Rasim Ozan Kütahyalı'ya Mehmet Baransu hatırlatması
Milliyet yazarı Ercan Güven, Rasim Ozan Kütahyalı'ya Mehmet Baransu hatırlatması yaptı.
Milliyet Gazetesi'nden Ercan Güven, bugün köşesinde
uzun uzun Mehmet Baransu'yu anlatmış.
Baransu için "Zeki ama gariban bir Anadolu genci olarak Fetö
tezgahında işlendikten sonra tetikçiliğe soyunan ve kısa sürede
edindiği gücün sarhoşluğuna kapılarak kendini “her şey” sanan
talihsiz bir insandı o da..." diyen Güven, Baransu'nun polisi,
hakimi, savcıyı kendi ekibinden gördüğünün altını çizmiş.
Bütün bunları neden mi yazmış Ercan Güven. Rasim Ozan
Kütahyalı'nın televizyon ekranında MİT belgesi sallaması Mehmet
Baransu örneğini aklına getirmiş.
İşte Ercan Güven'in "Mehmet Baransu Örneği..." başlıklı yazısı:
Güler yüzlü disiplini ve vatansever titizliği ile sadece
görevini yapıp mesleğini onurlandırdığı için kimse “heykelini
dikelim” önerisi getirmese de insanın hukuka güvenini geri döndüren
Fenerbahçe Kumpası Başsavcısı Fuzuli Aydoğdu’nun davetine icabet
ettim geçenlerde..
O sordu, ben anlattım, katip Selçuk kardeşim yazdı.
Bir iki hoş-beşten sonra, 3 Temmuz 2011 ertesinde Bağdat
Caddesi’nde yürüyüş düzenleyen Fenerbahçe taraftarlarına “Yanlış
adrestesiniz; Vatan Caddesinde yürümelisiniz” diye yazdığımda
zıpkın yemiş gibi beni arayan Mehmet Baransu ve bazı şube müdürleri
ile görüşme ayrıntılarımdı konu.
Telefonda “Hedef gösteriyorsunuz” diye çıkışan Baransu’ya
“Sana ne, sen gazeteci misin, polis misin” demiştim; sayın Başsavcı
da aynı fikirdeydi...
Yine de Baransu için üzüldüğümü eklemeden
edemedim.
***
Zeki ama gariban bir Anadolu genci olarak Fetö tezgahında
işlendikten sonra tetikçiliğe soyunan ve kısa sürede edindiği gücün
sarhoşluğuna kapılarak kendini “her şey” sanan talihsiz bir insandı
o da...
Onun da “Türkiye’de hiçbir şahıs ve kurum hakkında
ulaşamayacağı bilgi yoktu” bir zamanlar.
Hatta icap ederse sahte bilgi bile
ürettirebilirdi.
Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın, MİT müsteşarının önüne giden
dosyaların kopyalarını muhtemelen onlardan önce ediniverirdi
lazımsa.
***
Servetin de gücün de olgunluğa ulaşması ya ikinci nesilde ya
da yaşlanınca mümkün olur ya… Bu kaynağı, süresi, sebebi
bilinmeyen, akla mantığa uymayan gücünü abartarak hissettirmekten
zevk alırdı o da.
Yaratmaya çalıştığı “Ben bir yana, Türkiye bir yana” tavrına
ilk ve en çok inanmış olan kendisiydi.
Onun da problemi Aziz Yıldırım’ın şahsıyla ilgiliydi... Ya da
yüreğine yerleştirilmiş toplum mühendisliği idealinin kestirme yolu
olarak kullanıyordu... Türkiye’deki her melaneti, her musibeti
Fenerbahçe Başkanı ile ilişkilendirmeye çalışırdı o da.
Bir cevap gelirse, bin katı karşılık verirdi. Çünkü bilirdi
ki, sistemin polisi, savcısı, hakimi, bürokratı kendi
ekibindendi...
Acayip kahramandı görünüşte.
***
Tekniği malumdu…“Ben her şeyi söylerim. Bana bir şey
söyleyeni işinden aşından edemezsem ekrandan rezil ederim. Varsa
aynısını becerebilecek birileri çıksın
karşıma”!
O da yüklenirdi, hakaret ederdi, belge bulurdu ki, Aziz
Yıldırım eceli gelene kadar zindanda kalsın. Tek çekincesi Aziz
Yıldırım’ın arkasında duran Fenerbahçe taraftarıydı. Ara sıra
Fenerbahçe’ye pansuman yapmışlığı bu yüzdendi.
O da siyasetin alet çantasındaki aparatlardan keyfe keder bir
“yan keski” olduğu halde topluma futbol penceresinden seslenmenin
çok daha verimli, kolay olduğunu kavramış, ekrandaki futbol
programlarına “negatif kahraman” kimliği ile reyting taşımaya
başlamıştı.
Merak edilen söyledikleri değil, nereye kadar gideceğiydi
onun da.
***
Ve onun (“da” yok) saltanatı başladığı şekilde aniden sona
erdi!..
Ahlaka, edebe, hukuka, demokrasiye aykırı ve toplumun değil
kişilerin veya cemaatlerin bekası için çalışan her gazeteciyi
bekleyen son gibi.
Niye yazdım bunları?
Kameraya sallanan MİT dosyası, bana sayın Başsavcı Fuzuli
Aydoğdu’nun önündeki ansiklopedi kalınlığındaki Baransu dosyasını
hatırlattı; o yüzden.
Bir zamanlar belgeleri bavulla taşıyan Mehmet Baransu’nun
hakkındaki belgeler de bavula yaklaşıyor
şimdi.
Gözünü sevdiğimin hukuku!..
Ne güçten çekinir, ne şirretlikten.