzeri olmayan bir şey. Sanki kendi
gazetenmiş gibi, sanki patron senmişsin gibi, sanki bundan sonra
her şey bambaşka olacakmış gibi hissediyor insan. Başka hiçbir
yerde duymadığım hislerdi. Erken gelmek, geç gitmek zül değildi
artık. Pahalı Nişantaşı’ndan orta karar Mecidiyeköy’e gelmek
süperdi. Tirajlar beni ilgilendiriyordu. İnsanlar sağda solda
“Vatan” deyince gözlerim parlıyordu. Gazete tutundukça mutlu
oluyordum. Çok ama çok iyi gelmişti...
***
On yıl tatlı acı geçti. Ercan Arıklı ilk kaybımız oldu. Patron
değiştikçe binalarımız değişti. Binalar değiştikçe bir kısım
insanlar değişti, yeniler geldi... Benim için ilginç bir on
yıldı.
- “Tuğçe Baran” olarak başladım, “Mutlu Tönbekici” olarak
bitirdim.
- Haber merkezinde sosyal bir muhabir olarak başladım, evde asosyal
bir yazar olarak bitirdim.
- Sarışın başladım, bir süre esmer devam ettim, sonunda
kumral bitirdim.
- Bekâr olarak başladım, bekâr olarak bitirdim.
- Türkiye’de ayak basmadığım bir tek Yozgat ve Çankırı
illeri kaldı.
- Doğu Timor gibi hiç duyulmamış ülkeler dâhil 27 ülkeye
gittim.
- Üç ev değiştirdim.
- Üç ameliyat oldum.
- Çeşitli zamanlardan toplam 20 kilo alıp 15 kilo
verdim.
Daha nice nice yıllara... Çok iyi bir ikinci on yıl olacağından
eminim...
[page_end]
REHA MUHTAR: VATAN'A
MÜTEŞEKKİRİM
Telefondaki ses “Bebek Otel’de buluşalım...”
diyordu, “Bugün...” Fazla detayı sevmezdi Zafer
Mutlu. Kafası hızlı çalışırdı...
“Bize yazmanı istiyoruz...” dedi,
“VATAN’a...”
Daha o gün; Sabah gazetesinden ayrılmıştım...
Bir gazetecinin hayatının en çetrefil günleridir öyle günler...
Bir taraftan gelen tekliflerle mutlu olursunuz...
Fakat öyle bir kavşakta hissedersiniz ki kendinizi, kafanızın
içindeki bombardımanı durduramazsınız... O günlerde benim
yazmamı isteyen bir gazete daha vardı...
Gazeteci için “istenmiş olmanın” büyük lüks
olduğunu bilirdim...
İsminiz büyük bile olsa, “istekler büyük
olmazdı...”
Hatta “hiç” olmazdı...
Bu meslekte alın teriyle çalışan binlerce gazeteci istenmemeye
çoktan alıştırılmışlardı!..
(...)
Ünlü bir müzisyenle “fotoğraflarımın gazete manşetlerini
süslediği günlerdi” o günler...
Herkesin dikkati üzerimdeydi...
Nasıl olmuşsa olmuş, Bebek Otel’in ‘kafe’sinde yaptığımız görüşme,
anında, canlı yayın şeklinde internet sitelerine yansımıştı...
VATAN gazetesinin 4. yıldönümü geliyordu ve beni bu
yıldönümüne denk düşecek bir şekilde almayı tasarlıyordu Zafer
Mutlu...
Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Semerci’ydi o sırada ve beni almak için
çok uğraşmıştı...
(...)
Butik bir gazetdeydi VATAN...
Yazarı, çizeri, yazı işleri yöneticisi, sayfa sekreteri, muhabiri
“özgüveni yüksek bir kültürün” parçasıydılar...
Kendi dünyalarında çok önemli bir iş yaptıklarının farkındaydılar
ve ilk sıraya hiçbir şekilde “popülerliği”
koymuyorlardı...
Oysa Zülfü Livaneli, Selahattin Duman, Güngör ve Ruhat
Mengi’ler, İclal Aydın’lar, Mutlu Tönbekici’ler ve daha
niceleri Türk basınının en popüler figürleriydi...
Bu kadar popüler figürün, bu kadar popülerlikten uzak bir gazete
kültürünün parçası olmaları “tuhaf” gelmişti
bana...
(...)
Bugün VATAN gazetesinin 10. yıldönümü...
Ben bugün VATAN gazetesinde geçirdiğim 6 yılı bitirip, 7.
yıla giriyorum...
Ne kadar kalırım, ne kadar kalmam, ne kadar yazarım, ne kadar
yazamam bilemem...
