Oray Eğin: Karşı mahallede Muharrem İnce duyuluyor mu?

Habertürk yazarı Oray Eğin, Muharrem İnce'nin ekran performansını bugünkü köşesinde değerlendirdi.

Oray Eğin, İnce'nin ekranda şovu diri tutmak adına siyasi propaganda tekniklerini yerle bir ettiğini ve kendisine verilen fırsatı geyikle, laf sokmayla harcadığını söyledi.

Eğin, "Mevcut siyasetçiler arasında Erdoğan’ın ustalığı tartışılmaz. Seçmenin kafasını karıştırmadan 16 yıldan sonra bile hiç mesajdan şaşmadan oy istiyor. Bu sefer sık sık “tecrübe” ve “ustalık” vurguları yapıyor, geri kalan da dolgu. İnce’nin ise toplamda büyük bir mesajı yok ve ayrıntılarla günü idare ediyor." ifadelerini kullandı.

TOPLUMDA bir Muharrem İnce rüzgârı estiği inkâr edilemez. İzlenme oranları ve sosyal medyadaki erişimine dayanarak rakamsal bir dayanağı olduğu da ortada. Ne yalan söyleyeyim, İnce’yi izlemekten ben de keyif alıyorum.

İnce laf sokuyor, lafı iyi döndürüyor, tam da televizyonun beklentilerini karşılıyor. Esprisi, öfkesi, geyiği, ciddiyeti dengeli ama daha çok 90’lardaki tartışma programlarını izler gibi izliyorum onu. Televizyona bağımlı olduğum yıllarda sabahlara kadar Savaş Ay’ın “Sanatçı kimdir?” diye ünlüleri tartıştırmasını, Bülent Ersoy’un sabaha karşı 03.00’te telefonla canlı yayına bağlanmasına kilitlenirdim.

“Siyaset Meydanı”ndan tutun da “A Takımı”na, hatta Erman Toroğlu’nun “Maraton”una kadar bizi ekrana yapıştıran programlar tam da televizyonun yapısı gereği geçici, derinlikli bir bilgi vaat etmeyen yapımlardı. İzlerken saatin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz ama ertesi sabaha pek bir şey kalmıyor. Ne herhangi bir konu tarafından aydınlanmış olarak ayrılıyorsunuz ekran başından, ne de oturduğunuzda ikna olduğunuz düşüncelere meydan okunuyor. “Sanatçı nedir?” sorusuna Sacit Aslan mı ikna edecekti beni? Ya da 300 yıllık Kürt sorunu 5 saatin sonunda mı çözülecekti?

SEÇİM HÜSRANI

İşte İnce’nin televizyon performansı da geçici bir haz gibi. “Oh ne güzel laf çaktı” diye tatmin olanlara bakıyorum, hep aynı mahallenin, hep kendi söylediklerini dinlemeyi seven, sadece birbirleriyle aynı düşünen mahallelerin insanları. Kurdukları yankı odasında karşılıklı İnce’yi övüyorlar.

Bu mahallenin geçmişteki birçok hüsranda olduğu gibi 25 Haziran sabahı da hayal kırıklığıyla hayata başlamasından endişe ediyorum. Çünkü birbirlerini gaza getirmekte ustalar ama dışarıyı göremiyorlar. Ben ise beni bile kendisine oy vermeye ikna edemeyen İnce’nin nasıl 50+1’i bulacağını düşünüyorum.

Dinleyen ve konuşanın birbirinden pek farkının olmadığı siyasi tartışmalarda miyopluk kaçınılmaz. Ne yazık ki şu ana kadar İnce’nin ekran performansına da hep bilindik, tahmin edilebilir kesimler alkış tutuyor.

Ben bu geyik muhabbetinin sürdürülebilir olduğunu düşündüğüne inanmıyorum. Türk izleyicisi televizyon şovlarından çok çabuk sıkılıyor, çok çabuk tüketiyor çünkü.

YANLIŞ PROPAGANDA

Kaldı ki İnce, ekranda şovu diri tutmak adına siyasi propaganda tekniklerini de yerle bir ediyor. Bu gibi programlar aslında adaylar için propaganda platformu ama İnce kendisine verilen fırsatı geyikle, laf sokmayla harcıyor. Doğru nefret objelerini hedeflediğinden de nokta atışları beğeniliyor.

Halbuki seçimlerde adayın bir-iki kritik mesajı olur ve bunu tekrarlar durur. Bir pazarlama, bir satış işinden pek farklı değil seçim kazanmak. Aynı lafları döndürüp döndürüp tekrarlayarak, ne sorulursa sorulsun istediğin yanıtı vererek kendi reklamını yapıp “ürününü” satarsın...

Bu alanda mevcut siyasetçiler arasında Erdoğan’ın ustalığı tartışılmaz. Seçmenin kafasını karıştırmadan 16 yıldan sonra bile hiç mesajdan şaşmadan oy istiyor. Bu sefer sık sık “tecrübe” ve “ustalık” vurguları yapıyor, geri kalan da dolgu. İnce’nin ise toplamda büyük bir mesajı yok ve ayrıntılarla günü idare ediyor.

Kuşkusuz bu yönüyle ilgi odağı da oluyor. Ama oya tahvili en fazla sınırlı olabilir. Ürünün alıcısı zaten hazır ama karşı mahalleden müşteri çekemiyor bir türlü. Kaç AK Parti seçmeni İnce’yi izleyip oyunu değiştirmeye ikna olmuştur? En fazla marjinal bir kaymadan söz edilebilir ama seçim de karşı mahalleyi fethetmeden kazanılamıyor maalesef.