Serdar Turgut'tan olay Oda TV çıkışı: Gazetecilik şehvetine kapılıp hata yaptılar!
Habertürk yazarı Serdar Turgut, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın tutuklanmasının ardından yazdığı yazısıyla dikkat çekti. Turgut "Adı Barış olan iki gazeteci" ara başlıklı yazısında “gazetecilik şehvetine” kapılıp hata yaptılar ifadelerini kullandı.
Habertürk yazarı Serdar Turgut, OdaTv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın tutuklanmasına ilişkin kaleme aldığı bugünkü yazısında tutuklu gazeteciler için “Adı Barış olan iki gazeteci” diye bahsetti.
Turgut, gazetecilerin MİT haberini yaparken ‘gazetecilik şehvetine’ kapıldıklarını savundu. Kendisinin başından geçen bir durumu yazan Turgut MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili bir haber yapacağı sırada cumhurbaşkanlığı iletişim yetkilileri ile iletişime geçtiğini ve sakınca olmaz diye bir cevap geldikten haber yaptığını anlattı.
İşte Serdar Turgut'un o yazısı
Adı Barış olan iki gazeteci: Yazarların yayın
yönetmenlerinin önlerine gelen konunun haber değerine başkalarını
atlatma heyecanına, şehvetine düşmeleri az rastlanılan bir iş
değildir. Yönetmenlik de yapmış yıllardır yazarlık yapan bir insan
olarak bunu çok iyi bilirim. Eskiden başıma dertler de açmıştır bu
şehvetin ağına düşmek. Davalar açıldı hakkımda gittim sonuçlarına
katlandım. Tabii hayat bir öğretmendir de aynı zamanda,
yanlışlardan ders alınması gerekir, şimdilerde bu şehvetin tuzağına
düşmemeye özel önem veriyorum.
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın tutuklanmalarını öğrenince
bunu tekrardan düşündüm. Ben ikisinin de bu gazetecilik yanlışının
pençesine düşmüş olduklarına inanıyorum.
Ancak bunun bir haksızlık olduğuna inanan önemli sayıda insan da
var.
Şunu söylemeliyim MİT üzerine yapılacak haberlerde özel önem
gösterilmesini zorlayan yasa maddelerinin bir makul nedeni de
mutlaka vardır. Şimdi düşünün iki gazeteci arkadaşın haberin
şehvetine kapılarak yaptıkları haberde yer alan görevli ya şu anda
sürmekte olan bir gizli operasyonun parçasıydıysa ve onun
kimliğinin ifşa edilmesi bu operasyona onunla birlikte girmiş
insanların hayatını tehlikeye atacaksa, o zaman ne yapacağız. Ben
iki gazetecinin meselenin bu boyutunu gazetecilik heyecanıyla
düşünmeden haberi yayınladıklarını düşünüyorum. Ama bizlerin bunu
hep düşünmemiz gerekiyor.
Hakan Fidan haberi: Bir örneği kendimden vereceğim. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Kaşıkçı cinayetinden sonra Washington’a Türkiye’nin tavrını ABD Senatosu’nda anlatmaya geldiğinde bunun haberini bir tek ben yakalamıştım. İlk tepkim haberin hemen verilmesinin ve haber atlatmanın şehvetine düşmek oldu ve hemen yazacaktım az daha. Sonra aklı selim devreye girdi ve acaba bir sakıncası olur mu düşüncesi hakim oldu. Bunun üzerine cumhurbaşkanlığı iletişim yetkililerine mesaj çektim ve bunun yazılmasının bir sakınca doğurup doğurmayacağını sordum. Haberi ancak onlardan sakınca olmaz yanıtı geldikten sonra yayınladım. Ülke çıkarları söz konusu olabileceğinden bu davranışımın gazetecilik ilkelerimi filan zedelediğini de katiyen hiç düşünmedim. İçim rahat ve bütün genç meslektaşlarıma bu tavrı tavsiye ediyorum.