Süleyman Özışık yazdı: Peki bu hakaretlere ne diyeceğiz?

Herkese edilen küfürün bedeli olması gerektiğine dikkat çeken Türkiye yazarı Süleyman Özışık, "Atatürk'e edilen küfür ve hakaretin bedeli neyse, dinî değerlere ve Osmanlı Padişahlarına edilen küfrün bedeli de aynı olmalı..." dedi.

 Atatürk'e hakareti suç sayan 5186 Sayılı Yasa’ya yeni eklemeler yapılması önerisinde bulunan Özışık, "Atatürk'ün yanı sıra dinî değerler, ülkenin millî, manevi değerleri ve Osmanlı Padişahlarına yapılan hakaretleri de suç kapsamına alalım. Bu değerlerin her birinin bizim için dokunulmaz olduğunu toplumsal mutabakatla belirleyelim. Yoksa Safiye İnci gibi, birbirinin değerlerine hakaret eden provotörlerin önünü alamayız..." dedi.

Peki bu hakaretlere ne diyeceğiz?

Sosyal medya hesabından paylaştığı videoda Atatürk'e iğrenç ötesi sözlerle hakaret eden Safiye İnci yaptıklarının hesabını veriyor.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi ama sonucu ne olur bilemiyorum.
Safiye İnci gerçek bir muhafazakâr mıdır yoksa muhafazakâr kılığına bürünmüş bir provokatör müdür orasını bilemem. 
Umarım tutuklanır ve cezasını en ağır şekilde çeker. Ancak benim üzerinde durmak istediğim mesele başka…
Şunu tüm samimiyetimle söylemek isterim ki Atatürk'ü hepimizin ama hepimizin ortak değeri olarak görüyorum. Şahsına yapılan hakaretleri de bu ülkenin geneline yapılmış sayıyorum.
Ancak şu soruyu sormadan da edemiyorum:
Kanunlarımız neden sadece Atatürk'e hakareti suç sayıyor? Atatürk hepimizin ortak değeri ama tek ortak değerimiz değil neticede...
Konuyu hiç uzatmadan en kestirme şekilde anlatayım.
Şu ülkede kimi zaman birileri ortalık yerde Allah'a, Peygamber'e ve mukaddes olan her şeye yakası açılmamış küfürler hakaretler savuruyor. 
Peygamberlere -buraya yazmaktan hayâ ettiğim- iftiraları atan, okunan ezanlara küfürle karşılık veren, dinî değerleri aşağılayan pek çok aşağılık tip, yıllardır aynı provokatörlüğü yapıp duruyor ama kimse onların kılına dahi dokunmuyor.  
Neden?
Neden kimse bunların hesabını sormuyor ya da soramıyor. Ya da neden bunların hesabı sorulduğunda belli bir kesim bu meseleyi ifade özgürlüğü kılıfına büründürmeye çalışıyor. 
Bir başka mesele...
Toplumun kahir ekseriyeti, Osmanlı padişahlarını "Ecdat" olarak görüyor. Türkiye'yi ise Osmanlı'nın bakiyesi olarak değerlendiriyor. 
Lakin geniş bir kesim Osmanlı'ya ve Osmanlı Padişahlarına küfür ve hakaretler savurarak toplumu provoke etmek için çabalayıp duruyor. 
Bu provokasyonu yapanlar öyle sokak serserileri, Twitter ergenleri falan da değil...
Bunların içinde siyasetçiler var, bürokratlar var, sanatçılar ve yazarlar var. 90 yıldır bu ülkede Abdülhamid'e edilmedik hakaret kalmadı. Yavuz Sultan Selim'e edilmedik küfür bırakılmadı. Kanuni Sultan Süleyman'a "Aptal", Fatih Sultan Mehmed'e "Eşcinsel" diyen yazarlar çıktı. 
Bu hakaretlerini öyle kuytu köşelerde değil, televizyon programlarında ağızlarından salyalar akıtarak yaptılar.
Onlara da kimse dokunmadı, dokunmuyor.
Gelelim bugüne...
Seversiniz ya da sevmezsiniz orası ayrı mesele. Ancak bugün bu ülkede Erdoğan'a en ağır, en galiz küfürler savruluyor. Açın sosyal medyayı ve "Erdoğan'a küfürler" diye bir arama yapın lütfen...
Sizi, Erdoğan'ın annesinden tutun da eşine, kızına ve yedi sülalesine edilen küfürler karşılayacak! Sadece sosyal medya değil. Üniversite öğrencileri Erdoğan'ı çeşitli hayvanlara benzeten pankartlarla yürüyor artık...
Birileri utanmadan bu alçaklığa mizah diyor, dava açan Erdoğan'ı yadırgıyor. Atatürk'e hakaret dava konusu olunca iyi de Erdoğan'a küfür ve hakaret dava konusu olunca neden birileri "Ülkede özgürlük" yok diye bağırıyor söyler misiniz?
Küfür ve hakaret suç ise herkese edilen küfrün bir bedeli olmalı. Atatürk'e edilen küfür ve hakaretin bedeli neyse, dinî değerlere ve Osmanlı Padişahlarına edilen küfrün bedeli de aynı olmalı...
O zaman, Atatürk'e hakareti suç sayan 5186 Sayılı Yasa’ya yeni eklemeler yapalım. 
Atatürk'ün yanı sıra dinî değerler, ülkenin millî, manevi değerleri ve Osmanlı Padişahlarına yapılan hakaretleri de suç kapsamına alalım. 
Bu değerlerin her birinin bizim için dokunulmaz olduğunu toplumsal mutabakatla belirleyelim. 
Yoksa Safiye İnci gibi, birbirinin değerlerine hakaret eden provotörlerin önünü alamayız...