Talip Emiroğlu 'Şefkatsiz kadınların dünyası'nı anlattı

"Ağıtı kadınlar yakar, babalar içine atar. Kadınlar söyler, babalar susar. Ve suçlu hep babalardır. Babanın sadece adı var."

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK
SAYIM ÇINAR 

Talip Emiroğlu, Babanın Adı Var adlı kitabını yayınladı geçtiğimiz günlerde. Okur acı ve dram dolu bir romanla, sarsıcı bir yüzleşmeyle karşılaşacak. "Ağıtı kadınlar yakar, babalar içine atar. Kadınlar söyler, babalar susar. Ve suçlu hep babalardır. Babanın sadece adı var." Yazar ile romanını, fikrin doğuş hikayesini konuştuk.

Babanın Adı Var ilk kitabınız. Bir eğitimcisiniz, dram yüklü, önemli bir romana imza attınız. Fikir nasıl doğdu?

Yaşadığım bir boşanma ve çocuklarımı görememem, çocuklarımın bana karşı doldurulması çok büyük yara açtı içimde. Her gün yaşadığım acılı duyguları onlara mektuplar yazarak gidermeye çalıştım. Her gün kızlarıma mektup yazdım. Sonra bu mektuplar birikti. Savunuyordum kendimi, bilgi veriyordum. İşin aslını anlatıyordum. Devamında bu mektupların sayısı arttı. Türkiye’de bu ayrılık olayları yaşanıyor, çocuklarını göremeyen birçok baba var. Ben bu olayı biraz daha anlatmak istedim. 10 yıllık bir hikayeydi bu aslında. Bu olayları yaşayan babalar bir kitap yazsa nasıl olurdu, buradan çıktım yola aslında. Allah belki de bu olayları yazmam için bana yaşattı.

Genelde hep kadının adı yok denir.

Asıl babanın adı yok.

Sınırda bir baba var, trajik şeyler yaşıyor, sınıra geliyor. Alev karakteri önemli, iyi yönlerini de olumsuz yönlerini de anlatıyorsunuz.

Mehmet Haydaroğlu’na yapılanlar aslında ona değil yaratana yapılmış sayılır. Bu hikayeye karışan herkes hesap verecek sonunda.

“ERKEKLER ÇEKİNGEN DAVRANIYOR”

Mağdurlar genelde kadındır, bu kitapta ise bir erkek.

Erkekler karizmayı çizdirmemek için konuyu kapatıyorlar. Mağduriyet ya da değil, bu durumu bu kitapta dile getirmek istedim. Ağır bir süreç yaşadım ve bu duygularla bu kitap yazıldı. Ben aslında Mehmet Haydaroğlu olarak, yani kitabın kahramanı olarak anlatıyorum. Ben değil, kahraman konuşuyor.

Kızlarınıza kavuşmak için mi yazdınız bu kitabı?

Yanlış bilgileri düzeltmek istedim, bunu için yazdım.

Kitabını okuyan arkadaşlarınız ne diyor?

Geceleri telefonum durmuyor. Ağlıyoruz karşılıklı. Süreci bildikleri için daha da iyi anlıyorlar.

Senaryo diline çok uzak değil üslubunuz.

Günümüzde yaşanan bir olay olduğu için film gibi aslında. Bunun için dil de ona göre şekillendi. Sürekli tüketiyoruz, çarpık bir düzen var, varlıklı bir adamın evliliği ve boşanması, çocuk sevgisi var kitapta. Hep günümüze, hayata, modern çağa dair konular bunlar.

“ŞEFKATLİ OLMAYAN ÇOK KADIN VAR!”

Evlenip boşanmış anne babalar da okumalı bu kitabı. Anlatıcının hikayesini anlayacaklardır.

Anlatacağımı anlattım, gerisini kitapta bulacaklar, üzerlerine düşeni alacaklar. Çocuğun bakıma muhtaç olduğu düşüncesiyle velayet sürekli anneye veriliyor. Oysa şefkatli olmayan çok kadın da var. Eşler arasında kişisel husumetlerini çocuklar üzerinden çıkarmaya çalışanlar da var. Hiçbir kavga çocuk üzerinden yapılmamalı. Çocuklar hırpalanmamalı.

Bu kitabı nasıl yazmaya başladınız ve bu noktaya getirdiniz?

