Özkök soruyor: 'Bunları yazan kadın...'
Kitabın akademik tadı, Fransız geleneğinin popüler kültür çizgilerini taşıyor. Referansları pop kültürün sağlam isimleri.
Kim kimi kiminle aldatıyor...
Yani sahnede kaç kadın var...
Durun... Önce size olayı ayrıntıları ile anlatayım.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök bugün köşesinde böyle bir giriş yaptı ve ardından yazılarına Gazeteciler.com'da sık sık yer verdiğimiz İletişim Bilimci Nuran Yıldız'ın "Aşk Yüzyılı Bitti" ismiyle Doğan Kitap tarafından yayınlanan kitabından çarpıcı örnekler ile kadın erkek ilişkilerini yorumladı.
Bakın Özkök bir tam sayfa ayırdığı Hürriyet'teki köşesinde neler yazdı:
KAPIYI AÇTIM KARŞIMDA KOCAMIN SEKRETERİ VAR
“Bir sabah arkadaşım Ayşe’nin kapısı
çalınıyor.
Kapıdaki, Ayşe’nin kocasının sekreteri. Sekreter kız ilk kez eve
geldiği için bizimki hafif şaşkın içeri davet ediyor.
Konuk, ‘Size anlatmam gereken bir şey var’ diyor
ve doğrudan konuya giriyor:
‘Kocanızdan şikâyetçiyim. Beni diğer bürodaki sekreteriyle
aldatıyor.’
Tavrında utanma, sıkılma zerre yok.
Ayşe şokta. Kocasının iki ayrı şirketi ve iki ayrı sekreteri
var.
Ayşe, ‘Pardon’ diyor, ‘Benim kocam seni,
sabahki sekreterle mi aldatıyor’.
Sekreter hiç utanma belirtisi göstermeksizin
‘Evet’ diyor, ‘Bunca zamandır katlandım
ama artık katlanamayacağım, onun için size haber vermek istedim.
Bir şeyler yapmanız lazım’.”
MERAK ETME SÖYLERİM BİR DAHA ASLA YAPMAZ
“Ayşe, ilişkiyi ayrıntılarıyla, seks pozisyonlarını bile uzun
uzun anlatan kızı yolcu ederken, ‘Merak etme, söylerim bir
daha yapmaz’ diyor.”
"Aşk Yüzyılı Bitti” kitabı, bu olayla
başlıyor.
Yazarı Nuran Yıldız, “Bu olay gerçek. Sadece arkadaşımın
adını değiştirdim” diyor.
Bu ayın en ilginç kitaplarından biriydi. Güçlü bir tezi
savunuyor:
Bu tez, başlığındaki üç soğuk ve katı kelime ile ifade
ediliyor:
“Aşk yüzyılı bitti...”
Tez, güçlü akademik argümanlarla savunuluyor. Ve son noktayı da
yine vurucu bir kavramla vuruyor:
“Aşk zombileşmiştir...”
Yani yürüyen bir ölüdür.
Yazar Jean Baudrillard’dan bir alıntıyla yeni yüzyılın aşkını şöyle
tarif ediyor:
“Artık âşık olmuyoruz, âşıkmış gibi
yapıyoruz.”
Gelin şu meselenin içine biraz daha girelim.
BUNLARI YAZAN KADIN HİÇ AŞIK OLMAZ MI?
NURAN Yıldız'ı sadece yazılarından tanıyorum. Benim de mezun
olduğum Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni
bitirmiş.
Bu kitabı yazan kadının kaç yaşında olduğu sorusu aklıma
takıldı.
Çok ilginç, Google'da yaptığım aramada, doğum tarihini
bulamadım.
Sadece fakülteyi 1988'de bitirdiğini öğrenebildim.
Bu hesapla 40'lı yaşlarında olmalı.
Kadınlığının en güzel yıllarında demektir. O zaman da şu soruyu
rahatça sorabilirim: "Acaba bu kitabı yazan kadın artık hiç
aşk yaşamayacak mı..."
Veya varsa hâlâ yaşıyor mu...
Aslında sorunun kitapta cevabı var:
"Elbette aşk'sız yaşamayı önermek düşünülemez.
Önemli olan bu sarhoşluk ve beklenti halinin insanı sonu
gelmez bir kendini aldatmaya hapsetmemesidir..."
SON SÖZ
Yazarla aramda 20 yaş var, acaba ondan mı anlamıyorum
YENİ yüzyılın aşk anatomisini okuyunca kafamda "iş
saatleri dışında aşk" veya "bir serbest zaman
hobisi olarak aşk" gibi kavramlar dolaşmaya başladı.
Büyük erkeklerle büyük kadınların aşkı, okyanusların abisisi kadar
derin bir sarhoşluk ve kendini aldatma halidir. Ve bu güzel
bir şeydir.
Kitabın akademik tadı, Fransız geleneğinin popüler kültür
çizgilerini taşıyor. Referansları pop kültürün sağlam
isimleri.
İyi yazılmış bir kitap. Keyifle ve düşünerek okudum. Ama aklıma şu
soru da takılmadı değil...
- Aşk böyle kesin genellemelere, böyle katı akademiyaya
gelecek bir şey midir...
- Aşkın yüzyılı bittiyse, insanlar hâlâ niye aşk romanlarını
okuyor, aşk filmlerine gidiyor, aşk müziklerini dinliyor...
- Ve ben niye hâlâ Kill Bill filminin son sahnesinde, Uma
Thurman'ın bir zamanlar âşık olduğu adamı, kalp patlatan beş
vuruşla öldürdüğü sahnedeki o harikulade diyalogda Şekspiryen bir
tat buluyorum...
Kitabın yazarı ile benim aramda 20 yaşa yakın bir fark var.
Bu da bir nesil eder...
Acaba benim Aşk Yüzyılım ölünceye kadar bitmeyecek
mi...