Fakat tarihe kaydetmeliyim ki;
VATAN gazetesinde geçirilen 6 yıl popüler haberciliği her
şey zanneden bir gazetecinin, ruhunun derinliklerindeki ‘butik
güzelliklerle’ karşılaştığı, şık olanın her zaman popüler
olmadığını anladığı;
En popüler haber, en popüler gazete, en popüler televizyonun en
matah olduğunu zanneden 33 yıllık bir gazetecinin, “daha azın daha
çok olduğunu” fark ettiği yıllardır...
Bugün 10. yılını kutlayan VATAN’a bunu bana hissettirdiği
için müteşekkir olma zamanıdır...
[page_end]
MÜGE İPLİKÇİ: ON YIL
Kahır dolu yalnızlıklar ve düş kırıklıkları beklerken insanı,
zeytin ağacının derdi boydan 15 metreye vurmak ve çok iyi meyveler
vermektir.
On yıllık bir gazete, bir zeytin ağacı demektir benim için.
Örneğin 25. yılında en iyi mahsulünü verecek olan bir zeytin ağacı.
Örneğin yüzyıllık yalnızlıktaki ‘o’ insanla buluşmasıdır bir
masada. O insanın ekmeğine katacağı duru bir zeytinyağı olmak
demektir, bir damak zevki, hemen her şeye katık edilecek bir
cevap... Barış yolunda.
***
Nice yıllara Vatan.
[page_end]
MUSTAFA MUTLU: VATAN'A SAHİP ÇIKMAK
Bugün VATAN’ın 10’uncu kuruluş yıldönümü...
10 yıl önce bugün “bağımsız ve güçlü gazetecilik”
vurgusuyla yola çıkan gazeteniz, 10 yılda üç kez el değiştirdi...
Ancak bu ideallerini asla değiştirmedi!
Medya üzerindeki baskıların yoğunlaştığı böylesine güç bir dönemde
bile ne haberciliğinden ne de bağımsız yorumcularından
vazgeçti...
Tam 10 yıldır gündemi belirledi...
Deneyimli haberci kadrosuyla yüzlerce gazetecilik başarısına imza
attı...
Ben de bu güçlü makinenin bir dişlisi olmaktan her zaman
onur duydum.
Gazetemizin geçirdiği kimi sıkıntılı dönemler de oldu elbette...
Ve bu dönemlerde bizim başka gazetelere transfer
olacağımızı, VATAN’ı terk edeceğimizi düşünüp umutlananlar
da...
Sandılar ki; birçok kale gibi VATAN da nasıl olsa düşecek...
Umdukları olmadı; çünkü bu gazeteye sadece gazete olarak
bakmadık hiçbir zaman... VATAN’ı, vatanımız
belledik...
Bu yüzden de terk etmeyi bir an bile aklımıza getirmedik...
Tek patronumuz oldu bizim: Siz...
Bu yüzden sizin çizginizi çizgimiz belledik! İlkelerinizden taviz
vermedik... Siz de her zamanki gibi dört elle sarılın
gazetenize...
VATAN’a sahip çıkmanın, vatana sahip çıkmak olduğunu asla
aklınızdan çıkarmayın..
[page_end]
OKAY GÖNENSİN: Çok
hızlı, çok dolu bir on yıldı
Yeni bir gazete çıkarmak her gazeteci için maceraların en
zevklisidir. O gazetenin “tutması”, hayalin gerçek olmasıdır ki
büyük korkular böylece biter, macera bir üst seviyede devam
eder.
Vatan’ı da, doğmasına karar alındığı günden itibaren böyle yaşadık.
On yılda indik çıktık, ama hep çıkacağımıza olan inancımızı
koruduk.
Vatan’ın on yılı, vatanımızın en hareketli on yıllarından oldu.
Hareketsiz, sakin bir on yılı olmayan ülkemizde bu son on yılda
yaşanan her değişimin içinde olmak, değişimi anlamak ve anlatmaya
çalışmak kolay olmadı.
Kavramların kolay karıştığı, eski yapıların direndiği, yeni
yapıların zorlandığı ülkelerde en zor iştir gazeteciliği gazeteci
gibi yapmak.
Vatan’ın ilk on yılına genel olarak baktığımızda eksiğimizle
gediğimizle hep gazeteciliği, gazetecilik olarak yapmaya çalışmış
olmakla övünebiliriz.
