Sözcü yazarlarının FETÖ’ye yardımlarının ispatları! Cem Küçük yazdı
Sözcü'nün FETÖ'ye yardım ve yataklık ettiğini iddiasını sürdüren Türkiye yazarı Cem Küçük, bunun ispatlandığını söyledi. Küçük, "Kayyum hukukun bir gereğidir " dedi.
Birkaç gündür Sözcü'ye yönelik çarpıcı iddialarda bulunan Türkiye yazarı Cem Küçük, bugün de 'Sözcü yazarlarının FETÖ’ye yardımlarının ispatları' başlıklı kaleme aldığı yazısında 'FETÖ proporangası yapıyor' dediği isimleri sıraladı.
Yılmaz Özdil, Uğur Dündar, Oray Eğin örneklerini veren Cem Küçük bu isimlerin yazılarını da hatırlattı.
Hukuki kanıtların ortada olduğunu söyleyen Küçük, "Sözcü gazetesinin tüm yazarları ve Sözcü patronajı 17-25 Aralık darbe teşebbüsünü destekleyerek suç işlediler. Hukuki bedelini ödeyecekler" dedi.
Sözcü yazarlarının FETÖ’ye yardımlarının ispatları
Sözcü gazetesinin FETÖ üyesi olmamakla birlikte sistematik
olarak ve bilerek isteyerek FETÖ’ye yardım ve yataklık ettiği;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız İrfan Fidan ve Çağlayan
Adliyesi’nde canını dişine takarak çalışan kahraman savcılarımız
tarafından net biçimde ispatlanmıştır. İrfan Fidan ve arkadaşları
tam 5 senedir günün 20 saati bu konular üzerinde çalışan ve ancak
3-4 saat uyuyan vatansever hukukçularımızdır. Aldıkları tehditlerin
haddi hesabı yoktur. Tam anlamıyla kelle koltukta bir vatan
mücadelesidir bu. Millet olarak bu insanlara manevi anlamda çok
borçluyuz.
Sözcü’nün 17-25 Aralık sürecinde FETÖ’nün emrinde olduğuna dair
hukuki kanıtlar ve özellikle Burak Akbay’ın FETÖ ile parasal
ilişkileri gerçeği artık hukuken ispatlanmıştır. Kayyum hukukun bir
gereğidir. Kanunların emridir. Sözcü ile Zaman gazetesi arasında
hukuken fark yoktur. Eğer bu kanıtlar Ağustos 2016’da elimizde
olsaydı Sözcü’nün KHK ile kapatılması hukukun gereği olurdu.
Burak Akbay’ın FETÖ ile ilişkilerinin yansımasını 17-25 Aralık
sürecinde Sözcü yazarlarında buluyoruz. Sözcü yazarı Yılmaz Özdil
tıpkı Emin Çölaşan gibi FETÖ’ye üye olmamakla birlikte; bilerek ve
isteyerek yardım ve yataklık suçunu işlemiştir. Özdil’in işlediği
suç bağlamında “bilerek isteyerek” kısmı çok açıktır. Çünkü Özdil
18 Aralık 2013’te, “Pensilvanya yönetime el koydu” diye FETÖ’nün
darbe yaptığını ortaya koymuştur. Fakat buna rağmen 27 Şubat
2014’te tamamen FETÖ kara propagandası olan sahte tapelerle Tayyip
Erdoğan ve ailesine saldırmıştır. Özdil, Erdoğan Ailesi’nin FETÖ
tarafından bitirilmesine tam destek vermiştir ve suç işlemiştir.
FETÖ korumalarının Bilal Erdoğan’ı, “paraları kasa kasa taşırken
görüntülendiği” gibi bir yalanı da yazısına subliminal olarak
sokuşturmuştur. İşte tam anlamıyla FETÖ propagandası olan Özdil
yazısı:
- Anlamadım babacığım?
- Anlasan şaşardım zaten... Sıfırladın mı o şeyleri?
- Neyleri babacığım?
- Hani o senin evde duran şeyleri?
- Senin paraları mı?
- Açık konuşma!
- Kasaları boşalttım, dolarları gönderdim, artanlarıyla da
Şehrizar’dan villa aldım inşallah.
- Açık konuşma diyorum!
- Bende bi 30 milyon miktar avro kaldı, Allah’ın izniyle hava
kararınca onu da halledeceğim babacığım.
- Oğlum maazallah seni yanlışlıkla bi gözaltına alsalar var ya,
sülalemizi yakarsın şerefsizim.
- Paraları taşırken korumalar fotoğrafımı çekti gibi geldi bana,
bizi dinliyorlar mıdır acaba babacığım?
***
Yılmaz Özdil’in bu şekilde FETÖ propagandası yaptığı daha çok
yazısı var. Soruşturma süreci içinde bunlar da ortaya çıkacak.
Peki, Uğur Dündar aynı tarihte Sözcü paçavrasında ne yazıyor?
Okuyalım:
“Başbakan'ın ‘Ben asla yolsuzluk yapmadım! Hakkım
olmayan tek kör kuruşa dahi elimi uzatmadım’ demek
yerine ‘Devletin kriptolu telefonunu bile
dinlemişler’ dediğini duyunca, kendime geldim.
Türkiye'yi geçtim, dünya demokrasi tarihinin en büyük
rüşvet ve yolsuzluk olayıyla karşı karşıya olduğumuza
karar verdim. Bunca para yığınları nasıl sıfırlanır?
Sıfırlanmaz! Ama Erdoğan gibi bazıları sıfırladıklarını
düşünebilirler.
Yalan, inkâr ve iftirayla gün kazanacaklarını, böylece
iktidarlarını sürdürebileceklerini hesap
edebilirler. Ama aynaya her bakışta aslında
sıfırlananın kendileri olduklarını görürler!”
Dündar göstere göstere FETÖ propagandası yapıyor. Açıkça FETÖ’ye
yardım ve yataklık ediyor.
Bir başka örnek Oray Eğin. 2015’in sonunda bile açıkça FETÖ
propagandası yapıyor. FETÖ’nün saldırdığı Mustafa Varank’a
hakaretler yağdırıyor ve FETÖ kanallarını açıkça savunuyor. Bariz
biçimde FETÖ’nün medya ayağının propagandasını yapıyor:
“Mustafa Varank sizde de Melih Gökçek etkisi oluşturmuyor mu?
Türkiye'nin en güçlü adamının başdanışmanının o olduğunu bilmek,
her gün Cumhurbaşkanı'nın ona fikir danıştığını falan düşünmek
başlı başına ülkenin nasıl bir kâbus olduğunun kanıtı değil mi?
Manav olsa sattığı sebzeyi almazsınız. Aklı başında insanlar da
bugün Varank'ın arkasında duramıyor. Çünkü Varank da nefret
edilmeye son derece elverişli, düşüşünü izlemenin herkese zevk
vereceği bir figür.
Ama Varank kasetinin bir farkı daha var… Olay keşke geyik
muhabbetinde kalsaydı da hepimiz ‘Sızıntı kaset ahlaksızlıktır’
diye tepkimizi koysaydık.
Oysa kasetteki geyik gerçek oldu, tam da bahsettiği gibi Cemaat
kanalları Türksat platformundan çıkartıldı. Hiçbir ilke Varank'ı
savunmaya yetmiyor.”
Hukuki kanıtlar ortada. Sözcü gazetesinin tüm yazarları ve Sözcü
patronajı 17-25 Aralık darbe teşebbüsünü destekleyerek suç
işlediler. Hukuki bedelini ödeyecekler.