Süleyman Özışık yazdı Cemaatler Diyanet’e bağlanmalı mı?
Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özşık, tarikat ve cemaatlerin Diyanet İşleri Başkanlığı'nca denetlenmesi gerektiğini söyleyen İstanbul Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz'a tepki gösterdi.
Adnan Oktar ve grubuna yönelik operasyon sonrası diğer tarikat ve cemaatlerin de soruşturulacağı iddiası gündemdeki yerini koruyor. İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, "Tarikatların, cemaatlerin ve dini yapıya katkı sağlamak isteyenlerin Diyanet İşleri Başkanlığı veya başka bir kurum tarafından denetlenmesinden başka bir çare yoktur" dedi.
Yılmaz'ın tartışma yaratan önerisine Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık'tan itiraz geldi. "Cemaatler Diyanet’e bağlanmalı mı?" başlıklı bugünkü köşesinde yazar, "Tarikat ve cemaatlerin Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlanması önerisine de düşüncesine de sonuna kadar karşıyım" dedi.
Yazısında "Gerçek olan şu ki FETÖ denetlenmediği için değil, bizzat devlet tarafından desteklendiği için bu hâle geldi. Sadece FETÖ değil... Diğer bazı sözde tarikat ve cemaatler için de geçerli bu durum." ifadelerini kullanan Özışık, kendi önerisini paylaşarak yazısını tamamladı..
SÜLEYMAN ÖZIŞIK'IN YAZISI
İstanbul Müftüsü Hasan Kamil
Yılmaz, tarikat ve cemaatlerin kolayca denetlenebilmesi için
Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlanması gerektiğini söylemiş.
Müftü Yılmaz'ın bunları söyleme gerekçesi ilginç...
15 Temmuz'dan sonraki süreçte Türkiye'de cemaat ve tarikat
algısının ciddi şekilde yara aldığını belirten Yılmaz, "Çünkü
insanların yaşadığı acı tecrübeler bazen hayata daha fazla
genelleme yaparak bakmak gibi sonuçlar doğuruyor. İnsanların sütten
ağzı yanmışsa, yoğurdu da üfleyerek yiyor" diyor.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim.
Tarikat ve cemaatlerin Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlanması
önerisine de düşüncesine de sonuna kadar karşıyım.
Hiç o tarafa bu tarafa kıvırmaya gerek yok.
Gerçek olan şu ki FETÖ denetlenmediği için değil, bizzat devlet
tarafından desteklendiği için bu hâle geldi.
Sadece FETÖ değil...
Diğer bazı sözde tarikat ve cemaatler için de geçerli bu durum.
Furkan Vakfı adındaki sözde cemaatin başındaki Alparslan Kuytul,
yıllar yılı gözlerimizin önünde küçük FETÖ gibi konuşup durdu.
15 Temmuz darbe girişimi yaşanırken, "ABD Erdoğan'ın kalemini
kırmıştır" dedi, darbeyi yapan FETÖ'cülere başarılar diledi. Din
adına değil, devlete ihanet adına ağzına geleni söylemekten geri
kalmadı.
Başta devlet olmak üzere hepimiz oturup izledik! Dizi film izler
gibi, BBG evini izler gibi izledik.
Neyse ki sonunda birileri müdahale etmek zorunluluğu hissetti de
Kuytul'a ve vakfına operasyon yapıldı.
Diğer konu da Adnan Oktar!
Bu soytarı, yıllar yılı aileleri perişan etti. Kızlarını kaçırıp,
kameralar önünde genç ve zengin erkeklerin koynuna zorla soktu.
Sonra da tıpkı FETÖ gibi bu kasetler üzerinden şantaj yaptı.
Hepimizin gözleri önünde televizyon ekranlarında "İnşallah,
maşallah, sübhanallah" diye diye canlı fuhuş görüntüleri
yayınlandı.
Bunları gören aklı başında Müslümanlar, yıllar yılı, ''Yahu;
devlet, dine zarar veren bu yapıya nasıl göz yumar. Neden müdahale
etmez?" diye sordu ama kimsenin kılı kıpırdamadı.
Şimdi gözlerimizin önünde bunlar yaşanırken, kalkıp da "Bunları
Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlarsak denetimi kolay olur" demek,
gerçeği göz ardı etmek anlamına gelir.
Ayrıca...
Umumi evinde dansöz oynatan Adnan Oktar gibi zavallıların
oluşumları ile tarikat ve cemaatleri aynı kefeye koymak, bu ülkenin
dindar insanlarına yapılacak en büyük hakaret olur.
Kaldı ki...
17/25 Aralık sonrası FETÖ'cülerin en çok tespit edildiği ve
ihraçların en çok yaşandığı kurumlardan biri de Diyanet İşleri
Başkanlığı oldu. Yani şimdi cemaatlerin, denetimi sağlıklı bir
şekilde yapılmayan Diyanet'e bağlanmasını konuşmak saçmalık
olur.
Tarikat veya cemaatleri bir yerlere bağlamaya gerek yok!
Geçmişte yaşadıklarımız bize gösterdi ki nereden kazandığı belli
olmayan, denetimi yapılmayan ve devlet tarafından desteklenen
cemaatler bir süre sonra güç zehirlenmesi yaşıyor. Başkalarının
yörüngesine girip İslam'dan tamamen uzaklaşıyor.
O zaman yapılacak şey çok basit...
Cemaatleri kuranların geçmişine bakarsınız. Kimdir, ilişkileri
nedir incelersiniz. Kurduğu oluşumun şeffaf olmasını ve sıkı bir
denetimden geçirilmesini sağlarsınız. Ehil olmamasına rağmen,
devlet kademelerine girmek için çabalayan mensuplarının önünü
kesersiniz.
Gerisi kendiliğinden gelir zaten...
Aksi takdirde, İstanbul Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz'ın söylediği
gibi cemaat ve tarikatlar Diyanet'e bağlanırsa işin vahim sonuçları
olur.
Devlete ve millete hiçbir zararı olmayan, aksine kahır zamanlarında
devleti ve milleti için ölüme yürüyen Ehl-i sünnet cemaat ve
tarikatlar küstürülür.
Dindar insanlar incitilir.
Özetle...
Cemaat ve tarikatları Diyanet'e bağlamakla, onların kapısına kilit
vurmak arasında hiçbir fark yok.
Onlara bu kötülüğü yapmaya da bizim hakkımız yok!