Gazete her gün yeniden doğar, her sabah eksileriyle artılarıyla yüz
binlerce kişinin önüne gider. Gazeteciliğin ne olduğunu ne
olmadığını bilen gazeteci de her gün, bir önceki günün devasa
emeğinin sonunda ortaya çıkan ürününün eksilerini ve yanlışlarını
da görerek bir sonraki günü hazırlamaya girişir.
Gazetecilik bu yüzden çok zevkli bir meslektir. Vatan da on yıldır
böyle çıktığı için basının güçlü bir mensubu olmaya devam
edecektir.
[page_end]
İCLAL AYDIN:DİLEK
Bugün 10 yaşımızı kutlayacağız ama şu on sene içinde Türkiye’nin
doğusundan gelen acı haberler yüzünden kaç program ertelendi...
Sonra devam etti hayat...
Nasıl olacak bilmiyorum..
Elim “ne mutlu bize 10 yaşına gelmişiz” yazamıyor...
Bu gazete kurulduğunda o çocuklardan bazıları on yaşındaymış,
bazıları yedi... Fotoğraflarına bakıyorum...
Olacak iş değil, olacak iş değil...
Bu gazete kurulurken karnımda bir bebek vardı. Anne oldum...
Anne olmayı, günlük yazı yazmayı, kazanmayı, kaybetmeyi, pek çok
şeyi Vatan’da öğrendim..
Öğrenemediğim, öğrenemeyeceğim çok şey var...
Yarını görebilir miyiz, bir on yıl daha var olur muyuz
bilmiyorum... Türkiye’ye başsağlığı diliyorum... Dilerim hayatta
kalan çocuklarımız barışı getirir, dilerim Vatan Gazetesi artık
şehit değil, barış haberlerini manşetten verir...
Bu bir doğum günü dileği olsun...
Dileğin adını barış koyalım...
[page_end]
SELAHATTİN DUMAN: MARŞSIZ BİR 10. YIL DENEMESİ
Şair vaktiyle "Neler yapmadık şu vatan için.. Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.." demiş.. Hem üstünde yaşadığımız hem de elinizde tuttuğunuz Vatan için biz de bir şeyler yaptık.. Fazlasını yapanlar da vardı.. Özetlemeye çalıştık..On kocaman yıl..
Vatan Gazetesi'nin okurun önüne çıktığı ilk günden bu yana on yıl geçmiş..
İş adamı bir dostun "Paranız oldukça ödersiniz.." diye kiraladığı binanın kapısından içeri girdikten sonra geçen on dolu yıl..
O eşikten geçtiğimizde, can gibi sevdiğimiz bir arkadaşımızın kapının önünde öleceğini; yazı işlerinden bir başka can arkadaşımızın hayatı terk edeceğini bilmiyorduk..
Umut doluyduk.. Coşkulu ve heyecanlıydık..
Geriye dönüp baktığımızda söylenecek çok şey var..
En iyisi acılı olanlara dokunmayıp, bizi eğlendirenleri hatırlayalım..
Önemli satırbaşları ile kendimize tarih düşelim..
[page_end]
CAN ATAKLI: Çıktık açık alınla 10 yılda her savaştan
Tayfun Hopalı "Yarın 10'uncu yılımızı kutluyoruz" dediğinde ağzımdan "vay canına" sözleri çıkıverdi.
10 yıl. Dile kolay. Bunun 6 yılında ben de varım.
Gururla, mutlulukla.
Vatan ne büyük zorlukla kuruldu. O tarihlerde medyadan uzakta kalmak zorunda bırakılmıştım.
25 yıl omuz omuza çalıştığım, Türkiye'de pek çok tabuyu yıkan, mucizelere imza atan arkadaşlarımı uzaktan, sevgiyle ama biraz da kıskançlıkla izliyordum.
İlk günlerde çok umutlu değildim, medya kabuk değiştirmiş, büyük sermaye egemen olmuş, bağımsız gazetecilik yapmak çok zorlaşmıştı.
Ama o güne kadar harikalar yaratan ekip için bunların önemi yoktu. Başladılar ve başardılar.
2006'nın sonlarında, hiç beklemediğim bir anda eski dostlarım kapılarını tekrar açtılar bana. O günden beri sanki mesleğe ilk başladığım günlerin heyecanı ve sevgisiyle Vatan ailesine kendimce katkıda bulunmaya çabalıyorum.
Vatan bugün başladığı gündeki gibi serbest gazetecilerin bağımsız gazetesi gibi görünmeyebilir.
Türkiye ekonomisine, sanat hayatına ve sosyal gelişmelerine pek çok olumlu imza atmış Demirören Ailesi'nin önderliğinde yürüyor yolunda.
