Sunmak ya da Sunmamak… İşte Bütün Mesele Bu!

Televizyon, eğlence hayatı, izleyicinin yaşadığı dönüşüm… Korhan Abay’ın hayatından önemli ipuçları içeren söyleşi çok konuşulacağa benziyor.

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK

SAYIM ÇINAR

Sayım Çınar eğlence ve televizyon dünyasının duayeni Korhan Abay ile söyleşti. Televizyon, eğlence hayatı, izleyicinin yaşadığı dönüşüm… Korhan Abay’ın hayatından önemli ipuçları içeren söyleşi çok konuşulacağa benziyor.

Uzun süredir söyleşi vermiyorsunuz. Sanki gizli bir yerlerdesiniz. Film festivallerinde görüyoruz, sunumlar yapıyorsunuz. Korhan Abay kendini geri mi çekiyor medyadan?

Ben biraz kendine özgü bir insanım. Medyadan çekinmem ama kovalamam da. Arzu eden olursa söyleşi yapıyorum. Belli prensiplerim var tabii. Her konuda her insanla söyleşi yapmam.

BAYAĞI, KALİTESİZ BİR YAYINCILIK VAR! BU BANA GÖRE DEĞİL

TRT’de uzun sure sunuculuk yaptınız, eğlence programları yaptınız. Bu yoğunluğun ardından biraz geri çekildiniz sanırım.

TRT değişti, özel kanallarla yayıncılık da başka bir yere gitti. Bayağı, kalitesiz bir yayıncılık var ve bana göre değil. Yoğun bir şekilde çalışıyorum, özel şirketlerin bayi toplantıları, film festivalleri, özel projeler, birçok farklı şey yapıyorum. Barış ve Sevgi Buluşmaları’ndayım bugün Beylikdüzü’nde.

Özel bir yarışma yapıyorsunuz, daha çok anlatın isterim.

İnanılmaz keyifli. Ikisini de ben icat ettim oğlumla. 10 yıl sürdü bu çalışma. Nazif’in projeye girmesiyle değişti iyice. Cep telefonu uygulaması yazdı. Bu uygulamayla kullanma alanımız daha da genişledi. Keypadlerle de oynatabiliyoruz. Meydanda yüzlerce binlerce kişi oynatıyoruz, şıklı bir oyun. Bir de kelime oyunumuz var. ikisi de televizyon için finalde, şimdilik toplantılarda deniyoruz. Dünyada böyle bir format yok. Soru yavaş yavaş belirleniyor. Otomatik dönen harfler var ve harfler tamamen çıktığında süre bitiyor. Bilgi yarışmasıyla futbol oynatıyoruz. Takımların doğru yanıtları gol atmaya dönüşüyor, oranlar arasındaki fark üzerinden. Out ya da gol olması bilgiye bağlı. İnsanlar kıyameti kopartıyor.

Televizyon için gibi.

Herkesin evinden katılabileceği programlar. Takımlardan biri iki milyon diğer taraf bir buçuk milyon olabilir. Çok büyük kitlelerin oynayacağı bir proje.

TOPLUM ÇOK DEĞİŞTİ, SİSTEM İNSANLARI APTALLAŞTIRDI

Oyuncu ve yönetmenlik de yaptınız. Türk televizyonların böylesine donanımlı bir isim olması büyük şanstı. Bülent Özveren, Mehmet Ali Erbil, siz… şimdiyse fenomen yok.

Kim arıyor? Toplumun geniş kesimlerinin öyle bir kaygısı yok. Toplum çok değişti ve çok değiştirildi. Özal’dan bu yana toplum bilinçli olarak apolitik oldu, 12 Eylül’le başladı aslında, cahilleştirildi ve aptallaştırıldı. Bilerek yaptı kapitalist sistem bunu. Uzun yaşamak için aptallaştırdı sistem. Bu ne biçim bir iş, bu kadar çalışıyoruz ama boğaz tokluğu diyeceklerdi. Yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada var bu durum. Bizde çelişki daha derin oldu.

Rıza Silahlıpoda vardı, şimdi ne yapıyor?

Biraz kilo aldı. Müzikle uğraşıyor. Daha az ekstra yapıyor.

Eurovision sundunuz, şimdi katılmıyoruz yarışmaya. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Neden bu kararı aldıklarını bilmiyorum. Komşu ülkelerin birbirini kayırması ile ilgiliydi. Bu tür şikayetler çok haklı gelmiyor bana. Biz de Türk nüfusla büyük avantaj sağlıyorduk. Sertab çok iyi bir sanatçıydı ama Avrupa’daki Türklerin oylarıyla birinci olduk. Benzer bir durumu şimdi boykot etmek mantıklı gelmiyor.

DAHA FAZLA STRESS YAŞAMAMAK İÇİN UÇUŞ LİSANSI ALDIM

Pilotluk geçmişiniz var. Biraz bu serüveni anlatır mısınız?

