Salih Tuna bunları neden yazdı? AKP'li gevşeklerin yüzünden...
Salih Tuna Sabah'taki köşesinden yine "AKP'li gevşekler" dediği tayfaya çattı. Yazıyı okuyanlar Salih Tuna'nın bu yazıyı hangi olaya atfen yazdığını merak etti.
Sabah Gazetesi yazarı Salih Tuna, "özü sözü
bir olmak" üzerine bir yazı kaleme aldı, ve zaman
zaman "AKP'li gevşekler" dediği o kesime yine laf
attı.
Yazısında dürüstlükten ve eminlikten dem vuran Salih Tuna'nın
"Atanamayan Ahmet Hakanlar'a" da gönderme yapması dikkat
çekti.
Çekti çekmesine de ne oldu da Salih Tuna bunları
yazdı?
İşte bu soru havada kalıyor çünkü Salih Tuna bununla ilgili hiçbir
ipucu vermiyor yazısında. Sadece "AKP'li gevşeklerin veya
sinsilerin yüzünden hiçbir dönemde olmadığıkadar "dindarlıkla"
ahlak ayrı düşmüştür. (AKP'li olmak, Dumanlı Ekrem'lerin2002'den
2011'e kadar olduğudur. AK Partili olmak ise AK Parti'yi ruhundan
yaniErdoğan'dan kopartmak isteyenlere karşı durmaktır.) Bu AKP'li
fırıldakların...
Bu atanamayan Ahmet Hakanlar sürüsünün ortak özelliği
güvenilmez oluşlarıdır." demekle yetiniyor.
İŞTE SALİH TUNA'NIN
O YAZISI
"Söyleyene değil söylenene bak" sözü nasıl
temellük ettiğinize bağlı olarak, hem çok
doğrudur hem çok yanlış.
Mesela...
Şair İsmet Özel yıllar önce mezkûr sözün tam
aksini öne sürmüştü.
Yani...
Neyin söylendiği değil kimin söylediği önemlidir,
demişti.
Burası önemli...
Zira söze odaklanmanız söyleyeni gözden kaçırmanıza neden
oluyorsa, aldatılmaya hazırsınız demektir.
Kur'an'da, "Sakın ola şeytan sizi Allah'la
aldatmasın" uyarısı vardır. ("Ey insanlar, Allah'ın vaadi
haktır.
Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Hilekâr insanlar ve
şeytan Allah adına sizi kandırmasın." Fâtır Süresi, 5.
Ayet)
Aldanmamak için...
Şeytanlaşmış insanların, münafıkların, sahtekârların iğvasına
duçar olmamak için...
Sözü söyleyenin kim olduğunu adamakıllı sormak, sorgulamak
gerekir.
Tamam, anladık; söylenen doğru da, söyleyen kimdir, necidir,
neyin peşindedir?
Hülasa...
Derdi, hikâyesi (yani mücadelesi) nedir?
Önemlidir.
Hakikat sözden ibaret değildir.
Söz, insan faaliyetlerinden sadece biridir. An gelir, söz,
meramın maskesinden ibaret olur.
İster "ilm-i siyaset" deyin, ister başka bir şey, bu
böyledir.
Gelgelelim, söyleyene odaklanıp, sözü savsaklamak da
olmaz.
Mesela, arkadaşlar veya bizimkiler söylemişse yanlış da olsa
doğrudur demek, hakikate ihanettir.
Kıymet ölçümüz bellidir:
Hakikatin hatırı dostun hatırından üstündür.
Mezhep, meşrep, etnisite, kabile asabiyeti uğruna hakikati
çarpıtırsanız, çarpılırsınız.
Çarpılırsınız, yani, güvenilmez bir insan olup
çıkarsınız.
İdeal olan, "özü sözü bir" olmaktır.
Öz sözden, söz formdan ne kadar ayrılabilir?
Wittgenstein bu konulara az kafa
yormamıştır.
Filozofumuza göre bir sözün veya ifadenin içeriğiyle formu
ayrı ele alınıp incelenemez.
Neden mi?
Bu farklılık (form farklılığı) kişilerin hayatlarındaki
pratikleriyle ayrılamaz haldedir de ondan.
Hatta...
İki kişi sözde aynı şeyi söylediğinde bile aynı şeyi
"söylemiş" olmazlar.
Neyse, biz daha fazla o taraflara yelken
açmayalım.
"Özü sözü bir olmak" dedik ya, orda biraz duralım.
Zira... AKP'li gevşeklerin veya sinsilerin
yüzünden hiçbir dönemde olmadığıkadar
"dindarlıkla" ahlak ayrı düşmüştür.
(AKP'li olmak, Dumanlı
Ekrem'lerin2002'den 2011'e kadar
olduğudur. AK Partili olmak ise AK
Parti'yi ruhundan yaniErdoğan'dan kopartmak
isteyenlere karşı durmaktır.) Bu AKP'li
fırıldakların...
Bu atanamayan Ahmet Hakanlar sürüsünün ortak
özelliği güvenilmez oluşlarıdır.
Halbuki...
"Yüce Önder"imize müşrikler bile güvenir,
"Sen Muhammed'ül Emin'sin..." derlerdi.
Bu AKP'li gevşeklerin ne sözlerine ne hallerine
güvenmek mümkündür.
Malumunuz, insanın yeryüzündeki serüveni, beşer olmaktan
insan olmaya tekamüldür.
Bu insanlıktan nasipleri kalmamış fırıldaklar...
Asuman'ın bu pespaye tetikçileri tersine dönmüş
ahmaklardır.