Ama inanın bizler için değişen bir şey yok. Bizler yine aynı özgürlük ve bağımsızlık ruhu içinde heyecanı katre yitirmeden 10 yılda verilen savaşın onurlu yolunda yürüyoruz.
Bunun böyle süreceğini dost düşman herkesin bilmesi gerektiğini de hatırlatmak istiyorum.
[page_end]
ASAF SAVAŞ AKAD: VATAN 10
yaşında
VATAN’ın ilk sayısı 4 Eylül 2002’de yayınlandı. İlk yazıma
“Merhaba” başlığını atmıştım. Sıfırdan kurulan yeni bir gazetenin
ilk gününde yer almanın heyecanını yaşıyordum. Doğal olarak
tedirgindim. Acaba başarabilecek miyiz korkusu taşıyordum.
Göz açıp kapayıncaya kadar on yıl geçti. Ben de on yıl yaşlandım.
Arşive baktım. On yılda VATAN’da 1350 köşe yazım yayınlanmış. Ben
severek yazdım. Umarım sizler de keyifle okudunuz.
İyi ki varsın VATAN! Nice on yıllara...
[page_end]
ALİ AĞAOĞLU: 10 bininci sayıda görüşmek üzere...
Vatan'ın 1.000'inci sayısını kutlamak için AKM'de bir araya gelmiştik. Ajda Pekkan'ın konseri ile geceyi bitirmiş, ayrılırken çalışma arkadaşlarıma "10 bininci sayının kutlamasında da görüşmek üzere" diyerek ayrılmıştık.İlk bakışta 1000'inci sayı, 10 bininci sayıyı kolayca çağrıştırmıştı. Ancak küçük bir hesap yapınca aklımız başımıza geldi. 27 yıldan daha uzun bir zaman alıyor on bin sayıya ulaşmak. Bininci sayıda henüz daha 3. yılımızı bile doldurmamıştık. Şimdi 10. yaşımızı kutluyoruz. Bugün elinize aldığınız gazete 3653'üncü sayımız.
10 yılın yaklaşık 8 yılında bende vardım. Daha doğrusu varmışım, 10. yılı kutluyoruz deyince aklım başıma geldi. Tayfun Devecioğlu'nun güveniyle başlayan bu süreçte; Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri naçizane anlamaya, anladıklarımı da yorumlayıp sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Bu dönemde dünya koskoca bir krizle karşı karşıya kaldı ve halen daha da tam olarak bir çıkış yolu bulabilmiş değil.
[page_end]
BİLAL ÇETİN: Vatan 10
yaşında...
2000’li yıllar Türkiye’nin siyasi, iktisadi ve sosyal açıdan
yaşadığı derin ve köklü değişim ve dönüşüm yılları oldu.
İşte bu değişim ve dönüşümün ivmelenmeye başladığı süreçte, 4 Eylül
2002’de yayın hayatına başladı Vatan Gazetesi.
Dinamik haberciliği, araştırma ve yorumlarıyla kısa sürede Türk
basını içerisinde etkin bir yer edinen ve bu oldukça sancılı,
kritik değişim ve dönüşüm sürecine ayna tutan Vatan bugün 10
yaşında. Dileğim, kuruluşundan itibaren görev yaptığım gazetem
Vatan’ın tıpkı batı ülkelerindeki örnekleri gibi 100. ve sonraki
kuruluş yıllarını da kutlayabilmesi...
[page_end]
MURAT ÇELİK: 10 yaşındaki
delikanlı: VATAN
VATAN bugün 10 yaşını doldurdu.
“10 yılda kaç milyon okur yarattı her yaştan”
bilmiyorum ama benim için durum şu:
Önce, yıllarca sadık bir okuru olduğum bu gazeteye hayat veren
ailenin, son 13 aydır parçasıyım.
Okurluk yıllarında, bir gazeteci olarak VATAN’ı yaratan
meslektaşlarımın habercilik refleksini hep ilgi ve takdir ile
izlemiştim.
İçinde yer aldığım bir yıldan fazla süre içinde gördüm ki,
haklıymışım. Ama fazlası da varmış...
VATAN’ı VATAN yapanların sadece habercilik refleksleri değil,
insani hasletleri de belirleyiciymiş ortaya çıkan ürünün
kalitesinde.
Bir haberci için çalıştığı kuruma ‘aidiyet’
duygusu çok önemlidir.
O aidiyeti yaratan da, diğer bütün unsurlardan önce birlikte
çalıştığı insanlardır.
Ben, VATAN’ın üzerine titrememiz, kıymetini bilmemiz gerektiğini
düşünenlerdenim.
Hem gazete olanın hem de içinde yaşadığımız bu vatanın.