Artık uçmuyorum. Havacılığı seviyordum ama faal olarak yapmadım. Her hafta programa gidiyordum. 9:10’daki uçaklarla gidiyordum 12’deki programa. Sürekli rötar vardı. Muazzam stres yaşıyordum. Bunun üzerine küçük bir uçak almaya karar verdim, pilotluğu öğrendim. Lisansımı iki ayda aldım.

Galatasaray liselisiniz. Basketbol oynadınız zannediyorum siz de bir süre.

Arkadaşlarım vesilesiyle başladım. En iyi basketbolcular ve koçlar benim arkadaşımdı.

Final Four’a gittiniz kendi uçağınızla.

Çok keyifliydi. Efes Pilsen’in maçına gittik. Mykonos’a bir kaçamak yaptık, sonra da geldik.

Basketbol kültürlü bir alanın elinde. Beyaz Türklerin sporu gibi.

Daha kültürlü insanların ilgi alanı doğru. Meslek sahibi üniversite mezunu insanlardır. Düzey farkı vardır. Ancak genelleme yapmamalı. Iki tarafta da cahil ve entelektüel insanlar var.

KONUŞANIN LAFINI KESMEK TERBİYE SINIRLARINA SIĞMAZ

Sunuculuğunu yaptığınız festivallerde çok başarılısınız. Erkan Mumcu bir konuşma yapmıştı ve çok uzun konuşmuştu. Protesto edilmişti zamanında. Menderes Türel daha kısa konuştu Antalya’da. Bu açılış konuşmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz bir sunucu olarak?

Sunum sırasında müdahale şansım yok. Epeyce önce Adana’da Altın Koza ödül töreni TRT’den canlı yayın yapılıyor. Sırrı Süreyya Önder defalarca sahneye geldi ve her defasında konuşma yaptı. Yayın süresi dolmak üzereydi. Bu sefer uzun konuşmak istedi, küçük bir tartışma yaşandı. Terbiye sınırlarına sığmaz lafı kesmek. Tören öncesi çalışmalarda konuşmaların tempolu yapılmasını rica ettik. Başka adetler de var tabii Türkiye söz konusu olunca. Cannes’da bir valinin gelip konuştuğunu gördünüz mü? Oskar’da Los Angeles valisinin gelip konuştuğunu gördünüz mü? Akademinin başkanının konuştuğunu gördünüz mü? Kısa konuşulmalı.

8 dilde sunum yapabiliyorsunuz. Zor bir şey bu. Ne gibi avantajları var?

Bunun avantajı şu. Salonda farklı ülkelerden konuklar var ise bir iki cümleyle espriler yapıyoruz. Bu hoş ve şık oluyor. Erzurum’daki Kış Oyunları’nı Türkiye adına sunduğumda yaşadım bunu. Torino’da Türkiye adına sunum yaptım. Bir giriş yaptım 7 dil kullandım. Hepsine hoşgeldiniz demiş oldum. Alkış koptu salonda. Sunum bittiğinde delegelerin hepsi ayağa kalktı ve alkışladılar. Kazandık sonunda, ben de ne bekliyordunuz dedim.

4 köpeğiniz var, gerçek bir hayvanseversiniz.

Büyük bir aşk var aramızda. Bütün hayvanları seviyorum. İnsana çok yakın buluyorum. Kedi besleyemiyorum, köpeklerle iyi anlaşamayacakları için. Terk edilmiş köpeklerdi, öyle sahiplendim. Aslında 5 oluyor akşamları, mahallemde bir köpek var, o da geliyor evime. Köpekler çok özel yaratıklar.

Sevdiğiniz şairlerden örnekler alabilir miyiz? Fransızcayla özel bir bağınız olduğunu biliyorum.

11 yaşında Fransızca öğrendim. Apollinaire, Baudelaire, Rimbaud. Hatta hayatını anlatan bir piyes vardı Rimbaud’un, onu oynamayı düşündük Ali Poyrazoğlu’yla zamanında.

4 AYDA İSVEÇÇE ÖĞRENDİM

İsveç’te bir film hikayeniz var.

En çok izlenen ikinci film oldu benim oynadığım. Birinci film süper prodüksiyon bir filmdi, bizimki bütçesine göre daha düşüktü. Türkiye’de gösterilmedi, Kapılara Dikkat adlı bir filmdi. Bir Türkü oynuyordum İsveç’e taşınmış bir doktor rolündeydim, metro sürücüsü olmuş. Kızlarıyla, eşiyle ilişkisini konu alıyordu. 4 ayda İsveçce öğreneceğimi söyledim, çünkü başrol olmak için dili bilmek gerekiyordu.

OTOBİYOGRAFİMİ YAZMAK BENİM GÖREVİM

Otobiyografik bir anlatı yazmayı düşünür müsünüz?

Görevim olduğunu düşünüyorum. Roman yazmak isterim ama konsantre olmam gerekiyor. Yaşadıklarımı anlatmak istiyorum, Sunmak ya da Sunmamak adında bir kitap yazmak istiyorum.