Süleyman Özışık: Erdoğan kaybederse ne olacak?
Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık, Erdoğan'ın kaybetmesi durumunda 25 Haziran sabahında en küçük sorunumuzun seçim kaybetmek olacağını yazdı.
Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık, Salih
Mirzabeyoğlu'nun gözaltına alındığında dönemin Star gazetesinin
attığı manşeti hatırlattı ve o haberin altında Yılmaz Özdil'in
imzası olduğunu söyledi. Özışık, "Hani şu sıralar
Türkiye'de adaletin olmadığını, hukukun kalmadığını söyleyen Yılmaz
Özdil var ya...
Hani eline her kalem aldığında millete "Bidon kafalı"
diye hakaret ederek tatmin olan Yılmaz Özdil var ya... Bu manşetin
altında onun imzası vardı işte. " ifadelerini
kullandı. Erdoğan ve AK Parti'nin kaybettiği bir ortamda bin yıl
sürecek yeni 28 Şubatların yaşanacağı bir sürecin başlayacağını
tahmin etmenin zor olmadığını söyleyen Özışık, "Eğer
Erdoğan kaybederse, 25 Haziran sabahı en küçük sorunumuz seçim
kaybetmek olacak, emin olabilirsiniz.Tarihe not düşmek adına şuraya
yazıyorum. Abdülhamid’den sonra, Menderes'ten sonra, Özal'dan ve
Erbakan'dan sonra ne olduysa o olacak. dedi.
SÜLEYMAN ÖZIŞIK'IN YAZISI
Salih Mirzabeyoğlu dendiğinde
aklıma hep Star gazetesi gelir. 28 Şubat döneminde gözaltına
alınmış ve tahammülü zor işkencelere maruz kalmıştı.
Star gazetesi, Mirzabeyoğlu'nun işkence gördüğünü gösteren o
fotoğrafı manşetine koymuş ve işkenceyi alkışlamıştı.
Manşette şu ibareler vardı:
"Jandarma koğuşa dalınca uyandı, alnını ranzaya çarptı.
Sendeleyerek kalktı, ayağı kayınca burun üstü düştü. Kalkayım dedi,
uyku sersemiydi. Dipçiğe gözünü vurdu. Kendini topladı. Kapıdaki
askılığı görmedi, kulağını taktı.
Jandarma hasretle sıkı sıkı sarılınca boynuna kan oturdu. Koğuştan
çıkıyordu, kapıyı açık zannetti, kaşını yardı. Sağ gözünü dipçiğe
vurmuştu sol gözü de copa değiverdi. Diyet yaptığı için az
yiyordu... Hâlsizlikten göz altları morardı.
'Hoş geldin' dediği jandarmanın eli, elmacık kemiğine çarptı.
Mahkeme öncesi tıraş oldu jilet keskindi, yüzünü doğradı..."
Bu manşeti atan adamı tanıyorsunuz. Tanımayanlar için
söyleyeyim.
Hani şu sıralar Türkiye'de adaletin olmadığını, hukukun kalmadığını
söyleyen Yılmaz Özdil var ya...
Hani eline her kalem aldığında millete "Bidon kafalı" diye hakaret
ederek tatmin olan Yılmaz Özdil var ya...
Bu manşetin altında onun imzası vardı işte.
Özdil'in o manşetini sırıtarak okuyanlar ise bugün utanmadan haktan
hukuktan ve adaletten bahseden sol cenahtı.
Salih Mirzabeyoğlu'nu, mağdur olmasına rağmen 16 yıl hapiste
tutanlar, dönemin Adalet Bakanı CHP'li Mehmet Moğultay'ın bir
çırpıda atadığı 3 bin hâkim ve savcıydı.
Cezaevinde Mirzabeyoğlu'na işkence edenler de CHP'nin atadığı İnfaz
Koruma memurlarıydı.
Uzak bir tarihten bahsetmiyorum ha!..
CHP'nin koalisyon ortağı olarak ülkeye hükmettiği 20 yıl öncesinden
bahsediyorum.
Dün Sözcü gazetesine göz attım.
Yazarlarını okurken, "Allah bunlara fırsat vermesin. Bunlar seçim
kazanırsa, o günlere dönmek işten bile değil" dedim.
Zalimlerin şakşakçısı Yılmaz Özdil o günlere dönmenin hayaliyle
ellerini ovuşturuyor. 28 Şubat'ın zalimlerinden Mesut Parlak,
"Halkın manifestosu tamam" diyor. Can Ataklı HDP'yi
pışpışlıyor.
Bir zamanlar, "Ben olsam ramazan ayında saldırırım" diye PKK'ya yol
yordam öğreten Emin Çölaşan "Bunlar gidecek" diye seviniyor.
Bekir Coşkun ise "Tamam değil" diye haykırıyor.
"Ergenekon'dan içeriye atılanların hesabı sorulmadan tamam olmaz"
diye intikam yeminleri ediyor.
Bütün bunlara baktığımızda, Erdoğan ve AK Parti'nin kaybettiği bir
ortamda bin yıl sürecek yeni 28 Şubatların yaşanacağı bir sürecin
başlayacağını tahmin etmek pek de zor olmasa gerek.
Niyetim korku pompalamak değil.
Zira bu dönemin başlayacağını ben değil, yukarıda isimlerini tek
tek zikrettiğim kişilerin bizzat kendisi söylüyor.
Kazandıkları seçimin ertesi günü "Havuz" dedikleri medyaya el
koyacaklarını kendileri söylüyor. Hapistekileri çıkaracaklarını,
yerlerine Erdoğan ile yandaşlarını dolduracaklarını kendileri
söylüyor.
Büyük projelerin tamamını durduracaklarını kendileri söylüyor.
YPG'yi terör örgütü olarak görmediklerini kendileri söylüyor.
"Hendekçi arkadaşlar"ın ülke yönetiminde olmaları gerektiğini
kendileri söylüyor.
Ezanlardan rahatsız olduklarını, şehitlik kavramından
tiksindiklerini kendileri söylüyor.
Demem o ki...
Eğer Erdoğan kaybederse, 25 Haziran sabahı en küçük sorunumuz seçim
kaybetmek olacak, emin olabilirsiniz.
Tarihe not düşmek adına şuraya yazıyorum. Abdülhamid’den sonra,
Menderes'ten sonra, Özal'dan ve Erbakan'dan sonra ne olduysa o
olacak.
Bütün bunlara rağmen hâlâ aramızdan ayrılmak isteyen varsa, lütfen
en yüksek binanın tepesinden atlayarak ayrılsın.
Zira bu, onlar için en iyi kurtuluş yolu olacak!