Süleyman Özışık'tan HSK'ya yanıt; Skandal raportör skandal açıklama!
Türkiye yazarı Süleyman Özışık, AYM'de saklanan raportör dosyası yazısına gelen skandal açıklamayı köşesine taşıdı.
Türkiye Gazetesi yazarı Süleyman Özışık, Anayasa Mahkemesi'nde
saklanan raportör dosyasının peşini bırakmıyor.
Süleyman Özışık bir önceki yazısı nedeniyle HSK'dan gelen
açıklamaya köşesinde yer verdikten sonra kendi tabiriyle "Skandal
raportör" Hüseyin Turan ile ilgili yeni bilgiler yayınladı.
Özışık, HSK'ya da tepki göstererek "HSK benim tamamı doğru olan
yazımın neresini beğenmedi de yalanlama ihtiyacı hissetti?"
sorusunu yöneltti.
İşte Süleyman Özışık'ın bugünkü yazısından bölümler:
Skandal raportör, skandal
açıklama!
Bir önceki yazımda, Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında 'hak
ihlali var' raporu veren raportör Hüseyin Turan'ın FETÖ'den
soruşturulduğunu yazmıştım.
Hüseyin Turan hakkındaki raporun uzun zamandır Hâkimler Savcılar
Kurulu'nda bekletildiğini de özellikle not düşmüştüm. Yazı üzerine
Hâkimler Savcılar Kurulu dün bir açıklama yaptı.
Başkanvekili Mehmet Yılmaz, FETÖ'nün darbe girişiminden önce veya
sonra hâkim ve savcılar hakkında başlatılan incelemede bu kişiyle
ilgili FETÖ ile iltisaklı olduğuna dair en küçük bir delil veya
emare bulunmadığını söylüyor.
Buraya kadar normal...
***
Açıklamadaki asıl can alıcı kısım şurası:
"Müfettişlerin tamamladığı rapor HSK Birinci Daire tarafından
değerlendirilecek. Dosyada örgüt üyeliğinden değil, örgüt üyesi
olmamakla birlikte iştirak iddiası yer alıyor. Yani dosya henüz
yeni. Birinci Daire gerekli görürse, cezayı vermek üzere dosyayı
İkinci Daireye gönderecek!"
Açıklamanın mealini yapacak olursam, Başkanvekili Mehmet
Yılmaz diyor ki:
"Evet, Hüseyin Turan hakkında hazırlanan bir rapor var ama bu
rapor FETÖ ile ilgili değil, Malatya'daki Zirve Yayınevi
Cinayeti'yle ilgili...”
O zaman gelin, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili dosyanın kapağını beraber açalım ve ne olduğuna bir bakalım.
18 Nisan 2007’de Malatya’da İncil satan Zirve Yayınevinde biri Alman ikisi Türk vatandaşı üç Hristiyan öldürüldü. Katliamı gerçekleştiren 5 zanlı olay yerinde yakalanarak gözaltına alındı.
Ancak cinayetin örgütlü olma şüphesi ile dava başlatıldı.
Dava daha sonra Ergenekon davası ile birleştirildi ve FETÖ’nün
yayın organı Zaman gazetesinde cinayetle ilgili sistematik algı
yönetimi yürütüldü, “Ergenekon Zirve’ye
uzandı” manşetleri atıldı.
***
İlker Çınar 2016'da yenilediği ifadesinde “Zirve Yayınevi cinayetinin işlenmesinde 'Gülen cemaati'nin rolü vardır. Cemaat kendisini bu işten sıyırdı. Sıyıran Zekeriya Öz ve ekibidir” diyerek örgütün cinayetteki ve cinayet sonrası kurulan kumpastaki rolünü itiraf etti.
Hurşit Tolon’la birlikte sanık olarak yargılanan 19 kişiden biri
olan Levent Ercan ise 8 Ekim 2014 tarihinde Akşam gazetesinin
sorularını cevaplarken, 2011 yılında Yurt Atayün’ün başında
bulunduğu TEM Şube’de 4 gün kaldığını, bu süreçte FETÖ’nün
savcılarından ve şu anda yurt dışında firari olan Zekeriya Öz’ün
kendini sorguladığını anlattı.
"Zekeriya Öz bana gizli tanık olmam için baskı yaptı ama ben kabul
etmedim" dedi.
Yani demek ki neymiş?
Zirve Yayınevi Cinayeti tartışmasız FETÖ'nün işiymiş.
Demek ki neymiş?
O dönem Malatya'da "Özgürlük Hâkimi" olarak görev yapan Hüseyin Turan hazırlanan raporda bu cinayetle ilgili soruşturulan hâkimler ve savcılar arasındaymış. Hem de örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte iştirak iddiasıyla soruşturuluyormuş.
O zaman soruyorum:
HSK benim tamamı doğru olan yazımın neresini beğenmedi de yalanlama
ihtiyacı hissetti?
Süleyman Özışık'ın yazısının tamamı için tıklayın