Süleyman Özışık örnekleri sıralayıp Kaftancıoğlu'nda noktayı koydu:Varın siz hesap edin
Meslek hayatı boyunca yaşanan bir olayı yorumlamak yerine, o olayın bir adım ya da birkaç adım sonrasını hesaplamaya çalıştığını söyleyen Türkiye yazarı Süleyman Özışık, " "Bugün bunu yapan, yarın eline daha geniş imkânlar geçtiğinde ne yapabilir?" Bugün bu soruyu biraz ete kemiğe büründürelim istiyorum" dedi ve bazı örnekler verdi.
CHP'nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun İletişim Başkanı Altun'un evinin dikizlenmesi ve fotoğraflanması talimatını verdiğini söyleyen Özışık, "Bu kadın yarın devletin imkânlarını eline geçirdiğinde bu dikizleme işini, bu deşifre etme işini, bu ev gözetleme işini hangi aşamaya vardırır varın siz hesap edin..." ifadelerini kullandı.
Varın siz hesap edin
Meslek hayatım boyunca yaşanan bir olayı yorumlamak yerine, o
olayın bir adım ya da birkaç adım sonrasını hesaplamaya
çalıştım.
Haftada birkaç gün köşeme uğrayıp yazılarımı okuyanlar bu noktaya
özellikle vurgu yaptığımı hatırlayacaktır. Hep, ama hep aynı soruyu
sordum ve o soruya cevap aradım. "Bugün bunu yapan, yarın
eline daha geniş imkânlar geçtiğinde ne yapabilir?"
Bugün bu soruyu biraz ete kemiğe büründürelim istiyorum.
Mesela;
CHP'li bir milletvekili, kendisine verilen telefon imkânı üzerinden
devlete 2 milyonluk fatura takmıştı hatırlarsanız.
"Bir tek telefon üzerinden devleti 2 milyonluk fatura ile çarpan
bir CHP'linin, yarın devletin tamamını yönettiklerinde ne
yapacağını varın siz hesap edin" dedim.
Yalova Belediyesinde, seçimden sonraki 6 aylık süre içinde
milyonlarca lira yolsuzluk yapıldığı daha geçtiğimiz günlerde
ortaya çıktı.
"Sadece bir belediye üzerinden bu vurgunu yapanlar, yarın ülkenin
anahtarını ellerine aldıklarında ne kadar yolsuzluk yapacaklar
varın siz hesap edin" dedim.
Hadi "Yolsuzluk dediğin şey bütün kurum kuruluşlarda
oluyor" diyerek bu konuyu es geçip başka örnekler vereyim.
Malumunuz;
Erdoğan'ı akıllara ziyan bir iddia ile "FETÖ'nün siyasi
ayağı” ilan eden Kılıçdaroğlu her fırsatta, "FETÖ'den
dolayı içeride yüz binlerce masum insan yatıyor. Onlara
özgürlükleri verilsin" diyor. Hatta, "Bizim iktidarımızda
onlara özgürlük gelecek" diyor.
Bugün bunu söyleyenin, yarın iktidara geldiğinde ne yapabileceğini
az çok tahmin edebiliyoruz değil mi?
Bir başka örnek...
Bugün neredeyse bütün CHP'liler medyanın özgür olmadığını ve kendi
iktidarları döneminde gazetecilerin fikri hür vicdanı hür olacağını
söylüyor değil mi?
Peki siz, "İktidara geldiğimiz günün hemen ertesinde bizim
karşımızda olan medyanın tamamına el koyacağız" diyen
CHP'liler varken medyaya gerçekten özgürlük verilebileceğine
inanıyor musunuz?
Bir örnek daha...
Bugün muhalefetteyken inançlara hakaret üstüne hakaret edenler.
Mesela; "İmam ezanı ağzımın içine içine ediyor" diyerek
ezana necaset muamelesi yapanlar... Sala okunduğu için camileri
basıp müezzinleri dövenler... "Başka ülkelerde yüksek sesle
ezan okumak yasaklandı, biz de bunu
düşünmeliyiz" diyenler... "Diyanet
kapatılsın" diyenler, "Oruç
ertelensin" diyenler...
Altını çizerek söylüyorum, bugün muhalefetteyken bunları
söyleyenler yarın iktidar olduğunda ne yapabilir sizce?
İnançlara yasak mı getirir yoksa özgürlük mü?
Devam edelim...
Cumhurbaşkanı Erdoğan için "Tek adam" ya
da "Diktatör" diyorlar değil mi? "Ülkeyi tek bir
kişinin yönetmesine izin verilemez. Bizim iktidarımızda ülke ortak
akılla yönetilecek" diyorlar değil mi?
Peki yaptıkları bir adım sonrası için aslında sinyal vermiyor mu?
Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı...
Belediye Meclisi'nden geçirmesi gereken kararları tek başına alan,
kanunları ayaklar altına alarak her işi tek başına yönetmeye
çalışan bir belediye başkanından bahsediyoruz.
Bu adam yarın eline daha büyük imkânlar geçtiğinde ne yapar hesap
ediyor muyuz?
Birkaç isim vereyim...
Her konuşmasında sağ kesime kin ve nefret kusan Tuncay Özkan yarın
hasbelkader bakan olduğunda bir sevgi kelebeğine dönüşür mü? Ya
da "Siha Sezgin" bir anda PKK karşıtı olabilir mi?
Bir savaşta Suriye'nin saflarında yer alacağını söyleyen Serra
Kadıgil ile ülkenin mahrem bilgilerini yurt dışına pazarlayan Can
Dündar gibiler vatanperver olabilir mi?
Bakın önceki gün pek çok kişinin dehşetle karşıladığı bir olay
yaşadık.
Canan Kaftancıoğlu'nu biliyorsunuz. Bugün sadece CHP'nin İstanbul
İl Başkanı. Başka bir görevi ve yetkisi yok değil mi?
Ama gelin görün ki bu kadın, CHP Üsküdar İlçe Başkanı'na talimat
verip, "Gidin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin
Altun'un evini gizlice dikizleyin, fotoğraflayın" diye talimat
verdi.
Terör örgütlerinin hedefinde olan, Cumhurbaşkanı adına açıklama
yapan, Cumhurbaşkanlığı makamının bütün sırlarına vâkıf biridir
Fahrettin Altun. Normal şartlarda böyle kritik bir adamın evinin
nerede olduğunu hiç kimsenin bilmemesi gerekiyor.
Ama CHP İstanbul İl Başkanı bu adamın evinin dikizlenmesi ve
fotoğraflanması talimatını veriyor. Üsküdar İlçe Başkanı da
fotoğrafları çekip bilinmeyen adreslere gönderiyor. Koruma
polisleri müdahale edince de "Yine geleceğiz" diyerek
meydan okuyup gidiyor.
Yazının başında "Bir adım sonrasını varın siz hesap
edin" demiştim ya hani...
İşte tam da bu noktada bir adım sonrasını hesap etme vaktidir.
Henüz elinde devlet yetkisi olmayan, sadece bir partinin il
başkanlığını yapan bir kadından bahsediyoruz.
Bu kadın yarın devletin imkânlarını eline geçirdiğinde bu dikizleme
işini, bu deşifre etme işini, bu ev gözetleme işini hangi aşamaya
vardırır varın siz hesap edin...