O röportaja eleştirilere Mehmet Yılmaz cevap verdi

Hürriyet'in, Karlov'un katili polisin ablası ile yaptığı röportaj iktidara yakın medyayı rahatsız etmiş ve Hürriyet eleştirilmişti...

Hürriyet gazetesi son dönemde FETÖ olaylarıyla ilgili yayınladığı röportajlar nedeniyle iktidtara yakın medya organları ve gazetecilerin hedefi oluyor...

İsmail Saymaz imzalı 'ByLock' röportajı nedeniyle uzun süre eleştirilerin hedefinde yer alan ve "FETÖ'nün ekmeğine yağ sürmekle" eleştirilen Hürriyet'in başı şu sıralar Rusya Büyükelçisi Karlov'u öldüren polis Mevlüt Mert Altıntaş'ın ablasıyla yaptığı röportaj nedeniyle yine aynı suçlamalarla dertte.

Gelen eleştirilere bugün Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz köşesinden cevap verdi.

İşte Mehmet Y. Yılmaz'ın yazısının ilgili bölümü:

DERDİNİZ GERÇEĞİ BULMAK MI?

ÖNCEKİ gün Hürriyet muhabiri Banu Şen, önemli bir gazetecilik başarısına imza attı.

Rusya Büyükelçisi’ni öldüren katilin ablasına ulaştı, konuşmaya ikna etti ve yaptığı söyleşi de pazartesi günü yayımlandı.

Bu, dünyanın her yerinde önemli bir habercilik başarısıdır.

Artık konuşturulması mümkün olmayan bir katilin, gerçek hayattaki profiliniçıkarabilmek, onu bir suikastçıya dönüştüren süreci anlayabilmek için de yapılması gereken bir iştir.

Kuşkusuz ki olayı soruşturan Emniyet birimi de aynı şekilde davranmış ve aileyi konuşturarak gerçeğe ulaşmaya çalışmıştır.

Ancak Türkiye’de işler böyle yürümüyor. Kendisine gazeteci süsü veren bir trol ordusu, aklına estiği gibi terör estiriyor.

Kendileri gazetecilik yapmadıkları, yapmaya da niyetli olmadıkları için bu normal.

Yandaş medyadaki iddialara göre, Hürriyet, bu haberiyle “algı operasyonu”yapmak istiyormuş.

Suikastçının ablasına, söylemediği bir sözü söylettirmemişiz. Ablasının ağzından “Kardeşim FETÖ’cüydü” diyecekmişiz.

Bir kere o sizin yaptığınız bir iş, biz söylenmemiş sözleri, söylenmiş gibi yazmayız.

Suikastçının ablası da açıkça söylüyor ki kardeşi, polis meslek yüksekokuluna gidene kadar normal bir insanmış.

Ne olduysa orada olmuş. Onu kim kandırmış, kim psikolojisini ele geçirip onu ileride kullanılmak üzere bir proje olarak yetiştirmiş? Bunları ablasının bilebilmesine olanak var mı?

Ablasının söylemediğini bizim yazmamıza olanak var mı?

Bunu bulmak, soruşturmayı yürüten savcı ve Emniyet ekibinin işi. Buldukları vakit, buldukları gerçek neyse onu da yazarız, merak etmeyin.

Ortaya çıkıyor ki kendisine gazeteci süsü veren bu tipler, kararlarını vermişler, suikastçı FETÖ’cü.

Olabilir, kişisel olarak ben de bu ihtimali çok yüksek buluyorum.

Kaldı ki, Banu Şen’in mülakatında ablasının aktardıkları, katilin FETÖ’cü bir organizasyonun içine çekildiği konusunda çok önemli işaretler de taşıyor. Zaten yakın zamana kadar polis meslek yüksekokullarının neredeyse tümünde Fetullahçıların muazzam bir hâkimiyeti vardı. Zaten Hürriyet manşeti de buradan atmış, “Polis okulu onu değiştirdi” diye.

Ayrıca, katil Mevlüt Mert Altıntaş’ın polis memuru arkadaşı S.’nin sürekli gözetimi, kontrol altında tutulması da yine mülakatta karşımıza çıkan çok dikkat çekici bir unsur.

Mülakatın çizdiği tablo, katilin bir FETÖ projesi olduğuna işaret ediyor mu? Bence ediyor.

Ama bu son tahlilde bir yorumdur. Ablasının ağzından çıkmayan bir sözü gazetezorla kendisine söyletemez.

Bu cinayet, Türkiye–Rusya ilişkilerini bozmak için işlendi. Asıl olan bunu kimin yaptırdığını bulmaktır, kafalarımızdaki senaryolara göre hikâye yazmak değil.