Türk - İslâmi demokrasi buysa yandık!..
Sen, “solcuları eşek sudan gelinceye kadar dövün” deyip bu arada eşeği ahıra hapsetmeyi de ihmal etmeyenlerden;
Sevgili Abdürrahim Karakoç kardeş;
Aynı kuşaktanız...
Hatta aynı saflardan…
Sen sağın “Türkçü Dindar” kesimdensin, ben ise
“inançlı Liberal” olanlarından…
Sen “Elhamdülillah Türk Müslüman’ıyım” derken…
Ben Allah’ın birliğine, bütünlüğüne, Muhammed’in O’nun
elçisi olduğuna inanıp; Kur’an
hükümlerinin sürekli bir değişim ve
gelişim içerdiğini, toplumun değil bireyin
hak ve özgürlüğü için gönderildiğini
bilenlerden…
Sen sorgusuz sualsiz biat edenlerden, ben ise
yerine göre sorgulayanlardan…
Ama muhterem Karakoç;
Bugün görüyorum ki sen
aynı zamanda dayağın cennetten çıktığına (Burası bence İslâmi değil
de Türkî oldu) iman edenlerdensin...
Ben ise dayağın eşekler arası çifteleşme olduğuna inananlardan…
Sen, “solcuları eşek sudan gelinceye kadar dövün”
deyip bu arada eşeği ahıra hapsetmeyi de ihmal etmeyenlerden; ben
ise “bir yanağına vurana öteki yanağını çevir”
diyenlerden…
Bırak şimdi “İncil’den örnek veriyorsun” deyip de
itiraz etmeyi…
İman’ın şartlarından birini yerine
getiriyorum…
Yoksa Allah’ın kitaplarına, peygamberlerine
inanmayı da mı “kafirlik” kabul ediyorsun?..
Sevgili kardeşim;
Ne istiyorsun şu "Solcular"dan?..
Yoksa "Solcular"ın da diğer her insan gibi
"yaratılmışların en şereflisi - eşrefü-l
mahlûkat" olduklarına inanmıyor
musun?..
Yoksa "Solcular", katli ve dövülmeleri vacib birer
"günahkâr" ve işledikleri günahlardan dolayı
"tevbe" etmekten kaçınan birer münkir mi?..
Yoksa Ali Bulaç'ın tercümesiyle Bakara
Suresi 54. Ayet'te anlatılanlar gibiler mi?..
Bakara 54. Ayet'i biliyorsun ama ben bilmeyenler
için hatırlatayım...
"..... Hani Musa, kavmine: Ey kavmim, gerçekten siz,
buzağıyı (tanrı) edinmekle
kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan
(gerçek ilah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu,
yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır demişti. Bunun
üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri
kabul edendir, esirgeyendir."
Yani muhterem Karakoç;
Solcular sana göre "dinsiz" oldukları ve dinsiz
olduklarından dolayı da bir türlü tevbe etmeyip nefislerini öldürmedikleri
için mi eşrefü-l mahlûkat
değiller ve dövülmeli
hatta
öldürülmeliler?..
Ankebut
57.Ayet'de "her nefis ölümü tadacaktır"
buyrulduğuna ve Yüce
Allah,"nefis" diyerek
"beden"i tarif ettiğine göre (aksi olsaydı
Zincirlikuyu mezarlığının kapısına o ayet yazılır mıydı?)
Bakara 54'de de "bedeninizi
öldürün" demek mi istemiştir?..
Hayır yani...
Ben Kur'an konusunda sizin elinize su dökemem de
merak ettim...
Neyse...
Burası ayrı bir tarytışma konusu ve şimdilik girmeyeyim...
Değerli kardeşim;
Şeyh Sadi, Gülistan’da (sayfa 35) şöyle diyor:
“Hz. Lût’un karısı, kötülerle arkadaşlık ettiği için
kaybetti Peygamber ailesinden olma şerefini. Oysa Ashab-ı Kehf’in
köpeği sadece birkaç gün iyilerin peşine düşünce kazandı insan olma
şerefini…”
Bu hatırlatmadan sonra yanlış anlaşılmamak için bir küçük not daha
koyayım.
Sen mutlaka “şerefli” bir insansın…
Çünkü şimdiye kadar şerefsizlik yaptığın görülmedi…
Çünkü bugüne kadar hep “şerefli” insanlarla
“arkadaşlık” ettin, hep “şerefli”
insanların peşinden gittin…
İnşallah bundan sonra da o şerefli insanlarla arkadaşlık etmeyi
sürdürecek, şerefli insanların peşinden gideceksin…
Çünkü bilirim ki senin gibi samimi bir Türk
dindarı “şerefsiz” olmaz, olamaz…
Önce kalbi önler şerefsizliği sonra da aklı…
İnançlı insan ise önce aklıyla kaçınır şerefsizlik
yapmaktan sonra kalbiyle…
Ancak sevgili Karakoç…
Allah, Kur’an’ı Kerim, Al-i İmran Suresi 7.
Ayet’te şöyle buyurur:
“Gönül ve akıl sahiplerinden başkası
gereğince düşünemez”…
İyi ama muhterem
kardeşim; nasıl olur da “Yaratılanı Yaratan’ından ötürü
sevmeleri” öğretilen dindar gençlerimizin, senin (benim)
gibi düşünmeyen o “solcu” gençleri ve hem de eşek
sudan gelinceye kadar dövmelerini istersin…
“Eşek sudan gelinceye kadar” deyip
“fren” yapsan iyi…
Koy vermiş gidiyor ve eşeği ahıra hapsediyorsun…
Ki; o eşek hiç gelemesin…
O dayak hep sürsün…
Yahu
Karakoç;
Bu talebinin neresinde
“gönül” ve “akıl” var söyler
misin?..
Yoksa arkadaşlarını değiştirdin, peşi sıra gittiğin şerefli
insanların ardını bırakıp kaçtın da haberim mi yok?..
Pek Muhterem Karakoç;
Zumer Suresi 23. Ayet’in son iki cümlesinde (Ali Bulaç’ın
tercümesiyle) ise şöyle buyruluyor:
“……. İşte bu, Allah’ın
yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi
saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici
yoktur.”
Yani Karakoç;
Allah’ın doğru yola iletmediği ve yanlış yola
sapanı da kimsenin o yoldan çeviremeyeceği emrediliyor…
Ve bunu bildiğin halde sana ne oluyor da hidayet yolundan (sana
göre) sapmış solcuları hidayet yoluna dönmeleri için dövdürmeye
kalkıyorsun!..
Sana ne kardeşim?..
Allah’ın vermediği bir ehliyeti kullanmak senin ne
haddine?..
Türküdeki gibi “yanarım; yanarım” neye yanarım
biliyor musun sevili Karakoç?..
Söyleyeyim:
Yaklaşık 6 ay sonra seçim var…
Ve çok büyük ihtimalle sen ve ben
ikimiz de oyumuzu Ak Parti için
kullanacağız?..
Yok efendim;
Sana ve senin gibilere (meselâ Mümtazer Türköne’ye) kızıp da abdest
bozacak halim yok ama…
Sandıkta bile olsa seninle “arkadaş” olacağım için
daha şimdiden çok üzülüyorum…
Yine de Allah günahlarını affetsin kardeşim…
adnanberkokan@gmail.com