Süleyman Özışık yazdı: Hazırlanın, geriye dönüyoruz!
Süleyman Özışık, bir zamanlar Osmanlının hüküm sürdüğü, bugün ise zulmün odak noktası hâline gelen bu coğrafyalara akın üzerine akın düzenleneceğini belirtti.
Türkiye Gazetesi yazarı Süleyman Özışık, bir zamanlar Osmanlının hüküm sürdüğü, bugün ise zulmün odak noktası hâline gelen bu coğrafyalara akın üzerine akın düzenleneceğini yazdı.
Süleyman Özışık, Suriyeli bir çocuğun sözlerini hatırlatan
Mehmetçiği örnek göstererek "Müslüman Türk ordusu zalimlerin sonunu
getirecek" ifadesini kullandı.
İşte Süleyman Özışık'ın yazısından bir bölüm:
Hazırlanın, geriye dönüyoruz!
Geçenlerde, "Osmanlı ruhuna geri dönüyoruz" diyen bir sosyal
medya kullanıcısı, kendisine aşırı tepki gösterenlere şu sözlerle
cevap vermişti:
"İstanbul'un Avrupa Yakasına mı geçmek istiyorsun. Ya Osmanlının
hayali olan Marmaray'ı ya da yine Osmanlının hayali olan Avrasya'yı
kullanırsın.
Olmadı, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden geçersin. Dönüş yolunda
önce Yavuz Sultan Selim, sonra ver elini Osmangazi Köprüsü. Az
ileride bütün heybetiyle beliren devasa Orhangazi Tüneli...
Bursa'ya gideyim desen Osmanlının ilk başkenti. Yok, Manisa'ya
gideyim desen, şehzadeler şehri. Sizin hayallerinizin ulaşamadığı
yerde bizim gerçeklerimiz başlar. Osmanlı ruhuna geri dönüyoruz
dediysek, dönüyoruz!"
Osmanlıya dönüş elbette bu kardeşimizin anlattıklarıyla sınırlı
değil. Bunu anlamak için önce Osmanlının yönetim tarzına bakmak
gerekiyor.
Tek çatı altında topladığı farklı unsurları altı asrı aşkın bir
süre başarı ile yöneten bir imparatorluğun adıydı Osmanlı. Binlerce
kilometrede at koşturan, 7 iklime ve üç kıtaya hükmeden devrin en
muazzam devletinin adıydı Osmanlı...
6 asır boyunca fetihler yapıldı ama asla sömürgecilik yapılmadı.
Macar tarihçilerin anlatımıyla, Osmanlı aldığı vergilerin 3'te
ikisini fethettiği bölgelerin halklarına hizmet olarak geri
götürürdü.
İstanbul'un fethi sırasında Bizans'a dahi, "İstanbul’da Latin
Katedrali görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz”
dedirtecek bir hoşgörü anlayışı vardı Osmanlıda…
Fethedilen yerlerde harabeye dönmüş yerleşim alanları cennet
bahçelerine döndürülürdü. Köprüler, hanlar, hamamlar, okullar ve
hastaneler yapılırdı. Öyle ki kervan sahibi yolcuların dahi
istirahat edecekleri kervansaraylar inşa edilirdi.
Tüm bunları şundan dolayı yazıyorum.
Açın dünya haritasını ve Osmanlının çekildiği bölgelere şöyle
bir göz atın.
Balkanlar'dan Kafkasya'ya, Orta Doğu'dan Afrika’nın kuzey
kıyılarına varıncaya kadar her yerin kan gölüne döndüğünü
göreceksiniz.
Ve tam da bu noktada Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın ayak izlerini takip edin.
Bir zamanlar Osmanlının hüküm sürdüğü, bugün ise zulmün odak
noktası hâline gelen bu coğrafyalara sefer üstüne sefer
düzenlediğine şahit olacaksınız.
Mazlumların feryadının onun "İnsanlığa davet" çığlığıyla karşılık
bulduğuna şehadet edeceksiniz!..
Evet; bugün o topraklarda Osmanlı yok.
Ama Kızılay var, İHH var, TİKA var ve daha onlarca yardım kuruluşu var. Nerede garip gureba, nerede aç biilaç birileri varsa, orada Türk'ün yardım koşuşturması, yardım seferberliği var.
Aynı şey bugün Orta Doğu'da da yaşanıyor! Zalimin zulmü altında
inleyen mazlumların yardımına sadece Türkler koşuyor. Nasıl
koştuklarını, ne niyetle koştuklarını Afrin cephesindeki bir
Mehmetçik şöyle anlatıyor:
"Sizi Allah'a şikâyet edeceğim diyen Suriyeli çocuğu hatırladınız
mı? İşte o çocuğun şikâyeti yerine ulaştı. Allah, Müslüman Türk
Ordusu'nu zulmü bitirmek üzere buraya gönderdi!"
Süleyman Özışık'ın yazısının tamamı için tıklayın