Oray Eğin, Melis Alphan’ın yaşadığı tacizi anlattı: Türk medyasının ilk #MeToo ifşası

Habertürk yazarı Oray Eğin, eski Hürriyet yazarı Melis Alphan’ın "gençliğimiz devrimci abilerin tacizleriyle dolu" ifadelerini değerlendirdi. Bu olayın Türk medyasının ilk #MeToo ifşası olduğunu söyleyen Eğin, Alphan'ın başından geçen o tacizin ayrıntılarını anlattı.

CHP ve edebiyat dünyasındaki taciz-tecavüz iddialarının ardından bu tartışmalara bir yeni iddia daha eklendi. Gazeteci Melis Alphan, medya dünyasına ilişkin taciz iddialarında bulundu.

Alphan, sosyal medyada yaptığı açıklamalarda "Medya lağım çukurudur. Solcusu sağcısı fark etmiyor. Çalışma hayatımız, ‘gençliğini doyasıya yaşayamamış devrimci’ abilerin tacizleriyle dolu. Buradan yine birileri “tüm devrimciler tacizcidir” demişim gibi bir anlam çıkarmaya çalışmış. Öyle bir şey demedim, bizim karşımıza çıkanlar böyleydi dedim. Bunlar yalan değil, biz bunları yaşadık. Yaşayandan iyi bilecek haliniz yok. Siz toz konduramayın. Valla ben İslamcı medyada çalışmadım. Eminim oralarda çalışmış kadımin meslektaşlarım da benzer olaylar yaşamıştır. Ben kendi yaşadıklarımı anlatıyorum. Benim çalıştığım kurumlarda İslamcılar değil, (eski-yeni solcular) vardı. Solcu demeyeyim de mahmut mu diyeyim?" ifadelerini kullandı.

Konuyu bugünkü köşesinde değerlendiren Habertürk yazarı Oray Eğin, Alphan'ın adımını "Türk medyasının ilk #MeToo ifşası" şeklinde değerlendirdi.

MELİS ALPHAN’IN BAŞINDAN GEÇENLER

Bu taciz olayını anlamanız için önce Melis Alphan’ı tanımanız gerek. Ben neredeyse 20 yıldır tanıyorum. Radikal’de birlikte çalıştık, sonra da arkadaşlığımız hiç kopmadı. Bu meslekte insanın çok fazla yakın arkadaşı olmaz. Melis en iyi günümde de, en kötü günümde de yanımda oldu. Annem öldüğünde yanımdan ayrılmadı. Ona tereddüt dahi etmeden kendi hayatımı emanet ederim.

Ancak yakın arkadaşım olsa da beni zaman zaman saflığıyla çıldırtır. Tanıdığım en zeki kadınlardan, en iyi gazetecilerden biri olmasına rağmen bazen gözünün önündeki tezgahı anlamadığı çok olmuştur. “Nasıl bu kadar saf olabilirsin!” diye isyan ederim; bu sorunun yanıtı iyi niyetinde gizlidir. Çünkü öyle böyle değil, gerçekten şeytanlıklara, kötülüklere aklı ermez. Kalbi temiz olduğu için başkalarının da kendisi gibi olduğunu düşür, herkesi kendi gibi bilir. Gazetecilerin birbirinin kuyusunu kazdığı Babıali’deki en büyük zayıflığı budur.

22 yaşında kendisini taciz edecek gazetecinin evine giderken de başına böyle bir şey gelebilme ihtimali aklının ucundan dahi geçmiyordu.

O sıralar Sabah grubuna bağlı Vizyon dergisinde çalışıyor. İzmir’de liseyi bitirip, Londra’da üniversite okuduktan sonra İstanbul’a geliyor, Vizyon’da moda editörü olarak işe başlıyor. Aynı binada dedesinin Cumhuriyet’ten tanıdığı bir gazeteci de çalışıyor. Ömrü kendisinden daha şöhretli ve etkin yazarların, sinemacıların yancısı olarak kariyer yapan bir Çiçek Bar solcusu… Dedesi “Torunuma sahip çık,” diye telefon açıyor ona. İletişim böyle kuruluyor, gazeteci de “Sen bana dede yadigarısın,” diye eski fotoğrafları, haberleri göstermek için evine davet ediyor.

22 yaşındaki bir genç kadın, karşısında yaşını başını almış, kültür-sanat dünyasında iyi kötü adı bilinen, pek çok saygın ismin yanında dolaştırdığı, televizyonlara program yapan bir gazeteci. Melis dedesi hakkında konuşmak, belki Cumhuriyet yılları hakkında bir belgesel yapmak için saf saf evine gidiyor. Diyorum ya, insanı çıldırtacak kadar saf olabilir diye. Öyle bir akıl tutulması. Hem nereden bilsin Babıali’nin bir yudum onuru olmayan böyle iğrençliklerle dolu olduğunu…

Evde kola içiyor. Bekliyor ki dedesi hakkında konuşsunlar, ama saldırganın başka bir amacı var. Birkaç saniye içinde önce ışıkları kapatıyor, kolundan çekiyor. Bu şokun etkisiyle de kendisini apartmana atıyor, merdivenlerden yuvarlanarak iniyor ve saldırıdan kurtuluyor. Utanmadan arkasından “Bir taksi çağırsaydım keşke,” diyor bu sözde solcu “ağabey” gazeteci.

Bu olayı uzun süre sadece tek kişi biliyor. Hiç kimseye söylemiyor Melis, ama Sabah binasında çalıştığı bir buçuk sene boyunca bu adamla karşılaşmamak için özel çaba harcıyor. Bir süre sonra dalgaya vuruyor, daha fazla kişiye anlatıyor. Ben de birlikte çalıştığımız yıllarda ilk öyle öğrenenlerdenim; konunun başka tanıkları da var. “Dedi ki” diye basitçe geçiştirilecek bir olay değil. Olayın ayrıntıları 20 yıldır aynı. Bizim yıllardır bildiğimizi kamuoyu şimdi öğreniyor.

Yazının tamamı için tıklayınız