İlk olarak karakolda çocuklarım beni reddetti, böyle başladı, mektuplar ve devamında hikayenin kendisi. Yazmaya sığındım. Yapacak başka hiçbir şeyim yoktu.

Sansasyonel bir şey anlatıyorsunuz. Gizli kalmış bir dosyayı açıyorsunuz aslında. İç dünyanızı nasıl aktarabildiniz bu kadar net?

İnsanız, insan olarak yaşıyoruz her şeyi, ifade etmekte zorlanmam, hatalarımız olabilir, başkaları hiç değilse aynı hataları yapmasın istiyorum.

Aforizma yoğun bir kitap aynı zamanda.

Bazı şeyleri vurgulamak için bazı cümlelerim vardı, bu aforizmalar da böyle çıktı ortaya.

Eğitimci işadamı birisiniz, çevrenizde okuyanınız çok, yeni bir kitap da yolda mı?   

Başka projelerim var, biri öykü kitabı, diğeri de makale kitabı. İlk bunu yayınladım, diğer projeler de yolda.

Edebiyatımızda çok örneği olmayan bir yüzleşme ve iyileşme kitabı. Sizce kitabınız neye denk geliyor?

Gerçekçi bir kitap bu, anı roman. Cesur bir roman. Konumumdaki insanlar genelde örtbas etmek isterler, bense üstüne üstüne gittim.

“OKURLAR KİTAPTAKİ ANNE, ERKEK OLAN DİYORLAR”

Çevrenizdeki kadınlar nasıl değerlendiriyor?

En çok onlar okuyor. Bu kitaptaki anne erkek olan diyorlar. Teyze anne yarısıdır derler, anne tam olsa teyze yarısını tamamlamaz. Bu eksikleri iyi görmek gerekiyor. Dediğim gibi şefkatli olmayan çok kadın var.

Ne kadar sürede yazdınız, çevrenize anlatıyor muydunuz yazdıklarınızı?

Ofisimdeki ve evdeki bilgisayarımda yazdım. Sonunda da birleştirdim. Okul ile ev arasında oldu. Toplamda 11 ay gibi bir sürede yazdım. Editörümle paylaştım, devamında da baskıya hazırladık.


Editörünüz de inanmış olmalı kitaba.

Hem de çok. Konuyu anlayan ve tartışabileceğim birini buldum. Beni eleştirecek birini bulmak çok önemliydi. Mahremiyeti biriyle paylaşıyorsunuz ve bu çok önemli.

Yazar ve eserlere göndermeler var romanda.

Tasavvuf eğitimi almış biriyim. Tasavvufi metinleri biraz bilirim. Alıntılarla daha da zengin bir kitap oldu. Gerçekçi oldu bu şekilde. Dar çerçeveden değil geniş bir çerçeveden dünyaya bakmak önemli.

Herkes cennete gitmek istiyor, ama kimse ölmek istemiyor. Önemli bir cümle.

Güzele ulaşmadan önce zor bir dönem yaşamak lazım. Diğer türlü iyiyi, güzeli hak edemiyorsunuz. Bu kitapta umut var.

“EVLİLİK, YASA, TOPLUMSAL AHLAK, TÜKETİM SEKTÖRÜ SORUŞTURMASI...”

Bütün aşklarını temize çektiniz mi?

Bir hayatı noktaladım bu kitapla. Bundan sonraki aşkım çocuklarım, hala çocuklarımın peşindeyim. Başka bir şeyin yeri yok şu an için.

Yeni kitapta neler olacak?

Beklentiler yükseldi bu kitapla, beklentiye uygun bir kitap hazırlamak istiyorum.

Bu kitap neden okunmalı sizce?

Evli ve iki çocuk babası biriydim, kitapla işim yoktu. Şimdiyse asıl konum bu. Kimin başına ne gelir belli olmaz, bu kitabı okuyun ve dersler çıkarın derim okurlara ve söyleşimizi okuyanlara. Evlilik, yasa, toplumsal ahlak, tüketim sektörü soruşturması bu roman. Evlat sevgisinin, baba kız sevgisinin soruşturması. Mehmet Haydaroğlu Karadeniz’in köyünden çıkıp geliyor ve bu noktaya geliyor, bu başarı hikayesi de önemli.