Salih Tuna'dan Cem Yılmaz'a Arif V 216 tavsiyesi
Sabah yazarı Salih Tuna, Cem Yılmaz yeni vizyona giren Arif V 216 filmini köşesinde yazdı.
Salih Tuna, Türk sinemasının Yeşilçam'ın önemli
yönetmen ve oyuncularını andığı yazısında, Cem Yılmaz'ın "Gora"dan
beri canlandırdığı karakterin adının Arif olduğunu belirterek,
"Zaten "rol modeli" de Sadri Alışık" dedi.
Tuna "O filmlerdeki safiyet ve masuniyeti, Afrika yerlilerine
şefkatle yaklaşan beyaz adamı anıştırırcasına "görmek" maharet
değil. Cem Yılmaz'a naçizane tavsiyem, o yıllara gitmek yerine o
yıllardan günümüze "Gönlü Bol Arif" olarak gelsin" ifadesini
kullandı.
İŞTE SALİH TUNA'NIN O YAZISI
Türk Sinemasının en velud yönetmenlerinden Orhan Aksoy'un
bence en iyi filmidir "Neşeli Günler."
"Gülen Gözler" de Ertem Eğilmez'in en iyi
filmlerindendir.
Her iki filmde de geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz Münir Özkul
başroldedir.
Bu filmlerin ortak özelliği her yanıyla "yerli"
olmalarıdır.
Birçok Yeşilçam filminin aksine yaşam tarzı nakletmeye
/özendirmeye soyunmayan, "modern zamanların" birey eksenli
bencilliğine karşı "geniş aile" eksenli diğerkamlığı merkeze alan
eli ayağı düzgün işlerdir.
Gelgelelim...
Saygıdeğer köşe yazarı arkadaşımız Nagehan Alçı bu filmlerde
kadın düşmanı atmosferin tohumları ekildiğini, o çok güldüğümüz
"Neşeli Günler"inde kadına karşı şiddeti normal gösterdiğini
söylüyor.
Diyor ki: "Biz kadınlar bu gerçeği görmeliyiz ve bize
yutturulmak istenen bu 'erkek nostaljisi'ne
aldanmamalıyız..."
Turşu suyu (sirkeyle mi limonla mı yapılır) tartışması
yüzünden boşanan Kazım Efendi (Münir Özkul) ile Saadet Hanım'ın
(Adile Naşit) çocuklarının duygusal baskıları sayesinde yeniden
evlenmelerini anlatan "Neşeli Günler"de "kadınlara yutturulmak
istenen" nedir, doğrusu anlamadım.
Biz erkeklerin, Münir Özkul'un vefatı vesilesiyle andığımız o
filmlerden nasıl bir "erkek nostaljisi" terennüm ettiğimizi de
anlamadım.
Mezkur filmlerin "kadın düşmanı" olduğunu yan karakterlerin
üzerinden okuma biçimini hiç anlamadım.
Aynı mantıkla aynı film erkek düşmanı ve hatta evlat düşmanı
da ilan edilebilir.
Hele amcaların hiç şansı yok, onlara külliyen düşman bir film
denilebilir: "Atma Ziyaaaa!.."
"Ali Kaptanoğlu" müstearıyla birçok filmin senaryosunu yazan
Attila İlhan bir defasında şöyle demişti:
"Yeşilçam işe başladığı zaman, Beyoğlu'nda bir tek Taksim
Sineması Yeşilçam filmi gösteriyordu (...) Diğerlerinin hepsi
Amerikan filmi gösteriyordu. 1960'lara geldiğimizde, Amerikan
filmigösteren tek sinema kalmıştı, Emek Sineması. Öbürlerinin hepsi
Türk filmi gösteriyorlardı (...) Türk sineması, piyasadan Amerikan
sinemasını kovmuştu..."
Sırf bu nedenle bile "Neşeli Günler" başta olmak üzre o dönem
Türk sinemasısaygıyı hak ediyor.
Cem Yılmaz son filmi "Arif V 216" işte o döneme bir saygı
duruşu mesabesinde.
Attila İlhan'ın eniştesi (Çolpan İlhan'ın eşi) Sadri Alışık
da o dönemin en etkili aktörlerinden biriydi.
Canlandırdığı karakterlerden biri de "Gönlü Bol
Arif"ti.
Cem Yılmaz'ın "Gora"dan beri canlandırdığı karakterin adı da
Arif.
Zaten "rol modeli" de Sadri Alışık.
Son filminde, Sadri Alışık'lı Ayhan Işık'lı yıllara gitmiş.
Kerem Alışık'ı da babasının oğlu rolünde oynatmış. (Çok da iyi
etmiştir.) Lakin...
O filmlerdeki safiyet ve masuniyeti, Afrika yerlilerine
şefkatle yaklaşan beyaz adamı anıştırırcasına "görmek" maharet
değil.
Cem Yılmaz'a naçizane tavsiyem, o yıllara gitmek yerine o
yıllardan günümüze (Dersu Uzala misali) "Gönlü Bol Arif" olarak
gelsin.
Bak o zaman (gişeden maada) yer yerinden oynamıyor
mu?